"Nesin sen?!"
Korkuyla Salazar'a bakıyordum. Aynı zamanda şaşkındım. Artık hiçbir şeye şaşırmayacağımı düşünürken hayat yine beni yanılmıştı. Benim aksime karşımda duran yaratık oldukça sakindi. Hisleri alınmışcasına yüzüme bakıyordu. Zift kadar kara gözleri ve üstü çıplak bedenine pencereden ay ışığı vuruyordu. Bu filmlerden alınmış bir görüntüydü sanki. Yüzündeki ve sırtındaki tüyler yavaş yavaş yok olurken bir adım geriye gittim. Salazar bir insandı!
"S-sen?"
"Sessiz ol."
Bu sesi tanıyordum. O gece gerçekten benimle konuşmuştu. Bu gerçekti!
"Sen aslında bir karga değilsin."
"Ben aciz bir kargayım. Bunlar gerçek değil. Sen bunları görmedin."
Aciz kelimesini özellikle vurgulamıştı.
"Hayır hayır hayır! Sen insansın! Patricia bunu bilmiyor değil mi? Ona bunu söyleyeceğim."
Arkamı dönmüş mutfaktan çıkacaktım ki güçlü bir kol tarafından durduruldum.
"Bunu deneme bile!"
"Yoksa ne olur? Senin Patricia'nın etrafında olmanın onun için güvenli olduğunu sanmıyorum."
"Bir görev için burdayım. Amacım ona zarar vermek olsaydı bunu çoktan yapardım."
"Ne görevinden bahsediyorsun? Kimsin sen?"
"Adım John Lyon. Soyum için oldukça önemli bir görev için burdayım ve bunu sana açıklayamam. Sadece ona zarar vermeyeceğimden emin ol."
Bu ismi daha önce duymuş gibiydim. Her neyse sanırım ona güvenmekten başka çarem yoktu. Bunu Patricia'ya söylersem bu tuhaf yaratığın bana ne yapacağını bilmiyordum.
"Peki. Sırrını saklayacağım. Bahsettiğin gibi bunu soyun için yapıyorsan... Yüce Tanrım ne soyundan bahsediyoruz biz?! Kargalar mı?"
"Boşver. Patricia geliyor. Çeneni kapa."
Konuşmam için fırsat bile vermeden küçülmeye başladı. Ve de kıllanmaya! Bu çok iğrençti. Gözümün önünde bir kargaya dönüştü.
"Paul? Salazar? Ne yapıyorsunuz burada?"
"Ben.. su içmek için gelmiştim. Salazar da buradaymış."
Salazar uçarak oturma odasına gitti. Ardından bakarken Patricia beni izliyordu.
"Iyi misin sen?"
Aniden gözlerimi ona çevirdim ve normal görünmeye çalışarak cevap verdim.
"Ah evet. Evet çok iyiyim. Biraz yoruldum sadece. Ben eve gitsem iyi olur."
Mutfaktan çıkıp Salazar'a bakmamaya çalışarak kapıya doğru ilerledim.
"Gitme!"
Duyduğum şeyle olduğum yerde kaldım. Kaşlarımı çatarak arkamı döndüğümde Patricia'nın al al olmuş yanaklarını gördüm.
"Şey yani.. bunu almadan gitme demek istedim."
Patricia masanın üzerindeki minik parşömeni alarak bana uzattı.
"Ah evet onu unutuyordum. Teşekkür ederim."
"Ben de teşekkür ederim. Temizlik için."
Patricia'ya gülümsedim ve kapıdan çıktım. Nihayet rahat bir nefes alabilmiştim. Çabucak evime gittim ve kapıyı ardımdan kapatır kapatmaz odama çıktım. Her gün bir öncekinden daha tuhaf olmaya başlıyordu. Bu benim işime gelirdi. Akıl sağlığımı koruyabildiğim sürece tabii!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kötülüğün Dansı
FantasyHer şey bir dansla başlamış ve bir dansla bitmişti. Kötülüğün dansı Patricia'nın hayatını hiç ummadığı bir şekilde değiştirmişti.