Neredesin?

3.9K 111 3
                                    

Biraz geç gelen bi bölüm oldu özür dilerim ancak votelar gerçekten az..26K olduk ama gelen vote 5-6..

#özgecanaslan

İyi okumalar..

"Günaydın güzelim." Yüzümü silip havluyu kenara bıraktım ve Kaan'ın yanına iliştim. "Günaydın. İşe kaçta gideceksin?" Saatine baktıktan sonra dolabın kapağını kapattı ve giyinme odasından çıktı. "1 saat içinde çıkarım. Bir şey mi oldu?" Hafifçe gülümseyip omuzlarının üzerini elimle düzelttim. "Yok bir şey olmadı. Sadece kahvaltıyı dışarıda yapalım diyecektim." Kaşlarını kaldırdıktan sonra uzanarak dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Bu kısa ve nazikçe 'hayır' demekti. "İşe gitsem daha iyi olur. Akşam yemeğinde çıksak?" Dudağımı sıkıp ofladım. Olsun,akşamda bir şeydir. "Peki tamam. Öyle olsun. Ama çabuk hallet işlerini." Başını salladıktan sonra uzun kağıdı elinde yuvarladı. "Kahvaltıya gelmiyor musun?" Bornozumu çıkartıp giyinme odasına girdim. "Üzerimi giyip geliyorum aşkım."

Hızla üzerimi giyip asansöre bindim. Her zamanki gibi annem Aksel'i almıştı. Açılan kapıdan çıkıp masaya doğru ilerledim.

Ayşegül eğilerek Kaan'ın çayını koyuyordu. Oha hayvan o kadar eğilinir mi? "Günaydın." Uzanıp Kaan'ın yanağını sıcak bi şekilde öptüm. "Annemler nerede?" Kaan elimi tutup dudaklarımı öperken gülümsüyordum. Ayşegül'ün ne yapmaya çalıştığını fark etmişti. "Günaydın sevgilim. Bahçedeler gelirler şimdi benim acelem var,sen çağırır mısın?" Başımı sallayıp şekeri uzattım. "Hemen geliyoruz."

"Dolunay Hanım!" Kadir'e dönüp başımı salladım. "Efendim?" Gülümsedikten sonra eliyle ağaç evi işaret etti. "Kerem Bey sizi çağırıyorda,bakabilir misiniz?" Hafifçe gülümsedim. Kerem'i özlemiştim. Onu onaylayıp ağaç eve doğru yürümeye başladım. Biraz uzaktı ama olsun. Belki onu ikna ederdim ve hep birlikte bir aile olarak kahvaltı yapardık?

"Kerem!" Merdivenlerin başından sesleniyordum ama çıkmıyordu. "Kerem baksana bi!" Camda hiçbir hareketlenme olmazken ilk defa çıktığım merdivenlere sıkıca tutundum. "Of Kerem inat etmeyip çıksan ne olacak?" Merdivenleri bitirip kapıyı açtığımda alnıma değen soğuk metalle irkilmiştim. "S-siz kimsiniz?" Yüzleri kapalı adamlar beni içeri çekerken bi yandan çığlık atıyordum..

~

Gözlerimi büyük acılarla açarken inledim. Her yerim ağrıyordu.

"Günaydın,Dolunay Kandemir." Beynimde yankı yapan sesle birlikte hızla başımı çevirdim. "Bırak beni! Bırakın beni!" Bağlandığım sandalyede debelenirken yanağıma yediğim tokatla yere savrulmuştum. "Kes sesini!" Korku ve acıyla birlikte gözyaşlarım gözlerimden süzülmeye başlamıştı. "Kaan'ı pişman edicem lan,onu mahfedicem!" Ayağını karnıma sertçe geçirdikten sonra sandalyeyi kaldırıp yüzüme yeniden tokat attı. "Şerefsiz!" Dudağımdan akan kan ağzıma damlıyordu. Sanırım iyi bir kelime kullanmamıştım. "Kes sesini!" Yeniden yüzüme yediğim tokattan sonra sızlayan dişlerimle inledim. Allahın belası,ruh hastası köpek.

~

"Melek Teyze Dolunay'ı görmediniz mi?" Aksel'i kucağından alıp ayağa kalktım. "Yok oğlum bizi Ayşegül çağırdı. Hayırdır Dolunay nerde?" Kaşlarımı çatıp Ayşegül'e seslendim. "Buyrun Kaan Bey."

"Dolunay nerde?" Başını iki yana salladıktan sonra omuz silkti. "Bilmiyorum efendim görmedim." Arka bahçeye doğru adımlarken bir yandan Dolunay'a sesleniyordum. "Kadir!"

"Buyrun efendim."

"Dolunay nerde?"

"Görmedim efendim." Oflayıp başımı salladım. Nereye kaybolmuştu ki bu kız?

