Koruma-6

1.2K 60 17
                                    

Servisimin gelmesine beş dakika vardı fakat ben kapının önündeydim. Hava biraz soğuktu ve hırkamın şapkasını kafama geçirdim. Annem uykumun serin hava yüzünden açılması için beni erkenden dışarı yollamıştı.

Harika. Acayip düşünceli bir annem var, çok şanslıyım.

Uykumun niye bu kadar olduğunu annem bilmiyordu tabii. Bende gece uykumun kaçtığını söyledim. Yalan da değil yani.

Servisim geldiğinde koşarak gidemedim. Çünkü gözlerimi açacak kuvveti zor buluyordum. Yürüyerek hatta sürünerek kapıya ulaştım.  Açıldığında kimseye bakamadan ilk boş koltuğa yayıldım. Kafamı yana doğru dayadım ve gözlerimi kapadım. Geldiğimde uyanırım elbet diye düşündüm.

Yanımdaki kişi kıpırdanıyordu. Gözlerimi hafif araladım. Okulun iki sokak ötesindeki marketin oradaydık. Zamanlama mükemmeldi. Doğruldum ve şapkamı çıkardım. Yanımdaki şahısla ağzımız aynı anda "o" şeklini aldı.

Allah beni kahretmesin! Koca serviste gidip bunum omzunda mı uyudum ben? Doğru, bu şahıs Baran'dan başkası değildi!

"Senin burada ne işin var?"

Genellikle aynı anda söylenen şeylere gülerim ama bu hiç komik değildi.

"Üç senedir bu servisteyim, seni sormalı? "

"Sana hesap mı vereceğim?" dedi ve sırıttı.

Neden bu kadar sinirdi bu çocuk? Bende neden bu kadar maldım? Neden böyle takılıp cevap veremiyordum? Bu çocuğun gözleri niye bu kadar güzeldi?  Babam pasta yapmayı nerden öğrendi?

Tam saçmalayacak anı buldum.

"Omzunda bir kız olduğunda yüzüne bakmaz mısın?"

"Servise her geldiğinde bir erkeğin omzunda uyur musun?"

Ah! Gözleri benim kafamı karıştırıyordu. O da bu fırsattan yararlanıp laf sokuyordu. Gıcıktı ama tatlıydı. Of, ne diyorum ben?

Burnumdan soluyarak çantamı aldım ve iki arka koltuğa geçtim. Okula gelmiştik zaten. Aşağı herkesden önce indim ve uçarcasına sınıfa gittim. Gerçek yüzüme çarptı.

Onunla oturacaktım!

Hayır, imkansızdı. Olmamalıydı. Hem o benim yanıma oturursa Gökçe nereye oturacaktı? Hey! Gökçe ondan önce yanıma oturursa o oturamazdı. Hemen ayağa kalkıp Gökçe'yi aramaya başladım.

Kantine baktım. Koridorlara baktım.  Neredeyse bütün sınıflara baktım. Gökçe yoktu. Belki de bugün gelmeyecekti. Kaderime boyun eğmek zorundaydım. Çaresizce sınıfa döndüm. Neredeyse dolmuştu. Kızların oraya gittim.

"Kızlar Gökçe'yi gördünüz mü?"

Hepsi bana döndü. İçlerinde en fazla her şeyden haberi olan Leyla cevap verdi.

"Haberin yok mu? Gökçe dün merdivenlerden düştü ve evine gitti. Aradığımızda ayağının kırıldığını, üç hafta hatta bir ay raporlu olduğunu söyledi."

"Oha hiç haberim yok benim. Sağol." dedim ve sırama döndüm.

Şimdi onunla oturmaya mecburum diye düşünürken Baran kapıdan içeri girdi. Etrafında lise sonlardan ÜÇ tane kız vardı. Nasıl bir çocuktu bu ya?

Bana doğru dönünce güzel gözlü bir çocuk olduğu belli oldu. Yanıma doğru ilerledi. Kızlar kapıda kaldı ve bana doğru kıskanç bir şekilde baktılar. Sizin Baran'ınıza mı kaldım ben? O buraya gelirken ağzım açık ona bakmadım. Kalem kutumu bilmeyerek (!) düşürdüm ve eğilip topladım. Yanıma oturduğunu anladığımda yavaşça doğruldum. Yüzüne bile bakmadan -bakarsam kontrolümü kaybedebilirdim- defterimi açtım. Hoca derse girdiğinde, derste ve hoca dersten çıktığında hiç konuşmadı.

FarklıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin