İkilem-10

1K 39 4
                                    

Eve dönerken dört araba, iki scooter, üç tane de bisiklet kazası atlatmama neden olan Baran'dı tabii ki. Sürekli düşünüyordum. Bana çıkma teklifi etmiş miydi,  etmemiş miydi? Alışveriş merkezine gidelim sözü,  arkadaşça da söylenebilirdi, değil mi?

Onu yanağından ufacık öpmüş olabilirdim, ille de arkadaştan öte olmamız gerekmezdi. Özgür'ü hiç öyle ufacık öpmedin ama- iç sesimi duymazdan geldim. Kim buna iç ses dediyse. Resmen iç cadısı. Her lafa giriyor, açıklamak istemediğim şeyleri yüzüme vuruyor. İyi yanı da yok.

Okul eve uzaktı, otobüse binseydim eğer, evin yakınında indirirdi. Ama ben, dolmuşa binip eve iki yüz metre kala inmiştim. Yürümek iyi gelmişti, bacaklarımın acısını saymazsak.

Zile basarken Baran'ı aklımdan çıkarmıştım. Merdivenleri çıkarken Baran'ı düşünmedim. Annem kapıyı açtığında da onu düşünmedim. Odama yürürken de onu düşünmedim.

Odama girdiğimde Baran'dan başka bir şey düşünemediğimi anladım. Ödevimin olmasını umarak notlarıma baktım. Yoktu! Defterlerimi açıp okumaya başladım. Her cümlenin başında Baran vardı sanki. Neden bu kadar onu düşünüyordum ki? Ufak ufak tırsmaya başlayınca pencereye gittim. Karşı apartmanın bahçesindeki gülleri görünce perdeleri çektim.

Konuşmazsam patlayacak gibi hissediyordum. Kiminle konuşabilirdim ki? Ada'ya veya Özgür'e her şeyi baştan anlatmam gerekiyordu, bunu da telefondan yapamazdım. Hemen, yüzyüze-hey! Niye şimdi aklıma geldi bu?

Odamın kapısını açıp kafamı uzattım.  "Yağğmuur! Biraz gelir misiin?"

Geldiğinde ne diyeceğimi planlıyordum. İçeri sessizce girdi, belkide yüz ifademden anladı. "Derdin var, beni çağırdın, anlatıp çözüm bulmamı isteyeceksin."

Yuh! Kız müneccim olsa bu kadar bilirdi. Başımı sallayınca yatağıma oturdu ve bana baktı. Bende yanına oturdum.

"Şimdi, benimki bir dert değil. Sadece merak ediyorum. Çünkü- çünkü ilk defa birine karşı böyle hissediyorum sanırım. Sana anlatıyorum çünkü birilerine söylemezsem patlayacak gibi hissettim. Ayrıntı vermeden neler olduğunu anlatacağım, tamam mı?"

"Ayrıntı versen daha iyi olurdu ama neyse dökül bakalım. "

Bende anlattım. Doruk'a sövmesine bir şey demedim. Baran'ı acayip merak ediyordu. Anlattığım gibi biriyse çocuk mükemmeldi. Öyle zaten falan demedim. Sözümü bitirdiğimde bana baktı.

"Ne dememi istiyorsun?"

"Şunu bir açıklığa kavuştur lütfen."

"Oluruna bırak. Tek diyebileceğim bu."

Biraz hayal kırıklığına uğramıştım ama çaktırmadım. Aslında oluruna bırakmak iyi fikirdi.

"Sağol tatlım. Eskisinden daha iyiyim." dedim ve o kalkarken el salladım.

Kapıyı kapattığında elime telefonumu aldım ve mesajlarıma baktım. Ada'dan ve Özgür'den bir kaç naber mesajı dışında başka bir şey yoktu.

Normalde Twitter'da takılan bir insan olmasam da giriş yaptım. Tweetlere göz gezdirdim, beğendiğim bir kaç hesaba baktım. Canım sıkılıyordu, kapatmak için anasayfaya tekrar döndüm. Tam çıkarken, gözüm arama çubuğuna takıldı.

Sadece, sadece merak etmiştim. Yazsam ne olurdu ki? Arama çubuğuna bastım ve klavyenin çıkmasını bekledim. Önce B'yi yazdım. Biraz bekledikten sonra tamamını yazdım:Baran Deniz.

Sonuçlardaki salakları eledim. Olabilecek en makul hesaba bastım. OHA! Çocuğun 10,7k takipçisi vardı.Tweetlerine baktım. Çok coollardı. Zaten Baran'dan ne beklenirdi ki?

Fotoğraflarına baktım. Üstsüz fotoğrafları yoktu en azından. Rayban'ları yakıyordu hannyy. Salyalarım akmadan çıkış yaptım. Özgür'e mesaj attım.

-Yarın okula geliyor musun?

-Maalesef :(

-Anlatacaklarım var, yarın görüşürüz.

-Ok

-Yine Cansu'yla konuşuyosun dimi?

Sevgilisiydi Cansu. Tatlı kızdı ama huy olarak Ada×5 denebilirdi. Özgür onunla konuşunca başka kimseyi takmıyordu.

-Evet :)

Cevap yazmadım. Telefonumla yeteri kadar oynamıştım. Son olarak Gökçe'ye bir geçmiş olsun mesajı atma gerekçesi duydum. Rehberde adını aramaya başladım. HOP! BARAN MI?

Rehberime boş boş baktım. Babamın numarasının altında "Baran :)" yazıyordu. Öncelikle, Baran adında başka kimseyi tanımıyordum, tanısam da gülücük koyup kaydetmezdim.

Baran bana numarasını vermemişti, onu ben kaydetmemiştim. Telefonum da kimsenin eline geçmemişti.

Bir dakika. Baran telefonumda Pou oynamıştı. Ben başka yere bakarken kaybetmiş olabilirdi. Vay nomıssız vicdonsoz. Klişe bir yöntem olabilirdi ama beni mal gibi ortada bırakmıştı. Acaba mesaj atsa mıydım?  En azından fark ettiğimi göstermek için? Mesaj bölümüne girdim ve sayısız denemeden sonra bir mesaj atabildim.

-Sadece Pou oynamalıydın.

Cevap çok çabuk geldi, sanki beni bekliyordu.

-Rehberine seyrek bakıyorsun heralde.

-Çok seyrek bakarım.

Mesaj atmasını biraz bekledim ama atmadı. Bende kilitleyip etajerin üstüne koydum. Yorgundum. Koştuğum için fiziksel olarak berbattım. Çok düşündüğüm için de zihinsel olarak berbattım.

Yemeğe çağrıldım. Pek aç değildim. Annemin yanına gittim.

"Anne biz bugün gezerken bir şeyler yedik. Çok yorgunum gidip yatmak istiyorum. "

"Tamam tatlım." dedi ve yanağımı öpüp beni yolladı.

Dediğimi yerine getirdim ve odama girdiğim gibi yattım.

Sabah kalkarken kendimde bir değişiklik hissettim. Normal okula gidiyordum fakat okula gitmek İSTİYORDUM. Bunun Baran'la ilgisi olabilir miydi?

Son paragraf bir sonraki bölümden :) Derin bu aralar biraz ikilemde gördüğünüz gibi, bir kaç bölüm sonra her şey açıklığa kavuşacak merak etmeyinn :D Oyları falan da unutmayın :P

FarklıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin