_18_

64 15 4
                                    

Yorganıma sarılmış tavanı seyrediyordum. Üşümüyordum. Tam tersine bugün de hava cehennem ateşi gibiydi. Yine de yorgana sarılmak her zaman çok rahat geliyordu. Uyandığımdan beri tavanın her köşesini ezberlemiştim. Dün geç saatlere kadar bilgisayarın başında oturduğum için biraz tembellik yapmak istemiştim. Dün geceden sonra garip hissediyordum. Geçmişte yaşamış biriyle, ve o sıradan biri bile değil, tüm günümü geçirmiştim. Alışveriş yapmıştık ve yemek yemiştik. Bunlar normal şeylerdi ama bana o kadar tuhaf hissettirmişti ki! Aslında bu hislerin sebebi yaptığım şeyler değil tüm bunları birlikte yaptığım kişiydi. Patricia... Iyi bir kızdı. Saf bir kalbe sahipti. Yaşadıkları onu yıpratmıştı ama onu eski neşesine kavuşturmaya kararlıydım. Bunu karşılıksız yapmıyordum tabii. O bana hep hayalini kurduğum şöhreti getirecekti. Tüm bu çılgınca olaylar zinciri bir gün raflarda okuyucularını bekliyor olacaktı. Herkes Patricia'yı tanıyacaktı ama onun bu zamanda yaşadığını sadece bir kurgu sanacaklardı. Bir romanda karakter çok önemliydi ve benim karakterlerim aynı zamanda tanıştığım gördüğüm ve konuştuğum kişilerdi. Herkes Patricia'nın yaşadıklarını konuşacaktı. Bayan Glamis'in gizemli tavırları onları meraklandıracaktı. Bu roman kesinlikle harika olacaktı! Ben gizemleri çözdükçe roman sona yaklaşacaktı. Henüz Bayan Glamis'in gizemini çözememiştim. Kendisi yetmezmiş gibi bir de fincandan çıkan minik parşömen vardı. Aman Tanrım!

Hızla yataktan kalktım ve dolabı açtım. Hawaii'de giydiğim gömleği arıyordum. O küçük parşömeni onun cebine koymuştum. Yoktu! O gün eve geldiğimde gömleği kirli sepetine attığımı hatırladım. Koşarak banyoya giderken ayağımı köşedeki masaya çarptım. Acıyla inlerken parşömeni kaybetmenin telaşıyla banyoya girdim. Kirli sepetinden gömleği buldum ve elimi küçük cebe soktum. Buradaydı!

"Tanrım!"

Derin bir nefes alarak odaya geri döndüm ve çalışma masama oturdum. Parşömeni açarak tekrar okumaya çalıştım. Yazı o kadar minikti ki! Çekmeceden büyüteci çıkararak tekrar okumaya çalıştım.

"Tenal lısan asyıdalşab elyö retib,
Kiliyi rileg külütök redig."

Bu da neydi böyle?! Bu hangi dilde yazılmıştı?! Bilgisayarı açarak yazanları çevirdim ve hiçbir sonuç yoktu. Neden her şey bu kadar gizemli olmak zorundaydı ki?! Öfkeyle parşömeni bir kutuya koyup çekmeceye yerleştirdim. Ardından arama motorunu açtım.

Janet Lady Glamis

"Bakalım sen aslında kimmişsin?"

Arattığım isimle birlikte çıkan sonuçlar tüylerimi ürpertmişti. Bunlar doğru muydu?!

Janet Douglas Lady Glamis, İskoçya kralı V. James'in hükümdarlığı sırasında yakılarak idam edilen ve büyücülükle suçlanan asil bir İskoç kadınıydı.

Aman Tanrım o gerçekten bir cadıydı ve burada yakılarak öldürüldüğü yazıyordu! Ama o yaşıyordu! O benimle konuşmuştu! Korkuyla ayağa kalkarak pencereyi açtım ve hava almak için kafamı dışarı çıkardım. Patricia lanetlendiği için hala yaşıyordu, tabi buna yaşamak denirse! Fakat Bayan Glamis neden hala hayattaydı?! O geçmişte yaşayan bir cadıydı ve tüm o cadı efsanelerindeki gibi yakılmıştı. Cadılar gerçek miydi yani?! Aklımı kaçıracaktım! Geri dönüp sandalyeye oturdum ve farklı sonuçlara baktım.

Janet Douglas Lyon, Lady Glamis, Edinburgh'un Avrupa'nın cadı yakma başkenti olduğu 1479-1722 yılları arasında Castlehill'de bir cadı olarak yakılan çoğu kadın olan iki bin İskoçtan biriydi. Onun içinde İskoçya'da Antik Ceza Mahkemelerinde, Alexander Pitcairn Lady Glamis'in masum olduğunu ileri sürdü; o haksız yere Kral V. James'i zehirlemek için komplo kurmakla suçlanmıştı.

Kötülüğün DansıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin