_11_

72 15 3
                                    

Yürüdüğümüz yolun nereye çıkacağını merak ederek sessizce yürümeyi sürdürdüm. Patricia arada bir etrafını kontrol ediyor bense ağaçların arkalarına saklanıyordum. Sonunda sakin bir caddenin kenarında durdu. Karşımızda büyük bir yapı vardı. Kiliseye gelmiştik. Salazar birkaç kez öttü ve yavaş adımlarla kiliseye giren Patricia'ya eşlik etti. Ben de yerimden çıktım ve temkinli bir şekilde onları takip ettim.

Içeriyi aydınlatan loş ışıklar buraya ayrı bir hava katıyordu. Etrafı incelerken ilerde duran Patricia piyanoya doğru ilerledi. Ben ise hemen saklandım ve onları izlemeye başladım. Salazar her zamanki gibi piyanoya kondu. Patricia'nın aldığı nefes sessizliğin içinde bir çığlık etkisi yaratmıştı.

"Tanrım eğer beni duyuyorsan sözlerime kulak ver. Bana yardım et."

Patricia çaresizce söylediği sözlerin ardından bir şarkı mırıldanmaya başladı ve parmakları piyanoda gezindi.

O kadar büyüleyici bir sesi vardı ki beynimi uyuşturuyordu. O söyledikçe gördüğüm rüyalar zihnimde tekrar canlanıyordu. Aynı anda da başımda müthiş bir ağrı belirmişti. Ne zaman rüyaları hatırlasam aynısı oluyordu. Patricia'nın sesi giderek yükselmeye başlamıştı. Sanki şarkıyı söylemiyordu da yaşıyordu. Gözlerini sımsıkı kapatmıştı. Şarkı bitince Salazar Patricia'nın omzuna kondu. Ardından Patricia ağlamaya başladı.

"Tanrım isteğimi yerine getir."

Bunu söylerken o kadar çaresiz görünüyordu ki içimde bir şeyler koptu. Bu gece önemli şeyler öğreneceğimi sanmıştım fakat düşündüğüm gibi olmamıştı. Ağlayan Patricia'yı yalnız bırakmaya karar verdim ve gitmek için sessizce olduğum yerden çıktım. O sırada ayağım takıldı ve gürültüyle yere kapaklandım.

"Kim var orada?!"

"Lanet olsun."

Ayak seslerini duymamla beraber yerde sürünmeye başladım. Kilisenin farklı bir bölümüne gelince ayağa kalkarak saklanacak yer aradım. Gözüme takılan ilk şey itiraf sakramentiydi. Vakit kaybetmeden içine girdim.

Patricia'nın yavaş adımları iyice yaklaştı ve o da içeri girip oturdu. Daha önce hiç bu kadar tedirgin hissettiğimi hatırlamıyordum.

"Üzgünüm papaz burada birinin olduğunu bilmiyordum."

Ne? Tanrım beni papaz mı sanmıştı?! Derin bir nefes vererek rahatladım. Aramızdaki delikli paravandan onu görmeye çalıştım. Başını öne eğmişti. Konuşmaya başlamasıyla geri yaslandım ve dinlemeye başladım.

"Ben hiç mutlu değilim. Bu hayat bana cehennemden bile kötü hissettiriyor. Daha önce cehenneme gitmedim evet ama yaşadıklarımı bilseniz ne demek istediğimi anlarsınız."

Biraz durdu ve sonra devam etti. Duyacaklarım beni şimdiden heyecanlandırmıştı.

"Görkemli bir saray... Orada yaşayan iki kişi vardı ama birlikte çok mutlulardı. Ben ve babam... Annem ölmüştü. Hayatımda biri vardı. O benim nişanlımdı. Onunla olduğum her an o kadar mutluydum ki anlatamam. Biz böyle mutlu bir aileydik. Özür dilerim unutmuşum biri daha vardı. Hiçbir zaman hiçbir şeyden memnun kalmazdı. Kıskançtı. Sevdiklerini kırmaktan çekinmezdi. Özellikle eşini. Çocukları olmadığı için hep onu suçlardı."

Merakla kim olduğunu söylemesini bekledim ama sustu. Hadi ama!

"Onun adı Valery'di."

Valery! Bu Prens Orlando'nun Patricia'yı aldattığı kadındı. Kimin nesiydi ki bu kadın?

"O... O benim ablamdı."

Ne?! Nişanlısı onu ablasıyla mı aldatmıştı? Aman Tanrım bu korkunç bir ihanetti! Şimdi onu anlıyordum işte. Bu gerçekten berbat bir şeydi. Peki sonra ne olmuştu? Onlar neredeydi? Ölmüş olmaları gerekiyordu. O zaman Patricia neden hala hayattaydı? Geçmişte yaşayan biri nasıl ölmezdi?! Hepsinin bir açıklaması vardı. Patricia deliydi ve tüm bunları uyduruyordu. Hayır uydurmuyordu çünkü ben o eski gelinliği ve düğün davetiyelerini görmüştüm. Bir diğer konu ise Patricia'nın evine girdiğim o gece yerde gördüğüm kandı. Bir de Salazar vardı tabi. Konuşan bir karga olmazdı. Bunların hiçbiri mantıklı değildi.

"Lütfen bana yardım edin. Tek istediğim... bunun son bulması. Ben artık yaşamak istemiyorum."

Aman Tanrım! Intihar mı edecekti yani? Madem bu kadar sıkılmıştı neden daha önce intihar etmemişti ki? Intihar saçma bir şeydi tabiki öyle bir şeyi savunmuyordum ama neden yardım istiyordu ki? Belki de cesareti yoktu.

"Biliyorum deli olduğumu düşünüyorsunuz. Neyse sadece bunları anlatmak beni rahatlattı. Iyi geceler papaz."

Ardından sakramentten çıktı ve gitti. Biraz bekledikten sonra ben de çıktım. Tanrım ne geceydi ama! Patricia uzaklaşana kadar biraz oyalandım ve Tanrı'ya dua ettim.

"Bu işin içinden çıkmama yardım et Tanrım."

Ardından daha fazla oyalanmadan eve gittim. Çok uykum vardı ama yaşadıklarımı yarın unutabilirdim. Bu nedenle bilgisayarı açarak öğrendiklerimi yazdım. Çok geçmeden uyku beni etkisi altına almıştı.

....

Yine sandalyede uyuduğum için her yerim ağrıyordu. Kalkar kalkmaz sert bir kahve yapıp dün yazdığım saçma cümleleri düzenliyordum. Neler olduğunu çok net hatırlıyordum. O ölmek istediğini söylemişti. Hayat bu kadar kötü değildi. Ne olursa olsun hayat yaşamaya değerdi. Aldatılan tek kadın o değildi ya. Benim de ailemle aram hiç bir zaman ıyi olmamıştı ve karım beni kitaplarımdan kıskandığı için ondan boşanmıştım ama intihar etmeyi hiç düşünmemiştim. Aslında bunları hatırlayınca belki de düşünmeliydim. Kendi kendime güldüm.

Düzenlemeleri bitirdiğimde kahvaltı yapmadığımı hatırladım ve bir şeyler yemek için aşağı indim. Buzdolabım nerdeyse bomboştu. Gözüme takılan kaşar peyniri beni kurtarırdı.

Yaptığım tostu bitirdiğimde odama çıkıp üzerimi değiştirdim. Markete gitmem gerekiyordu yoksa birkaç güne açlıktan ölecektim. Odadan çıkmadan önce duyduğum kahkaha sesleriyle teleskoptan bakarak Patricia'nın evine göz attım. Patricia karnını tutmuş bir şeye bakarak gülüyordu. Pelerini yoktu. Dalgalı saçları gece kadar siyahtı. Üzerinde bir dönem elbisesi vardı ama ona çok yakışıyordu. Neye güldüğünü görmek için etrafa baktım ve Salazar'ı gördüm. Dışarda bir kediden kaçıyordu. Onun bu aptal haline ben de güldüm. Neden uçmuyordu ki? Biraz daha izlediğimde onun Patricia'yı eğlendirmeye çalıştığını fark ettim. O tuhaf bir kargaydı. Hayatımdaki tuhaflıkları bir kenara bırakıp aşağı indim ve evden çıktım. Patricia'nın evinin önünden geçerken pencereden bana baktığını gördüm. Neşeli bir şekilde el salladığımda perdenin arkasına saklandı ve köşeden beni izlemeye devam etti. Bana karşı ne hissettiğini merak ettim. Gözlerimi ondan ayırmadan yürürken ayağımın takılmasıyla yere düştüm. O anda Patricia'nın kahkahaları tekrar duyulmaya başladı. Huysuzca ayağa kalkarak üzerimi temizledim ve yürümeye devam ettim. Resmen ona rezil olmuştum.

....

Yaklaşık yarım saat sonra elimde paketlerle birlikte kapıyı açmaya çalışıyordum ama olmuyordu.

"Lanet olası kapı!"

Anahtarı yere düşürdüğümde eğilip onu almaya çalıştım. O anda evimin kapısı açıldı. Benim evimin kapısı! Biri tarafından açılmıştı! Karşımda duran ayaklara şaşkınca bakıyordum. Bu bir kadındı. Merakla kafamı kaldırdığımda görmeyi beklemediğim birini görmüştüm.

"Abla?!"

Kötülüğün DansıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin