Kaan Ölmeyecek!

6.6K 165 6
                                    

Kafamı yeniden duvara vurdum ve ofladım.

11 gündür buradaydık.

Koskoca 264 saat, ve ben yalnızca 12 saat uyuyabilmiştim. O da her gün birer saat ya uyuyor ya uyumuyordum. Sürekli kabus görüyordum ve her seferinde sıçrayarak uyanıyordum. Kaan ile birlikte uyuduğum zamanların değerini daha yeni yeni anlıyordum. Hayat zaten hep böyle değil mi? Sürekli bir şeylerin değerini anlamamız için onları kaybetmemiz gerekir.

Bu saçma şey derslerde bile geçerlidir. Her yıl öğrenciler "Bu yıl günü gününe çalışacağım." Cümlesini tekrarlarlar ama dediğini yapan yalnızca az bi kısım çıkar. Karneyi aldığında ise pişman olur ve geriye dönmek ister.

Şu an öğrenci gibiydim, geriye dönüp Kaan'la geçirdiğim her saniyeyi dolu dolu yaşamak istiyordum. İstanbul'a gitmeyi istiyordum. Onu yanımda istiyordum.

Hatta beni sevmediği günleri bile istiyordum. Beni istemediği günleri.. Onlara bile razıydım yeter ki yanımda olsun.

"Dolunay sandalyeye geçsen daha iyi." Koridorun başından seslenen Hamza'ya dik dik baktım. Herkes konağa çekilmişti ama Hamza Bey ve Pelin Hanım sürekli hastanedelerdi. Pelin buraya pek yakın olmayan Şehri Nuh otelde kalıyordu ama günün 12 saatini burda 12 saatinide konakta geçiriyordu. Resmen kız hayatımıza girmiş bulunmaktaydı. "Pelin'i nereye bıraktın?" Bana baktıktan sonra arkasına yaslandı. "Konağa gitmek istedi." Sinirden oluşan yaşlar gözümü doldurduğunda vücut ısımın arttığını hissettim. Eğer bu böyle giderse.. Sonu kötü olurdu. "Rüya gelmek istedi ama onu getirmedim. Muhtemelen yarın burası yine dolar." Omuz silkip titreyen dudaklarımı sıktım. Kimse umrumda değildi şu an, Pelin bile.

"Doktorlar her gün geliyorlardı bugün gelmediler." Diyerek konuyu değiştirmeye çalıştım. "Bilmem, hemşireyle konuşayım mı?" Ayağa kalkacağı sırada kolundan tutarak kalkmasını engelledim. "Bildiğin ama bana söylemediğin bir şey yok değil mi?" Başını iki yana salladıktan sonra dizlerimin üzerindeki ellerimi sıkıca tuttu. "Tek bildiğim şey Kaan'ın iyileşecek olması." Gülümsemeye çalışarak başımı omzuna yasladım. "Kaan iyileşince sana vurduğu için üzülecektir, gerçekten. O çok iyi birisi. Etrafına pek belli edemesede benim için Ruken'i bile karşısına aldı." Hamza saçlarımı okşarken göz ucuyla ona baktım. Hafif gülümsüyordu ve gözleri Kaan'ın odasına dalmıştı. "Her şey düzelecek Dolunay.." Diye mırıldandı. Kafamı yasladığım omzundan kaldırıp gülümsedim. Konuşmak için ağzımı açacağım sırada koridora giren doktorlarla tüm dikkatim dağılmıştı. Donuk olan yüz ifadeleri beni gördüklerinde değişime uğramıştı.

Bir şey olmuştu. Kesinlikle bir şey olmuştu.

Hızla ayağa kalkıp yanlarına gittim ve ellerimi nasıl tutacağımı bilemediğimde önümde birleştirdim. "Dolunay Hanım, Kaan Bey'in son kontrollerini yaptık.." Doktor yanındakine baktığında diğeri konuşmaya başladı. "Çok üzgünüz ama hastamız bitkisel hayata girdi. Elimizden gelen tek şey dua." Beynimin durduğunu hissettiğimde Hamza'ya döndüm. "Ö-öldü mü?" Kısık çıkan sesimden sonra Hamza sanki kendimi bırakacağımı anlamış gibi kollarıyla beni sıkıca kavradı.

Dünya durmuş gibiydi. Sürekli aynı soruyu tekrarlıyordum çünkü ağızlarından çıkacak olan minicik "Ölmedi." Kelimesine muhtaçtım.

Sakinliğimi fark eden Hamza yavaşça kollarını çekerken yutkundum. Bir kez daha, ve bir kez daha. Boğazımdaki yumru geçmeyi bırak aksine büyüyordu.

Merdivenlere yönelip yavaşça inmeye başladım. Bir yandan sürekli "Öldü." Diyordum. İstediğim tek şey birinin gelmesi ve bana "Ölmedi." Demesiydi. "Sakat kalıcak belki de, ama ölmedi." Yalnızca bu basit cümleyi istiyordum.

Gece IşığımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin