Kayıp

3.4K 93 1
                                    

Müzikle dinleyebilirsiniz tercih tamamen size kalmış keyifli okumalar.
-

Günlerdir yediğim dayaklardan dolayı kendime gelemiyordum. Aklım yalnızca Kaandaydı. Ne yapıyordu,yokluğumu fark etmişmiydi? Oğlum nasıldı peki? Ya acıkmışsa kim onu emzirecek? Kim ona anne şefkatiyle yaklaşacak ki? Beni özlemiştir şimdi. İkiside özlemiştir bence. Ben onları çok özledim. Kaan'ın kollarını çok özledim. Aksel'in kokusunu çok özledim..

"Sen hala ölmedin mi?" Yüzüme sertçe döktüğü soğuk suyla birlikte ses tellerim açılmış,çığlığı basmıştım. "Sus! Kulaklarımın içine sıçtın sus!" Hıçkıra hıçkıra ağlarken cebinden bıçak çıkarmasıyla geriye doğru gitmeye çalıştım,ama gidemedim. "Korkma bebeğim,sadece ellerini çözeceğim." Bıçağı bileğimin arasından yavaşça geçirip hızla çekti. Halat yere düşerken bileğimin acısıyla inledim. Morarmıştı ve kımıldatamıyordum. "Üşümüşsündür şimdi sen..Dur ısıtalım biraz." Kenarda duran minik tüpün üzerindeki çaydanlık altını aldı. "Bak şimdi nasıl ısınıcaksın." Başımı iki yana salladım. "Ü-üşümedim." Çaydanlıkla birlikte üzerime doğru gelirken ani hareketle birlikte kaynar su bileğime dökülmüştü.

Bağırışlarımın ardından tüm nefesimi bileğime üflemeye başladım. "Çok mu sıcak geldi? Dur,dur." Sesi kulağımda yankı yaparken hıçkırıklarım bir bir ağzımdan dökülüyordu. Hayvan herif. Kolumu sertçe tuttuğunda tekmemi bacağına geçirdim. Ama tabi ki zerre etkilenmemişti. "Düzgün dur,yoksa daha erotik durumlar yaşayabilirsin." Kulağıma fısıldayışının ardından sakinleşmeye çalıştım. Aldığım derin nefesler sonucu,elindeki buzlanmış kabı bileğime bastırdı. Şimdi daha çok yanıyordu. "Yapma! Çek onu lütfen yapma!" Hıçkırıklarla elinden kurtulmaya çalışıyordum ama hiçbir fayda etmiyordu.

Uzandığım yerden doğrulmaya çalışıp Ogün'e baktım. Şerefsiz. "sana o kadar şey yaptım,hala güzelsin.Yine güzelsin." Yüzümü ekşitip renk değiştirmekten bi hal olan bileğime baktım. Ya kesilirse? "Merak etme,bileğin yerinde." Sesini duymayı bırak ses tellerini koparmak istiyordum. Ve o tellerle onu boğmak istiyordum. "E hadi bakalım şanslısın. Bu hafta güzelce dinlen. Sonra ne yapacağımıza bakarız." kendi kendine konuştuğunun farkında değil miydi bu salak? "Ama bu haftadan sonra neler olacağını ben bile düşünemiyorum."

~

Aynadaki yansımama bakıp gözlerimi ovaladım. Ne yapacağımı,nereye gideceğimi kestiremez hale gelmiştim. Yaklaşık 2 hafta geçti. Ne bir iz,ne bir haber. İstanbul'u didik etmemize rağmen hiçbir yerde bulamamıştık. Hastanelerde yoktu,havaalanının yakınından geçirilmemişti. Terminallerin her adımına resmini asmıştık,ama yok. "Kaan.." Kapıda dikilen Kerem'e aynadan bakış attım. "Aksel'e baksana abicim." Zorlanarak ayağa kalkıp odadan çıktım. "Odasında." Yavaş ve uyuşuk adımlarımı odasına yöneltip derin bi nefes aldım. Ağlayışını duyabiliyordum.. Kapı kolunu kavrayıp indirdim ve kapıyı açtım. Yeşil gözlerini bana çevirdikten sonra ağlayışı az da olsa dinmişti. "Kaan oğlum Aksel bir türlü susmuyor." Melek teyzeye bakıp dudaklarımı sıktım. Kim bilir şimdi içi ne haldeydi. Nasıl üzülüyordu.. Aksel'in minik kolları bana doğru uzandığında daha fazla beklemeden yatağına yaklaştım ve onu kucağıma aldım. "Tamam,gerisini ben hallederim. Sizde uyuyun Aksel çok uğraştırdı sizi." Melek teyze Aksel'i öptükten sonra odadan çıkmıştı. "Oğlum." Dudaklarımı alnına değdirip kokusunu içime çektim. "Anneyi mi özledin sen?" Başını omzuma yasladığında sırtını okşadım. "Bende çok özledim. Giderken seni görmedi,üzülmüştür değil mi?" Aldığı düzenli nefesler sonucu uyuduğunu anladım. Birkaç oyuncak alıp odasından çıktım. Ne yaparsam yapayım Dolunay'ın yastığı olmadan uyuyamıyordum. odaya girip Aksel'i yavaşça yatağa uzandırdım. Kapalı gözleri hafifçe aralandıktan sonra baş parmağımı sıkıca kavradı. "Burdayım oğlum,yanındayım." Diğer tarafına yastıkları dizip yavaşça yanına uzandım. "Ya anne hiç gelmezse ne olacak oğlum? Ne yapacağız o zaman?"

~

"Ee,son duanı ettin mi?" Korkuyla hıçkırdım. "Ağzını açıcam ama bağırmak yok,anlaştık mı?" Başımı hafifçe sallayarak onayladım. En azından yalvarabilirdim. "N-nereye gidiyoruz?" İğrenç bakışlarıyla vücudumu süzdükten sonra arsızca güldü. "Azraile gidiyoruz,ayağına gelmesin ayıptır." Derin bi nefes aldım. Bir şekilde kurtulmalıydım. Kaan neden beni bulamamıştı ki? "Ölmek için çok genç ve güzelsin,ama bu olmak zorunda." Eliyle saçlarımı geriye atarken hafifçe yana kaydım. Ellerim hala bağlıydı. "İstersen vücudumun tadına bakabilirsin,sonuçta öleceksin ve Kaan'ı aldatmış sayılmazsın." Kendimi kapıya dayarken başımı iki yana salladım. Bunu yapmazdı değil mi? "Ölmeyi tercih ediyorsun demek?" Bu sefer cevap vermeyecektim. Bana şart sunmamıştı,sonuç olarak sonum ölüm olacaktı ki ölsem bile Kaan'dan başkasına dokunamazdım. "Dur." Şöförün omzuna dokunduktan sonra tamamen bana döndü. Arabada yalnız kalmıştık. "N-ne oldu?" Eliyle bacağımı sıkarken dudaklarıma yapışmasıyla ellerimi kaldırıp başına geçirdim. "Dokunma bana!" Kaşlarını çattıktan sonra havaya kaldırdığı elini yanağıma indirdi. "Son gördüğün yüzü beynine kazı,Dolunay Kandemir. Kaan'ı yok etmenin %70 kısmını halletmek üzereyim." Göz kırptıktan sonra ellerimi çözdü. "Hadi eyvallah." Aradan inerken kapıyı açmaya çalıştım. "Bırak beni!" Ne yapacaktı? Arabayı patlatacak mıydı? Yoksa beni burda bırakıp gidecek miydi? Bileklerim hareket etmekte zorlanırken kapıları kilitleyip elleriyle arabaya yüklendi. Hızla sağa dönüp etrafa bakındım. Arabayı devirecekti. Zaten araba yüksek olduğu için devrilmeye meyilliydi. "Yapma! Bırak beni!" Araba sarsılırken ellerimi zorlukla kemere götürdüm. Denize düşmezsem kemer beni korurdu,tabi araba patlamazsa. "Girsene!" Zorlukla taktığım kemerin tokasını sağlamlaştırdıktan sonra boynumun hızla öne gitmesiyle çığlık attım.

Araba büyük sarsıntıyla devrilirken yüzümü korumaya çalışıyordum. Gerçekten emniyet kemeri hayat kurtarıyordu.

Gece IşığımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin