Süpermarketin klimasından yüzüme vuran esinti vücuduma küçük çaplı bir mutluluk dalgası yayarken içeriye girdim. Peşimden gelen Patricia bir alışveriş arabası çıkardı. Ona gülümsedim. Neredeyse her şeyi öğrenmişti. Bugün yeni şeyler öğrenecekti. Bu yüzden buradaydık.
"Ne alacağız? Daha doğrusu ne yapacağız?"
"Ne yapacağız değil neler yapacağız diye sorman gerekirdi."
"Sanırım bugün işim zor."
"Merak etme öğretmenin sana yardım edecek. Şimdi beni takip et."
Patricia market arabasını sürmeye devam ederken ben de gerekli olan şeyleri alıp arabaya koymaya başladım. Akşam için Patricia ile yemek yapacaktık. Ona bazı şeyler öğretecektim. Gittiğimde hatırlayacağı güzel anılarımız olsun istiyordum. Beni güzel hatırlasın istiyordum ama onu terk edip gittikten sonra beni nasıl güzel hatırlayacaktı ki? Her neyse! Bunları düşünmeyi bırakmalıydım yoksa kendimden daha fazla nefret edecektim.
"Akşam için basit şeyler düşündüm. Yani seni çok zorlamayacak bir menü olacak. Kızarmış tavuk, patates, coleslaw salata ve tarçınlı rulo yapacağız. Ayrıca tavuk ve patates için sos gerekli. Aman Tanrım şimdiden yemek için sabırsızlanıyorum. Ya sen?"
Patricia bana gülmeye başlayınca kaşlarımı çatarak ne olduğunu anlamaya çalıştım.
"Hey neye gülüyorsun?!"
"Özür dilerim. Kendini öyle bir kaptırmıştın ki gülmemek elde değil."
"Ben de güleceğim ama akşam yemek yapmayı beceremediğin zaman."
"Göreceksin. Bunun üstesinden geleceğim. Hadi malzemeleri aldıysak gidelim. Sana kendimi kanıtladığımda yüzünün alacağı hali çok merak ediyorum."
"Peki bunu göreceğiz."
Kısa sürede alışverişi tamamladık ve eve gitmek için yola koyulduk.
"Bu sıcakta yürümek zorunda olmak berbat değil mi?"
"Kesinlikle öyle."
"Senin neden araban yok? Hani şu tekerlekli gürültülü şeyler?"
"Arabamı buraya taşınmadan önce sattım. Paraya ihtiyacım olacağını biliyordum."
"Bu mantıklı bir sebep sanırım."
"Evet sanırım öyle." dedim. Arabamı herkes gibi severdim. İsim koyup kılına zarar gelmesin diye uğraşan tiplerden değildim fakat ona bağlıydım. Beni hiç yarı yolda bırakmamıştı. Fakat dediğim gibi paraya ihtiyacım vardı ve işi bıraktığım için arabaya eskisi kadar ihtiyacım olmayacağını düşünmüştüm. Öyleydi de! Tabii bu cehennem sıcağında ihtiyaç duyuyorduk maalesef.
Yol sonunda bitmişti ve poşetleri Patricia'nın mutfağına taşımıştık. Onun kendi mutfağında vakit geçirmesini istemiştim. Büyük ve gösterişli bir mutfağa sahipti. Mutfak tezgahından epey uzakta olan uzun yemek masasında yemek yemek çok zevkli olacaktı. Patricia üzerini değiştirmek için yukarıya çıkmıştı ve bende malzemeleri yerleştirerek etrafı kurcalamaya başlamıştım. Mutfak dolaplarının ardında hazineler saklıydı resmen! Bardaklar, tabaklar ve diğer her şey antikaydı ve çok değerli olduğundan adım kadar emindim. Ben bunları kullanmaya kıyamazdım.
"Hey neye bakıyorsun?"
Patricia'nın sesiyle olduğum yerde sıçradım ve elimdeki bardak yere düşmek üzereyken onu aceleyle tuttum. Ardından suçlu gözlerle Patricia'ya baktım.
"Özür dilerim."
"Neden?"
Neden mi?!
"Bardağı yere düşürebilirdim ve bu bardak bir servet değerinde!"
![](https://img.wattpad.com/cover/250611321-288-k355896.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kötülüğün Dansı
FantasiHer şey bir dansla başlamış ve bir dansla bitmişti. Kötülüğün dansı Patricia'nın hayatını hiç ummadığı bir şekilde değiştirmişti.