Kafamın içinde hiç bitmeyen bir uğultu vardı. Bu uğultu beni yoruyordu ama sanırım katlanmak zorundaydım. Düşünemiyordum. Bir hiçliğin ortasındaydım. Bekliyordum. Neyi beklediğimi bile bilmeden bekliyordum. Zaman durmuştu. Hayat yoktu. Boşlukta süzülüyor gibiydim. Sonsuza dek süreceğini sandığım o uğultu gitmişti artık kulaklarımdan. Sessizlik uğultudan daha gürültülü geliyordu. Belki de bu düşüncelerin yoğunluğuydu fakat düşünce de yoktu. Şimdi bir melodi duyuyordum. Gözlerimi yeni açmış gibi her şeyi görmeye başladım. Uzun ve büyük pencerelerden güneş ışığı giriyordu içeri. Cilalı zemine yansıyan ışık parlıyordu. Melodi canlandı ve zeminde hareketlilik oldu. İnsanlar dans etmeye başladı. Her yerde kabarık etekler ve ütülü paçalar görünüyordu. Yere her değdiğinde tok bir ses çıkaran ayakkabıları izledim. Melodi kulağıma rahatsız edici bir gürültü gibi gelmeye başladı. Bundan kurtulmak istedim. Artık bitmeliydi. Bunu istediğim an bedenler yere yığıldı. Cilalı zemin soğuk bedenlerde dolmuştu. Bu benim yüzümden miydi? İlk defa hareket ederek geri adım attım. Ayağımım bir şeye takılmasıyla kendimi yerde buldum. Ölü bir bedenle karşı karşıyaydım. Donuk bakışları üzerimdeydi. Gözlerde hayat yoktu. Yaşam anlamını yitirmişti. Yerden kalkmak istiyordum ama yapamadım. Nefes nefese kalıncaya kadar çabaladım fakat olmadı. Güneş ışığı uzun pencerelerden uzaklaşmaya başladı. Ölü bedenler karanlığa gömülüp kayboluyordu. Karanlık bana yaklaştıkça geri kaçtım. Tüm bedenler yok olduğunda karanlığın hedefi bendim. Kaçacak yerim yoktu. Pes etmiştim ama o sırada bir fısıltı duydum.
"Onu benden alamazsın."
Fısıltının etkisi o kadar büyüktü ki karanlık birden yok oldu ve karşımda bir kadın belirdi.
Patricia...
Karanlık tekrar belirince korktum ama bu sefer bana değil Patricia'ya gidiyordu. Engel olmak istiyordum ama karanlık onu yutmadan önce yapabildiğim tek şey bağırmak oldu.
"Hayır!!"
Nefes nefese uyandığımda hızla etrafa baktım. Tahta duvarları ve loş ışığı görünce kaşlarımı çatarak nerede olduğumu anlamaya çalıştım ama hiç bir fikrim yoktu. Çok yorgun hissediyordum ve hafızam silinmiş gibiydi. Sanki kim olduğumu bile unutmuştum. Düşünmek çok zor gelince kendimi yattığım yere bıraktım ve bilincimin kapanmasına izin verdim.
....
Sesler duyuyordum. Çok boğuk sesler... Uyanmak istiyordum fakat göz kapaklarımda tonlarca ağırlık varmış gibi hissediyordum. Bu yüzden gözlerimi açmak yerine bilincimi açmaya karar verdim ve böylece sesleri dinlemeye başladım.
"Böyle olmamalıydı."
"Evet ama onu kurtardık. Ölebilirdi anne."
Benden mi bahsediyorlardı? Bunlar Bayan Glamis ve John'du.
"Paul'u kurtardık ama uyanınca ona ne diyeceğiz? Bunu ona nasıl söyleriz?!"
"Sakin ol. Buna alışacaktır."
Neye alışacaktım ki? Neler olmuştu? Zihnimi zorladım ve Patricia'yı hatırladım. Aman Tanrım! Olanları öğrenmişti ve binadan atlamıştı! Ben ise peşinden gitmiştim. Beni kurtarmışlardı ama o... Hayır bu olamazdı. Hızla gözlerimi açtım ve doğruldum. Bir an başım dönmüştü fakat hemen toparlandım ve heyecanla bana bakan iki cadıyı gördüm. Konuşmak istiyordum ama vücuduma yayılan ağrı ve acılar yüzünden konuşamadım.
"Lütfen uzan. Bu halde kalkamazsın."
Bayan Glamis beni geri yatırarak yatağın bir köşesine oturdu. Oldukça endişeli görünüyordu. Ben de onun gibi hissediyordum. Patricia'ya ne olmuştu? Onu kaybedemezdim!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kötülüğün Dansı
FantasiaHer şey bir dansla başlamış ve bir dansla bitmişti. Kötülüğün dansı Patricia'nın hayatını hiç ummadığı bir şekilde değiştirmişti.