Dolunay'a Bunu Yapan Hanginiz?

13K 335 6
                                    

Kaan beni ardında bırakıp lavaboya girerken hala arkasından bakıyordum. Onu tam boşvermişken karşıma nişanlım olarak çıkmıştı birde. Peki beni uçakta neden Pelin sanmıştı? Pelin kimdi ki? Rüya'da tanımıyordu büyük ihtimal, yoksa anlatırdı.

"Dolunay, kızım hadi gelin!" Babamın sesiyle Kaan lavabodan çıktı.

"Beni beklemene gerek yoktu, karıcım. Yolu biliyorum." Önümden geçerken kolunu tuttum.

"Bana evlenmeyeceğini söylemiştin. Neden burdasın? Resmen nişanlandığının farkında değil misin?" Kolunu kolumdan çekip kollarını göğsünde birleştirdi.

"Bende evlenmeye meraklı değilim sarı cadı. Sadece şu aptal kurallar bozulamazmış. Babamı ikna edemedim. Bu yüzden bana alışsan iyi olur." Ses çıkarmadan önünden yürümeye başladım. "Bu arada, artık içini belli eden gömleklerden vazgeç. Bu evde yabancı biri var."

"Yabancı değil o. Benim arkadaşım."

"Ne zamandan beri Mehmet ağanın kızı şöförlerle takılır oldu?" Kaşlarımı çatıp boğazımı temizledim. "Banane ya. Zaten evliliğimiz sahte olucak." Kaşlarım kalkarken dudaklarım aralandı. Ne yani?

"Nasıl?"

"Basbaya. Ordan bakınca evine bağlı olan biri gibi mi duruyorum Dolunay? Sadece aynı evde yaşayacağız ve benim soyadımı taşıyacaksın. Bu kadar. Yani öyle sevgi sözcükleri falan bekleme benden." Koridoru 3 adımda bitirip salona girdi. Gergedan. Minik adımlarla salona girdim ve annemin yanına oturdum.

"Evet artık her şey kararlaştırıldığına göre, yüzükleri takalım. Bu haftada gelin ve damat düğün tarihini belirlesinler." Ayağa kalkarken Sare elindeki tepsiyi amcama verdi. Kaan'ın yanına gidip elimi uzattım. Bir an önce bitmesini istiyordum. Çünkü Kaan gergedanı yüzünden boğazımdaki yumru her saniye artıyor. Amcamın kızgın bakışlarından sonra Kaan yüzüğümü taktı. Babam kurdeli kesip alkışlayınca ilk işim Kaan'ın anne ve babasının elini öpmek olmuştu. Sahi neydi bunların isimleri?

Nihayet nişan faslı bittiğinde merdivenlere doğru yöneldim, ama amcamın sesi adım atmamı engelledi.

Topuklarımın üzerinden amcama doğru dönerken kolumu sıkıca kavramasıyla gözlerim irice açıldı.

"Amca bırak napıyosun?" Yüzünü yüzüme yakınlaştırıp kaşlarını çattı ve işaret parmağıyla alnıma vurdu.

"Bu hal ve tavırlar ne lan? Başıma sokak kızı mı olacaksın? O yürüyüş, o mimikler.. Senin olmayan aklını sökerim lan!" Merdivenin korkuluğuna biraz daha dayanırken Kaan'ın sıktığı yeri sıktığını fark ettiğimde kolumu kurtarmaya çalıştım. "Gitme bir yere konuşucaz. Önce Hamza'yı ayarttın sonra Kandemirlerin yanında laubali davrandın. O kaltak hareketlerini düzelt Dolunay, yoksa-"

"Yoksa ne?" Kolumu elinden kurtarırken yüzüne yumruk atmamak için kendimi tutuyordum. Her zamanki amcam işte, benden nefret eden beni aileden bile görmeyen amcam. "Beni sokağa mı atarsın? Süper olur valla. Okudum amca ben, okudum. Cahil değilim. 18 yaşından büyüğüm ve sen beni sokağa atarsan mesleğime atılır kendi paramı kazanır ayaklarımın üzerinde dururum. Aslında hepinizi şikayet edip müebbet hapis almanızı bile sağlayabilirim ama susuyorum. Sırf kan bağı var diye ama üzerime gelip küfürler ediyosan orda duracaksın. Sen benim sahibim değilsin tamam mı? Ne yaptığım seni ilgilendirmez. Kendi cahilliğine yanıp hıncını benden çıkarmandan bıktım!" Yüzümde hissettiğim soğuk baskıyla yeri boylamıştım. Amcam tırnağını geçirdiği gibi gömleğimin kolunu yırttığında babam nihayet baba olduğunu hatırladı.

"Mustafa yeter! Herkes odasına!" Amcam yüzüme tiksintiyle bakarken bi anda koridor boşalmıştı. Işıklar kapanıp herkes odasına çekilince oturduğum yerden kalktım.

"Dolunay?" Hamza elindeki poşetleri kapının kenarına bırakırken sessiz adımlarla yanıma yaklaştı. "Noldu sana böyle?" Ağlamamak için yüzüm felç geçiririken burnumu çektim.

"Hamza arabayı hazırla."

"Ama baban-"

"Hamza sana bunu arkadaşın olarak değil ağanın kızı olarak söylüyorum. Arabayı hazırla." Kafasını sallayıp yanımdan ayrıldı. Alınmayacağını, ve kırılmayacağını biliyordum. Çünkü eğer arkadaşça bir şey isteseydim Hamza'nın cesedi çıkardı evden. Arabanın farları sokağı aydınlatırken evden çıktım. Kapıdaki hayvanları atlatıp arabaya bindim.

"Nereye götürmemi istersiniz?" Hamza'nın tribini çekecek kadar iyi değildim ve hemen kafa dinleyecek bi yere gitmem gerekiyordu.

"Dicle'ye gidelim." Kafasını sallayıp gaza bastığında başımı cama yasladım.

Hayatım bir anda rayından çıkmıştı. Kaan'la nasıl evlenebilirdim ki? Geçmişinde yaptığı her bokluğu biliyordum. Her gece farklı kızlarla birlikte olduğunu, günlerinin barda geçtiğini.. Ona olan sevgimi okula ara verdiğinde sonlandırmıştım ve başırılı olmuştum. Geri geldiğindeyse umrumda olmamıştı. Neden şimdi karşıma çıkıp hayatımı karartıyordu ki? Ayrıca kim bu Pelin?

Araba yavaşladığında kapı koluna uzanıp açtım. "Yalnız kalmak istiyorum Hamza." Kapıyı kapatıp tepenin üzerine oturdum. Tüm nehir ayaklarımın altındaydı ama yinede huzurlu değildim. Başıma gelecek felaketleri biliyordum. Hayatımın zindan olacağını da. Acaba ailesi İstanbulda'ki hayatını biliyor muydu? Kesinlikle farkındalar. Zaten annesi olacak çiyana gıcık oldum.

Sus Dolunay!

İç sesimi dinleyip zihnimi boşalttım ve elimi yırtık gömleğimden gözüken morluğa değdirdim. Acıdan dişlerimi sıkarken göz yaşlarım yeniden akmaya başlamışlardı. Hıçkırıklarımda başladığında morluğa dokunmayı kesip dizlerimi kendime çektim. Yanıma yaklaşan ayak sesleri duyduğumda gözlerimi silmeye çalıştım.

"Dolunay?"

Off yine mi sen Kaan. Hayır neden buraya geldin nerden buldun beni anlamıyorum ki!

Yanıma oturduğunda kafamı başka bi yöne çevirdim. Kesinlikle beni ağlarken görmesini istemiyordum.

Dibime dibime girerken çenemden tutup kendisine çevirdi.

"Yüzünün hali ne? Kim yaptı bunu?"

Gözyaşlarım arttığında parmağıyla silmişti. Ama ne fayda, her seferinde yenisi geliyordu gözümden. Koluma dokunduğunda acıyla inlemiştim.

"Kim yaptı bunu!" Bu sefer bağırmıştı, buda hıçkırıklara boğulmamı sağladı. Kollarını sırtıma getirdiğinde, sarıldığının yeni farkına varıyordum. Alnımı omzuna dayadığımda saçlarımın arasını öpüp okşamaya başladı.

Allahım, Kaan'ın böyle bi tarafı mı vardı?

Ayağa kalktığında elimden tutup benide kaldırdı. "Benimle gel." Cevap vermeme fırsat vermeden yürümeye başladığında elimi tuttuğu için mecburen peşinden gittim.

"Dolunay!" Kaan sinirle Hamza'ya dönerken elimi Kaan'ın elinden çektim. Aptal aptal hayallere kapılıp boş yere üzülmek istemiyordum. Onu sevmiyordum ki zaten. Sadece yakışıklıydı. Fazla yakışıklı. "Bana bak, Dolunay'la bu samimiyetiniz nerden geliyor bilmiyorum ama ayağını denk alsan iyi olur. O benimle geliyor. Onu konağa ben götürürüm." Kaan'ın sert çıkışından sonra kaşlarım havaya kalktı. Birde koruyucu yanı mı vardı Kaan'ın? Hamza bana baktığında Kaan'dan ayrılıp Hamza'ya doğru gittim. "Ben kendim eve dönebilirim."diyip hızla arka koltuğa yerleştim. Kaan arabasına bindiğinde Hamza'da yerini alıp arabayı çalıştırdı.

Kaan çok hızlı gidiyordu ve nereye gittiğini pek anlamamıştım. Aman banane. Konağa vardığımızda Kaan'ı arabasına yaslanmış beklerken gördüm. Bu sefer neyin peşindeydi? Arabadan indiğimde bileğimi yakalayıp sürüklemeye başladı.

"Kaan ne yapıyorsun sen!" Evin içine girdiğimizde ışıklar açılmıştı ve yardımcılar dahil herkes etrafımıza doluşmuştu.

"Dolunay'a vuran hanginiz?" O kadar çok bağırmıştı ki.. Benim için bunları yapması akıl almazdı. Daha benim adımı yeni öğreniyordu. "Size bir şey sordum, Dolunay'ın yüzü ve kolu neden böyle!" İkinci bağırışından sonra bileğimden öne doğru ittiğinde tam ortaya sabitlenmiştim. "Ben vurdum lan ne olmuş?" Amcam merdivenden inerken Kaan yakasından tutup çekti. Yardımcılar fısıldaşırken gözyaşlarım yeniden başlamıştı..

Gece IşığımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin