_8_

89 16 0
                                    

Hava yeni yeni kararıyordu ve ben yine sıkılıyordum. Sürekli evin içinde gezip durmaktan bıkmıştım. Salazar gelip omzuma kondu ve tüyleri yüzümü okşadı. Gülümsedim.

"Salazar. Benim sadık dostum."

Onu okşadım ve başına bir öpücük kondurdum. Salazar büyük siyah gözleriyle bana baktı. Aniden içim ürpermişti. O anda Salazar hızla kapıya baktı ve uçmaya başladı. Ne zaman kapıya biri yaklaşsa bunu yapıyordu. Piyanonun üzerinde duran pelerinimi giyerek kapıya yaklaştım. Delikten baktığımda bana yemek getiren çocuğun geldiğini gördüm. Neden gelmişti ki? Pelerinin başlığını kafama geçirdim ve yüzüme kadar çektim. Ardından yavaşça kapıyı araladım.

"Merhaba."

"Neden buradasın? Yemek istemedim ki!"

"Biliyorum. Ben sadece acıkmış olabileceğinizi düşündüm."

"Bu ne saçmalık! Her acıktığını düşündüğün müşteriye yemek mi götürüyorsun sen?!"

Bu ışte bir gariplik vardı ve içime kötü bir his doğmuştu. Çocuk bir şey demeden tedirginlikle yüzüme baktı.

"Neler oluyor?"

Salazar birden çığlık çığlığa uçmaya başladı ve ona bakmak için arkamı döndüğüm an pelerinimin başlığı arkadan çekildi. Telaşla dışarı baktığımda bir ışık gözümü aldı ve bunun bir tuzak olduğunu anlayarak hızla kapıyı kapattım.

Nefes nefese kalmış ve korkmuştum. Neler olmuştu az önce? Pelerini üzerimden çıkardım ve pencereye ilerledim. Perdenin köşesini açıp dışarıya baktım.

O çocuk ve çalıların arasında elinde tuhaf bir alete bakan bir adam vardı. O adam benim yan komşumdu! Öfke her yanımı sardı ve güçlü bir çığlık attım. Beni oyuna getirmişlerdi!

....

Elimdeki fotoğraf makinesine bakarak resmin çıkmasını bekledim. O anda bir çığlık sesi duyuldu.

"Bu da neydi?"

Pizzacı çocuk korku dolu gözlerle eve baktı.

"Onu kızdırmış olmalıyız. Sen git artık."

"Ne yani ben çektiğin fotoğrafı göremeyecek miyim?"

Çocuğa ve elimdeki makineye baktım. Fotoğraf çıkmıştı. Bakmadan kot ceketimin cebine koydum. Ona göstermek istemiyordum.

"Buna gerek yok. Git hadi yoksa kovulacaksın."

"Peki. Görüşürüz dostum."

Motorundan pizzayı çıkarıp bana uzattı.

"Afiyet olsun."

Kutuyu aldım ve ona baktım. Bana bozulmuş gibi görünüyordu.

"Hey! Bekle."

"Evet?"

"Adın ne?"

"Simon."

"Teşekkür ederim Simon. Bana yardım ettiğin için."

Simon gülümsedi ve motoruna atlayıp gitti. Bende vakit kaybetmeden eve doğru ilerledim. Yazacak çok şey birikmişti.

Eve girer girmez fotoğraf makinesini bir köşeye bıraktım ve bilgisayarın başına oturdum. Pizza kutusunu da masanın üzerine açtım.

İki saat boyunca hem yazmış hem de pizzayı bitirmiştim. Şu an eksik olan tek bir bölüm vardı. Romanda çektiğim fotoğraftan bahsedeceğim bölüm. Bunu düşününce elim ceketimin cebine gitti. Fotoğrafı yavaşça çıkardım ve heyecanla ters çevirdim.

Kötülüğün DansıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin