Baran-34

581 24 29
                                    

Tekerlekli sandalyeme oturmuş pencereden Baran'ı izliyordum. Saatlerce anneme, saatlerce hemşireye ve en sonunda saatlerce doktoruma yalvarmamın ardından tekerlekli sandalyeye oturmam şartıyla yatağımdan kalkıp Baran'ı izleyebilecektim. Ada arada bir geliyordu, ama artık ona daha seyrek gelmesini söylemiştim çünkü bir farklılık olmuyordu.

Bir hafta olmuştu ve gösterdiği tek gelişme bir hemşirenin iç kanama geçirebilir lafıydı. Ortalığı ayağa kaldırmam sonucunda doktor beni yatıştırmış, iç kanamanın mümkün olmadığını söylemişti. Bazen sargıları değiştiriliyordu.

Doktor odasına girdiğinde gözlerimle onu takip ettim. Yanındaki bilgisayarla oynadı. Sonra dışarı çıkıp etrafına baktı ve gözleri beni buldu. 

"Yarın özel odaya çıkabilir."

"İyi mi?"

"Yoğun bakımda kalmasına gerek kalmayacak kadar iyi. Sadece fiziksel problemleri kaldı." Bana şöyle bir gülümseyip gitti.

Tekrar önüme döndüm. Uyumam için beni çağırmalarına kadar burada duruyordum. Yemek yemek istemiyordum, arada annem bir tost getiriyordu. Meyve suyu. Baran'ın saçları. "Bu sefer poğaça getirdim kızım yer misin?" Baran'ın sakat kalma ihtimali. "Biraz bahçeye çıkalım mı?" Baran'ın yanındaki göstergede inip çıkan çizgiler. "Derin, artık uyuman lazım." Baran'ın serumunun bittiğini söyleyişim. Annemin tekerlekli sandalyemi ittirmesi. Baran. Annemin beni yatırması. Baran. Annemin ışığı kapatıp yandaki yatağa yatması. Baran. Benim uykuya dalışım. Baran.

***

Ertesi gün erkenden kalkıp bir kaç hap içtim ve hemşire beni kontrol ederken camdan dışarı baktım. Bacağımdaki bandajı değiştirmesi gerektiğini söyleyerek bandaj almaya gittiğinde elimle yüzümü sıvazladım. Her şey öyle çabuk alt üst olmuştu ki. Tek suçlu bendim ve bu çok kötü hissetiriyordu, belki Baran normale dönünce -her ne kadar hasarı olsa da bir gün normale dönünce- beni affetmeyebilirdi.

Bandaj değiştirildi ve annem tekerlekli sandalyeme oturmam yardım etti. Asansöre kendi başıma gittim. Üçüncü kat düğmesine bastım ve Baran'a gidene kadar hiç bir şey düşünmedim.

Pencereden öğleye kadar baktım, daha da bakardım ama bir kadın beni dürtünce bakmaya son verip kadına döndüm.

Anında gülümseyerek konuştu "Merhaba, ben senin yeni psikoloğunum, sana yardım için-

"İhtiyacım yok." Önüme döndüm, şu an ihtiyacım olan son şey psikologtu. Konuşmaya devam etti.

"İhtiyacın var. Burada tek yaptığın onu izlemek, ve bunun kimseye yararı yok. Biraz hava alsan, arkadaşlarınla gezsen-

Ona hışımla döndüm. "Ne diyorsun sen? O burada yaşam savaşı verirken ben arkadaşlarımla mı gezeyim?"

Yanımda daha şeyler söylerken umursamadım.

Baran'ın göz kapakları titreştiğinde önce bir yanılsama sandım. Ama titreşme devam etti ve gözlerini araladı.

"Baran!" Fısıldayarak ayağa kalktım ve kapısını açmaya çalıştım. Kilitli miydi? Kapısına vururken o iyice gözlerini açmıştı. Vazgeçip ellerimi cama dayadım ve ona baktım. Mavi gözlerine. İçinde acı vardı, ama beni gördüğüne sevinmiş gibiydi. Dudakları kıvrılınca kendimi tutamayıp kahkaha attım. Hemşirenin gelmesiyle kenara çekildim ve o kilidi açıp içeri girerken onu gözlerimle takip ettim. Psikoloğun yanımda olmadığını sonradan fark ettim. Umrumda değildi, hemşire Baran'ın serumlarını söktü ve odadan çıkıp bana baktı.

"Onu odasına yarım saatte yerleştirin, serumları geçici olarak çıktı çünkü. "

Başımı salladım ve onun yanına gittim. Yanağından öptüm ve bana gülümsemesini izledim.

FarklıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin