Baran'ın ağzından:
Derin'in arkasından bakakalmıştım. Elimin arasından kayıp gitmişti.
Hey, buna neden izin veriyordum?
Koşmaya başladım, ama Derin kalabalıkta kaybolmuştu bile. Yine de koşmaya devam ettim, ne onu görebiliyordum ne de sesini duyabiliyordum. Sadece koştum.
Adımı işittiğimde arkama baktım. Ah, Cemre'ydi. O sürtük yüzünden Derin gidiyordu! Etrafıma son bir kez baktım ve Derin'i göremeyince yavaşladım.
Cemre bana yetişti. Tam ağzını açıyordu ki o yamuk ağzına sıkı bir yumruk attım.
Çığlık attı ve yere düştü. Bir yeri kanıyordu ama aldırmadım, ona son bir kez bakıp arkamı döndüm. Ve koşmaya devam ettim.
Cemre nereden çıkmıştı şimdi? Bu hale nasıl gelmişti?
O benim bir zamanlar sevgilimdi. Ama kesinlikle bu halde değildi, normaldi. Normal giyinirdi ve normal konuşurdu. Onu severdim, ama aşık değildim. Cemre sürtük olma yoluna gittiğinde onu terketmiştim. Şimdi onunla konuşmamın sebebi, bu kadar berbat hale gelmesine şaşırmış olmamdı.
Lanet olsun, ben Derin'e aşıktım! Onu gerçekten çok seviyordum, ama o neredeydi? Bacaklarım daha acımıyordu, ama aç olduğum için kalbim acıyordu. Koşuyordum hâlâ ama nereye?
Geniş bir caddeye rastladığımda durdum. Buraya gelmiş olamazdı. O kadar uzaklaşmıştık ki. Tam dönüyordum ki, orada duran kalabalığı fark ettim. Caddenin kenarında duruyorlardı, merakıma yenilip yanlarına gittim.
Buradan görebildiğim kadarıyla kaza olmuştu, sadece duran bir arabayı ve kalabalığın orada bir açıklığı görebiliyordum.
Koşarak yanlarına ulaştım ve açıklığa koymuş oldukları yaralıya baktım.
Bütün dünya durdu sanki. Bedenim yerde yatan kıza bakıyordu, ama ruhum parçanıyordu sanki. İçimde bir şeyler patlamaya başladı, dışarıya sezdirmeden. Belki fazla tepki veriyordum, ama sevdiğim kızdı sonuçta.
Kesinlikle oydu. Saçlarının rengi buydu. Giydikleri bunlardı.
Yanına yaklaştım. Bir kaç kişi bana döndü ama hayal meyal fark ettim. Dizlerimin üzerine çöktüm. Elimi kanlardan uzak tutarak saçlarına götürdüm. Ardından gücümün son kırıntısıyla bağırdım.
"Derin!"
Derin'in ağzından:
Gözlerimi rahatsız eden bu ışık da neydi? Ya karnımdaki ağırlık?
Komik bir şekilde, Baran'la uyuduğumuz günün sabahında hissettiklerimi tekrar hissediyordum.
Ama ne şirin ahşap kulübedeydim, ne de Baran yanımda yatıyordu. Bu ışık da güneş ışığı değildi.
Hastanedeydim, karnımda çarpmanın etkisi bir ağrı vardı. Gözlerimi şu lanet floresan rahatsız ediyordu.
Arabanın bana çarpacağını son saniyede anlamış olmam, hiç bir işe yaramamıştı. Bileğim fena acıyordu.
Baran konusu vardı bir de. Ondan kaçmıştım ve o peşimden gelmemişti. Gelmiş olsaydı yanımdaki koltukta oturuyor olurdu. Gerçekten isterdim bunu. Yaptıkları ne olursa olsun, aşıktım ben ona.
Sahi, yanımdaki koltukta kim vardı? Gözlerimi daha açmamıştım. Annem mi? Yağmur? Belki Ada? Korkarak da olsa gözlerimi araladım. Bir erkek. Tüm ihtimallerim kızdı. Bu kimdi?
