Seni seviyorum.
Seni seviyorum.
Seni seviyorum.
Bir cümle bir insanı ne kadar heyecanlandırabilirdi? Mutlu olmuştum fakat aynı zamanda korkuyor olmam normal miydi? Yaşanacaklardan ve yaşanmışlıkların tekrarlanmasından deli gibi korkuyordum. Bu durumda kalbim mi söz sahibi olmalıydı yoksa geçmişi bir türlü unutamayan aklım mı? Paul bir tepki vermediğim için kaşlarını çatarak bana yaklaştı.
"İyi misin? Yanlış bir şey mi söyledim Patricia?"
"Ben.."
Boğazım düğümlenmişçesine sustum. Konuşamıyordum. O kadar yorgundum ki yapabildiğim tek şey gözlerimden süzülen yaşların yanaklarımı ıslatmasına izin vermek oldu.
"Neden ağlıyorsun? Ben seni üzmek istememiştim sadece hislerimi daha fazla içimde tutamazdım."
Paul'ün gözlerine baktım. Çok çaresiz görünüyordu. Ona güvenmek istiyordum. Bunca zaman sonra kaderin karşıma çıkardığı insanın bana geçmişi ve tüm acılarımı unutturması gerekirdi değil mi? Hayat beni tekrar aynı duruma düşürecek kadar acımasız olmamalıydı. En azından ben öyle umuyordum ve bunu içimde hissediyordum.
"Ben de tutamazdım Paul. Seni seviyorum ve yüzyıllar sonra bu benim için bir mucize."
"Bunu duymak beni çok mutlu etti."
"Aman Tanrım bunu kendime bile itiraf edememiştim."
Paul gülerek beni kendine çekti ve sımsıkı sarıldı. Ben de tüm günün yorgunluğunu atmak için kollarımı ona dolayıp gözlerimi kapattım.
....
Kuş cıvıltıları bu sabah kulağıma daha farklı geliyordu. Gülümseyerek gözlerimi açtığımda Paul'ü görmeyi bekliyordum fakat koltukta tek başıma olduğumu fark edince korkuyla üzerimdeki battaniyeyi attım. Dün gece olanların bir rüyadan ibaret olduğunu düşünmek canımı sıkmıştı fakat buna ihtimal vermedim çünkü Paul'ün evindeydim. Mutfaktan gelen güzel kokular Paul'ün nerede olduğunu anlamamı sağladı. Kalkıp yanına gittiğimde nefis bir kahvaltı masası hazırlamış olduğunu gördüm.
"Günaydın prenses."
"Günaydın ve çok teşekkür ederim çünkü dün hiçbir şey yemedim."
"Evet ve sanırım yıkanman da gerekiyor."
Utanarak üzerime baktım. Her yerim çamur içindeydi.
"Haklısın."
"Banyonun yerini biliyorsun."
Başımı sallayarak mutfaktan ayrıldım. Çok garip hissediyordum. Onun evinde olmak gerçekten tuhaftı ama bu tuhaflıktan şikayetçi değildim.
.....
Patricia mutfaktan çıktığında derin bir nefes aldım. Rol yapmak çok zordu. Onu seviyordum ve iyi anlaşıyorduk fakat ona aşıkmışım gibi davranmak çok zor olacaktı. Romantik biri değildim ama olmak zorundaydım. Bu kahvaltı başlangıç için harikaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kötülüğün Dansı
FantasyHer şey bir dansla başlamış ve bir dansla bitmişti. Kötülüğün dansı Patricia'nın hayatını hiç ummadığı bir şekilde değiştirmişti.