Her yerde cesetler vardı. Görkemli bir sarayın içindeydim. İnsanların soluk tenleri şık ve parlak kıyafetleriyle tezatlık oluşturuyordu. En kötüsü de duyduğum gürültülü müzik sesiydi. O kadar rahatsız ediciydi ki kulaklarımı kapatmak istiyordum. Ne kadar denesem de bunu yapamıyordum! Hareket bile edemiyordum. Sonunda müzik kesildi ve karşıma biri çıktı. Yerde oturmuş ağlıyordu. Tam ona yaklaşacağım an o korkunç müzik tekrar çalmaya başladı!
Nefes nefese yattığım yerden kalktım. Ağlayan kadın yok olmuştu ama müzik hala çalıyordu. Etrafıma baktığımda komodinin üzerinde duran cep telefonumu gördüm.
"Aman Tanrım! Zil sesini değiştirmeliyim."
Huysuzca telefonu aldım. Arayan kişi beni epey bir şaşırtmıştı. Kız kardeşim Emily arıyordu. Onunla konuşmayalı kaç yıl olduğunu bile unutmuştum. Annem biz küçükken ölmüştü ve babamla yaşıyorduk. O zamanlar her şey yolundaydı. Fakat büyüdüğümüzde hayallerimin peşinden gitmek istedim. Yazar olmak istiyordum fakat babam buna karşı çıktı. Onun sözünü dinlemediğimde ise beni dövdü. Hem de defalarca! Hiç düşünmeden evi terk ettim. Bundan bir zaman sonra babam beyin kanaması geçirdi ve felç oldu. Emily ise hep beni suçladı. O babamla yaşamaya ve ona bakmaya devam etti. Bense hem okuyup hem çalışarak başımın çaresine bakıyordum. Bu şekilde yıllar geçti. Emily'nin evlendiğini duydum. Onu arayıp tebrik bile etmedim. Ardından babamın ölüm haberini aldım. Bu bile umrumda olmadı. Hayallerimin önüne geçen kimseyi hayatımda istemedim. Eski eşim Sylvia ile de bu nedenden dolayı boşanmıştık.
Düşüncelerimden zorla da olsa kurtuldum ve telefonu açtım. Bunca yıl sonra ne diyeceğini merak ediyordum.
"Alo?"
"Paul merhaba."
"Merhaba Emily. Sorun ne?"
"Sorun yok. Sadece seni merak ettim. Teksas'a taşınmışsın neden haber vermedin?"
Emily'nin bu sorusuna istemsizce kahkaha attım.
"Ne zamandır biribirimize bir şeyleri haber veriyoruz Emily?"
"Haklısın ben sadece iyi olduğundan emin olmak istedim."
"İyiyim. Beni arayıp kontrol etmene gerek yok."
"Peki. Kendine iyi bak Paul."
Telefonu kapatarak kafamı yastığa gömdüm. Bu da nerden çıkmıştı böyle?! Aslında bunun cevabı oldukça basitti. Emily vicdanını rahatlatmak için beni aramıştı. Bundan emindim. Onu umursamayarak yataktan kalktım ve aşağı indim. Kendime güzel bir kahvaltı hazırlamak için işe koyuldum.
Krepler hazır olduğunda kahvemi de alıp masaya geçtim. Enfes krepleri yerken bugün ne yapacağımı düşünüyordum. O kadının resmini çekmeyi başarmıştım. Şimdi sıra ısmini öğrenmekteydi. Bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum ama elimden ne geliyorsa yapacaktım. Bu artık çözmem gereken bir gizem haline gelmişti ve kolay kolay pes etmeyecektim!
....
"Pes ediyorum!"
Düşünmekten başıma ağrılar girmişti. O kadının ısmini nasıl öğrenecektim ben?! Bunca yıldır kimse adını öğrenememişti ve benim öğrenmem de imkansız gibiydi. Pencereden baktım ve onun korkunç evini gördüm. O anda aklıma bir fikir geldi. Pes etmiyorum Bayan P. Şimdi siz düşünün!
Planım çok basitti. Tek yapmam gereken geceyi beklemekti. Bu kadın illaki dışarı çıkıyordu değil mi? Insanların onu görmemesi için elbette gece çıkacaktı. Tek dileğim yanına Salazar denen şu mendebur kargayı da almasıydı. O yokken işler daha basit olacaktı. Neden mi? Çünkü ben bu gece o korkunç eve girecektim! Biliyorum biraz çılgıncaydı fakat onun hakkında bir şeyler öğrenmenin tek yolu buydu. Bayan P. 'nin bu gece dışarıya çıkmasını umarak tüm günümü evde geçirdim. Yazdığım romanda düzeltmeler yaptım. Biraz kitap okudum hatta evi baştan sona temizledim. Fakat hava yeni yeni kararıyordu. Sanırım yemek yapmak ve karnımı doyurmak için bolca vaktim vardı. Belki sonra bir film izlerdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kötülüğün Dansı
FantasyHer şey bir dansla başlamış ve bir dansla bitmişti. Kötülüğün dansı Patricia'nın hayatını hiç ummadığı bir şekilde değiştirmişti.