-

Gözümün sızıntısı beynime vururken sırtıma geçirdiği tahta sopayla inledim. Çığlık atacak güç kalmamıştı. Sopayı bir kez daha sırtıma indirirken bilincim tamamen kaybolmak üzereydi. "Y-yapma.." Saçlarımı yakalayıp sertçe çekerken artık hiçbir şey hissetmemeye başlamıştım. "Hapiste bende çok yalvardım. Bende aylarca dayak yedim! Hepsinin karşılığını alacaksınız. Hepsinin.." Vücudumun havaya kalktığını hissettiğimde zorlukla tek gözümü araladım. zaten diğerini hissetmiyordum bile. "Ne-nereye?" Kızgın yüzünde hiçbir kımıldama olmadan ilerledi. Dışarıya çıkmıştık. Soğuk hava,donmuş vücudumu dahada katılaştırmıştı. "Birazda dışarıda yaşayan insanları anla. Sabah görüşürüz." Vücudumu sertçe çimenliğe fırlattığında göz yaşlarım gözümden süzülüyordu. "Tabi sabaha sağ kalırsan." Kendisi içeri girdiğinde kenardaki havuza elimi soktum.

Buz gibiydi. Hatta neredeyse buz tutacaktı. Zorlada olsa yüzümü birkaç kez yıkadım. Sol gözüm kullanıma kapatılmış gibiydi. Ne yaptığını hatırlayamıyordum sadece acıdan bayıldığımı biliyordum o kadar. Uzandığım yerden zorlukla kalktım. Kar yağıyordu. Rüzgar uzun saçlarımı uçuştururken yüzümü gökyüzüne çevirdim. En azından böyle kendimi özgür hissediyordum.

"Kaan.Seni çok özledim." Dişlerimin ağrısı konuşmamı engellerken esen sert rüzgarla birlikte havuzun savurduğu soğuk su vücuduma çarpmıştı. İrkilerek kenara ilerledim ve duvarın dibine çöktüm. "Neden beni hala bulmadın? Ölmemi mi bekliyorsun?" Kollarımı dizime dolayıp gözyaşlarımı sildim. Uyku bedenimi esir alıyordu. "Uyuma Dolunay,sakın uyuma." Gözüm yavaşça kapanırken yutkundum. "Uyursan kurtulursun,ama bir daha asla kocanı ve oğlunu göremezsin. Uyuma."

~

"Dolunay!" Ormanlık alanda soğuktan donacak raddeye gelmeme rağmen durmadan ilerliyordum. Bu defa O'na zarar gelmesine izin vermeyecektim. Bu defa her şey yolunda gidecekti. "Dolunay! Duyuyor musun sesimizi!" Nefes nefese kaldığımda yavaşladım. "Dolunay! Yalvarırım burada ol.. Yalvarırım!" Kar şiddetini arttırırken dizlerimin üzerine çöktüm. Kim bilir neredeydi,ne yapıyordu.. Ya dışarıdaysa? Ya üşüyorsa? Üşüyordur şimdi. Kesin üşüyordur. "Kaan kalk abicim. Bak pes edersen-"

"Abi bu karda kışta kim nereye götürür onu? Üşüyordur şimdi.. Bak havada karardı.. Abi kaç gündür neden kimse bi iz bulamadı!" Ayağa kalkıp yüzümü gökyüzüne çevirdim. "Dolunay!"

~

Sıçrayarak oturduğum yerden doğruldum. Neredeyse uyuya kalacaktım. Allahım.. Ya uyusaydım? Ama çok uykum var.. Hem uyursam ısınmaz mıyım? Gözümü gökyüzüne sabitledim. Kaan beni arıyor muydu acaba? Aksel ne yiyecek peki? Süt anne mi buldular ona? Benim oğlumu benden başkası emziremez ki? Ya süt içerken boğuldu diye haberlere çıkarsa? Allahım yardım et.. Yalvarırım yardım et bana.

"Hala ölmemişsin." Keyifli sesi kulağıma dolarken derin bi nefes aldım. Tabi burnumda kuruyan kanlar ne kadar izin verirse.. "İçerisi çok sıcaktı bende bi hava alayım dedim.. Baksana havuzun yarısı donmuş. Hava -6 derece. İçeri gelmek ister misin?" Gözümü yavaşça Ogün'e çevirdim. ve ardından başımı aşağı yukarı salladım. "Ama ben seni içeri almak istemiyorum. Böylesine çirkin bi kızı kimse istemez." Alnımı dizime yasladım ve gözümden akan yaşı sildim. "L-lütfen.." Hareketlendiğini hissettiğimde başımı yavaşça kaldırdım. "Belkide seni içeri alır bir güzel yemek yediririm." Tek dizinin üzerine çöktüğünde elini çıplak bacağıma götürdü. Hafifçe yana kaydım ama hala bacağımı tutuyordu. "Gelmek ister misin?" Bacağımı okşarken zorlanarakta olsa ondan uzaklaştım. "H-Hayır." Burada bana saldıramazdı değil mi? Sonuçta etraf adam dolu. Gerçi hepsi kendi adamı. Her halükarda istediğini yapardı. "İyi, sen bilirsin. Ama kararını değiştirirsen-"

"Bana dokunmazsan gelirim." kaşlarını çattıktan sonra eliyle boğazımı kavradı. "Sen benimle anlaşma mı yapıyorsun lan?! Önce bi haline bak. Sen kimsinde bana şart sunuyorsun?! Ne yaparsan yap istersen geber umrumda değil." Ayağa kalkıp hızla eve girdiğinde hıçkırıklarım bir bir ağzımdan dökülmeye başlamıştı.

Gece IşığımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin