Asker

6.2K 147 2
                                    

Odada tur atmayı sonlandırıp yavaşça yatağa oturdum."Kaan?"Canım,maalesef ki,aşırı derecede portakal çekiyordu. O kadar zor bulunan meyve değildi hem. "Kaan canım portakal istiyor." Eğer yattaysa sesimi duymalıydı. "Kaan!" Kapıyı tıktıkladıktan sonra ofladım. Gitmişti heralde. Ayaklarımı sürükleyerek yatağa geçtim ve yastığı duvara attım. Canım çok sıkılıyordu. Sürekli uyumak istemiyordum zaten uykumda yoktu. Televizyonu açıp kumandayı elime aldım. Sabahın bu saatinde kanallarda sadece kadın programları vardı. Ağlamamak için kendimi sıkarken kumandayı fırlattım. "Kaan yeter aç şu kapıyı!" Gözyaşlarım benden istemsizce akarken hıçkırıklarım odayı dolduruyordu. "Seni hiç affetmeyeceğim görürsün Kaan!" Yorganı kafama kadar çekip gözlerimi yumdum..

~
Kaan

Enseme giren ağrıyı umursamadan direksiyonu kırdım ve yatın önünde durdum. Anahtarı Hamza'ya atıp poşetleri kavradım ve yata girdim.

Dolunay'ın sesi kesilmişti. Gözlerimi sıkıca yumup alt kata indim. Kapının kilidini açıp odasına girdiğimde uyuyor olduğunu fark ettim. Poşetleri yere bırakıp ensemi ovdum. Her ne kadar ondan uzak kalmak istesemde yapamıyordum. Kravatımı gevşetip yanına uzandım ve ellerimi yavaşça beline doladım. Uykusu ağır olduğu için rahat davranıyordum. "Seni çok özledim." Kulağına fısıldarken saçlarının arasını öptüm ve ona iyice yanaştım. Sarı yumuşak saçlarının arasında burnum kaybolurken yanağım boyunca akan yaşları sildim. Her noktasına bıraktığım öpücüklerimi sonlandırıp ayağa kalktım. Başımı iki yana sallayıp ensemi ovdum. Bu ağrı beni mahvedecekti. Odasından çıkıp kapıyı yeniden kilitledim. Kendimi odama attıktan sonra yatağa uzandım ve Dolunay'ın yastığını kollarımın arasına aldım.

Dolunay

Ağrıyan başımı ovalayıp gözlerimden akan yaşları sildim.Dün, tüm gün uyumuştum.Ve kalkar kalkmazda kusmuştum. Bir şey yemediğim halde kusmayı nasıl beceriyordum bilmiyorum. Zorlanarak yerden kalktım ve odaya geçtim. Tam 1,5 gündür burdaydım.Ve Kaan bir kez olsun bana nasıl olduğumu sormamıştı. Yalnızca kokusunun mükemmelliği her yere sinmişti. Gözlerimi kırpıştırıp kapının yanında duran poşetlere baktım. Neydi bunlar?

Tam 3 poşet vardı. Birinde meyve,ve tabiki portakal. Diğerinde aburcubur hazır yemekler ve son poşettede içecekler vardı. Sevinçle el çırpıp portakalları kucağıma aldım.

Çoğunu afiyetle yedikten sonra ellerimi yıkadım ve kapıya yaklaştım. "Kaan.."Sesimi duyabilmesi umuduyla boğazımı temizledim. "Teşekkür ederim.Yiyecekler için." Cevap gelmeyince kendimi yatağa attım. Berbat bir evlilik yaşıyorduk. Kendimi daha önce bu kadar kötü hissetmemiştim,Pelin varken bile.

Yatakta debelenmeyi bırakıp televizyonu açtım ve karşıma çıkan ilk dizide durdum. Abur cuburları kucağıma aldıktan sonra cipsi açtım ve yemeye başladım..

Kaan

Kravatımı bağlayıp telefonumu cebime attım ve sessiz adımlarla Dolunay'ın odasına yaklaştım. Televizyon sesi geliyordu. Yeniden sessizce yattan çıktım. "Biriniz arabayı sürsün." Başımın ağrısından dolayı arabayı süremeyeceğim için arka koltuğa yerleştim ve ellerimi nemli saçlarımdan geçirdim. Telefonumu açıp Dolunay'la olan tüm fotoğraflarımızı sildim. O hamileydi. Nasıl olur anlayamıyorum. Üstelik bir aylık. Tam 1 ay. "Efendim,geldik."

Arabadan inip holdinge girdim ve kimseye bir şey demeden odama çıktım. "Günaydın Kaan Bey." Almila'yı umursamadan odama girdim. "Bugün yeni yapılacak olan avm için toplantımız var Kaan Bey." Başımı aşağı yukarı salladım ve bıraktığı dosyayı elime alıp incelemeye başladım. "Kaçta gelecekler?"

"Öğleden sonra 2'de." Başımı sallayıp dosyayı imzaladım ve istedikleri projeyi masama açtım. "Bunu mu istiyorlar?" Almila beni onayladığında ofladım. 2 gündür başımın ağrısı dinmemişti. "Bu çok karışık ama. Daha düzenli bir proje seçememişler mi?"

Gece IşığımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin