Kapı ziliyle yerimden sıçradım. Babam işteydi. Annemle Yağmur karşı apartmandaki komşuya misafirliğe gitmişti, yarım saat olmuştu. Daha uzun süreceğini sanmıştım, kapıya yürüdüm.
Zile bir kere daha basıldı.
"Tamam geldim!"
Hızlanıp kapıya ulaştım ve açtım.
"Erken ge- oha!"
Kapıyı hemen kapattım. Ne? Doruk mu? Burada ne işi vardı?
"Git buradan!"
"Sadece bir cümle söyleyip gideceğim Derin!"
"Söyle de defol git!"
"Sevgilini fena benzettim."
"Ne?"
Sevgilini fena benzettim. Bu onu dövmek anlamına mı geliyordu? Baran'ı mı dövmüştü?"Şimdi gidiyorum."
Sesiyle düşüncelerimden ayrıldım.
"Bekle!" Delikten ona baktım. Gülüyordu.
"Ne oldu Derin?"
"Sen Baran'ı mı dövdün?"
"Kaç tane sevgilin var güzelim? Masum görünüyordun oysa."
İçimden küfürleri saydırdım.
"Niye yaptın bunu?"
Kahkaha attı. "Sorularına cevap veririm ama kapıyı aç."
"Asla!" dedim ama cevap vermesini istiyordum.
"O zaman giderim." dedi ve piç smile yaptı. Bir fikrim vardı.
"Açarım ama bir dakika bekle."
"Tamam güzelim."
Hay senin güzelim diyen ağzına- elime telefonumu aldım ve Doruk'un duymaması için odama gittim. Hemen Baran'ın numarasını girdim, belki de dövmemişti. Tekrar kandırılmak istemiyordum.
Normalde hemen açardı telefonunu ama şimdi açmıyordu. Ya çok kötü durumdaysa? Ya Doruk doğru söylüyorsa? Bir kaç kez daha aradım ama açmadı. Lanet olsun!
-Beni hemen ara.
Mesajı attım ve cebime koyup kapıya gittim.
"Neden Baran'ı dövdün?"
"Aç kapıyı da öğren."
"Seni şerefsiz." diye mırıldandım ve kapıyı bir santim araladım.
"Açtım işte. Söyle ve defol."
Doruk önce şaşırmış gibi göründü, daha sonra kocaman sırıttı.
"İşte böyle."
Sesinin tonundan hoşlanmadığım için kaşlarımı çattım. Geri çekiliyordum ki, Doruk kapıyı itledi.
Geri çekilmeye çalıştığım için dengemi kaybettim ama düşmedim. Son anda kapıya tutundum ve kapatmaya çalıştım. Kolay bir şekilde kapattım ve derin bir nefes aldım. Kurtulmuş olabilir miydim? Yavaşça arkamı döndüm.
Ağzımı sonuna kadar açtım ama ses çıkmadı. Doruk oradaydı.
İşte şimdi sıçtım.
Soğukkanlı olmalıydım. "Hadi, söyle artık. "
"Ben öyle düşünmüyorum."
Aklımdan bin bir düşünce geçti ve olduğum yere sindim. Arkamdaki kapıdan çıkacaktım, ama aksiyon filminde gibi davranmam gerekiyordu.
Doruk üzerime yürüdü. Kapıya daha da yaklaştım ve ellerimi arkamda bağlayıp kapıya yaslandım. İyice bana yaklaşıyordu, zamanım azdı. Arkadaki ellerimle kapının kolunu kavradım, fakat bir işim daha vardı.
Bana iyice yaklaşmasını bekledim. Bundan tuhaf bir zevk alıyor olmalıydı, yavaşça geliyordu. Aramızda otuz santim kalmıştı ve ben ona tekme attım. Evet, tam olarak düşündüğünüz yere.
Haykırarak yere düştü, ben de kapıyı bir hamlede açıp apartman boşluğuna fırladım.
Çabuk davranmalıydım, evde terlik giydiğime şükrederek merdivenleri koşarak indim. Sokağa çıkarken bizim kapının sesini duydum ve korkmaya başladım.
Uzağa koşarsam beni görebilirdi, o yüzden hemen yandaki markete girdim ve en uzak reyona koştum. Marketin bir penceresi vardı ve bizim sokağa bakıyordu, sokak kapısını değişik bir açıyla görüyordum.
Doruk'un kapıdan çıktığını gördüm ve rafların arasından ona baktım. Marketin zıt yönüne baktı ve koşmaya başladı.
Beş on dakika boyunca bekledim ve onu göremeyince marketten çıktım. Hızlı adımlarla eve gittim. Odama geçince kendimi tutamayıp kahkaha attım.
Ondan kurtulmuştum! Filmlerdeki gibi, haha! Gerizekalı beni yine kandırıyordu, ama kurtuldum! Saçma sapan zafer dansı yaparken telefonumun titrediğini hissettim. Elime aldım ve tam açarken kapandı, en nefret ettiğim durumdu. Sinirle kimin aradığına baktım ve- yuh!
12 cevapsız arama
7 mesajHepsi de Baran'dandı, delirmiş olmalıydı. Bana kızmazdı heralde, umarım. Tırsarak arama tuşuna bastım. Anında açtı.
"Derin? İyi misin? Çabuk cevap ver."
"Ben iyiyim Baran. Ama sana anlatmam gereken bir şeyler-
"Telefonu kapatmalıyım, bir yere tırmanıyorum da."
"Ne? Tamam."
Saçma telefon konuşması bitince ekrana baktım. Mal mıydı bu? Nereye tırmanıyordu ki?
Pencerem tıklatılınca arkamı döndüm. Ah, nereye tırmanabilirdi ki? Benim pencereme!
Koşup açtım ve o da kendini içeri attı. Yüzü iyi görünüyordu, dövülmemişti. Dayanamadım ve boynuna atlayıp ona sarıldım.
"Derin? Ne oluyor?"
Boynundan koptum ve mahçup bir ifadeyle yatağıma oturdum. O da sandalyeme oturdu. Olanları bir bir anlattım.
"...Bu kadar. En son odama geldim ve telefonuma baktım, aramalarını gördüm."
Anlatmaya başladığımdan beri küfür edip duruyordu. Doruk'u görürse ne yapardı kim bilir?
"Ben çok üzgünüm Baran."
"Ne?" Bağırmasıyla yerimde zıpladım. Ödümü koparmıştı. Tam dediğimi tekrarlayacakken bağırmaya devam ederek sözümü kesti.
"Üzgün müsün? Ne için? Beni sevdiğin için mi? Merhametli olduğun, benim icin endişelendiğin için mi? Ya da ondan kurtulduğun için mi? Sana dokunmamış bile, ki dokunsaydı şu an burada olmazdım."
Başımı kaldırıp ona baktım. Ayağa kalktı ve yanıma oturdu. Kolunu omzuma atıp beni kendine çekti.
"Sana dokunamaz."
Yüzünü saçlarıma gömdü. Dediği biraz klasik sevgili sözü gibiydi ama sonra söylediği şeyi düşünmezsek.
"Sana ben bile dokunmaya kıyamıyorum. Başkalarının dokunmasına dayanamam."
Hey! Aramıza yeni katılanlar var, onlara koca bir merhabaa! :D Fark etmediyseniz söyleyeyim, kapağı değiştirdim (nihayet) :)) Kapaktaki şahıs Baran, gerçek adı da Colin Ford. Derine'e uygun birini bulamadım, fikriniz varsa belirtinn. :) Yorumları da sakın unutmayın! :]
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Farklı
Novela JuvenilFarklı bir çocuk. Farklı bir kız. Farklı bir dünya. "Hikayemiz sıradan başladı, hatta biraz klişe. Birbirimize aşığız, mutluyuz. Ama çoğunluğun iyiliği için, her şeyi değiştirmeliyim. Bu mutluluğun devam etmesi için. Beni affet. Seni seviyorum." Ka...