Gözlerimi iyice açtım. Dağınık koyu sarı saçlarını, karşıya bakan mavi gözlerini gördüm. Buradaydı. İnanamıyordum. Beni nasıl bulmuştu?
"Baran?"
Anında bana döndü. Gözlerindeki pişmanlığı gördüm, ama taviz vermedim.
"Nasıl hissediyorsun?"
Bu masum görünen saçma soruyla kendime geldim ve içimdekileri bir bir döktüm.
"Aşık olduğu insan tarafından takip edilmemiş gibi. Biraz da ihanete uğramış. Birazcık da karnım acıyor, acaba neden? Sanki araba çarpmış gibi. Neden araba çarptı bana? Ağlamaktan asfalta yapıştığım için mi?"
Gözlerim dolmuştu ama onları hızla geri ittim. Tekrar içimdekileri kusacakken sustum. Tamamen sustum. Sadece Baran'a baktım. Beni susturan, onun gözlerindeki yaşlardı.
Normal değildiler, hemen süzülmüyorlardı. Biraz gözünde toplandılar ve beklediler. Fazlalaşınca da ağır çekimdeymiş gibi aktılar. Normal gözyaşı gibi sudan değildiler sanki. Daha yoğun daha kıvamlı bir maddeydi. Gözlerimi kapadım. Daha fazla görmeye dayanamazdım. Bugüne kadar hiç bir erkeğin ağladığını görmemiştim. Sadece çekici göründüğü söylenirdi. Hayır. Zerre çekici değildi. Dokunaklıydı ve insanı etkiliyordu. Hemen durmasını istiyordunuz.
Biraz toparlanmıştı sanırım. Sesini duyduğumda gözlerimi tekrar açtım.
"Hiç biri göründüğü gibi değil."
Derin bir nefes aldım. "Anlat o zaman."
Cemre'nin ne olduğunu öğrenmiştim. Fakat umrumda değildi. Beni esas ilgilendiren, Baran'ın beni takip etmiş olmasıydı. Yüzüme doğru eğildi ve alnımı öptü. Ben de ona gülümsedim. Ardından gülümsemem soldu.
"Bana araba çarptı."
"Ah, önemli bir şey yok. Sadece bileğin incinmiş, ve biraz da karnın ağrıyabilirmiş."
Gülümsedim. "İyi o zaman."
O da bana gülümsedi.
*
Odamda oturmuş, kitap okuyordum. Olanları Ada'ya anlatmayacaktım, olmuş bitmiş bir şeye bile fena halde endişelenebiliyordu. Mesela ona bileğimi burktuğumu söylediğimde çığlık atarak şimdi nasıl olduğumu sordu. Eğer yaşadıklarımızı bilse neler derdi acaba?
Kitabımı kenara koydum, yatağıma uzandım. Uyumadan önce yaptığımı yapıp, düşüncelere daldım.
Baran'ı düşündüm. Onunla tanışmadan önce sıradan bir hayatım vardı. Evden okula, okuldan eve. Arada bir, seyrek seyrek çıkışta bir yerlere giderdik. Ya şimdi? Her günüm ekşınlı geçiyordu, her gün bir olay oluyordu. Mutluydum, hiç olmadığım kadar.
Hiç bir şeyin bozulmaması için dua edip uykuya daldım.
Biraz düzenledim olayları :) Kısa mı oldu uzun mu bilmiyorum ama oruçluyken yazamadım ajkzakkzks :D
Hikayenin tanıtımı güncellendi, bir bakın bence. Olaylar tamamen değişecek, ve ben büyük bir spoiler verdim sanırım .s
Yorumlarınız çok çok çok çok önemli benim için :))
![](https://img.wattpad.com/cover/15867858-288-k151931.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Farklı
Teen FictionFarklı bir çocuk. Farklı bir kız. Farklı bir dünya. "Hikayemiz sıradan başladı, hatta biraz klişe. Birbirimize aşığız, mutluyuz. Ama çoğunluğun iyiliği için, her şeyi değiştirmeliyim. Bu mutluluğun devam etmesi için. Beni affet. Seni seviyorum." Ka...