"Daha iyi misin miniğim?"
"Seni ne ilgilendiriyor."
Jinin sesi çok soluk çıkmıştı. Tae, Jin kendisine karşı gelir diye hazırlamıştı kalbini ama gerek yokmuş sanırım o kadar paniğe zaten sesi ölü gibi çıkıyor. Ama bu iyi bir şey değil hemen düzeltmeli bu durumu.
"Kahvaltı yapmalısın miniğim. Merak etme elinin durumunu bildiğim için sana ben yedireceğim."
"İstemiyorum."
"Hayır ama olmaz öyle yemelisin."
Jin kendini tutamayıp bağırmıştı.
"Sana yemeyeceğim dedim anlamıyor musun! Ayraca bana iki-birde miniğim demeyi kes!"
Tae sakinleşmeye çalışıyordu. Bir anda böyle patlayabileceğini düşünmemişti Jin'in. Şuan zorla alıkonma psikolojisi yaşadığı için kendini buna inandırıp sesini stabil tutmaya çalışarak,
"Bak Seokjin. Bu evde benim kurallarım geçerli. Sana bu kuralları anlatacağım. O zamana kadar şimdilik bir şey demiyorum. Ama sakın bana bir daha sesini yükseltip, bağırmaya cürret etme yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim. Anladın mı!?"
Seokjin hiçbir şey dememişti. Peki şimdilik sessiz olacaktı. Şimdilik.
Tae, Seokjin'in yatağına gelerek tepsiyle beraber Seokjin'in yanına oturmuştu. Tam çatalı kahvaltılık yiyeceğine batıracakken Seokjin'in saçında bir toz tanesi gördü. Elini hızlıca uzatırken Seokjin'in birden kendini geri çekip elini sıkmasıyla Tae'nin eli havada kalmıştı. Korkuyordu... Seokjin yıllardır gördüğü zulümlerden dolayı kendine refleks geliştirmişti. Tae o an kendini kötü hissetti. Keşke hiç sevmeseydi Seokjin'i. Çünkü biliyordu Tae. Mutlaka canını yakacaktı. Ve buna engel bile olamayacaktı.
"Sadece saçında toz gördüm miniğim. Ama sorun değil kahvaltını edince duş alırsın."
Tae'nin bunu demesiyle aklına dün akşam valizini nerde bıraktığı gelmişti Jin'in. Tam Tae'ye söyleyecekti ki Tae derdini anlamış gibi cevap verdi.
"Merak etme dolabında bir sürü yeni kıyafetler var. Onları kullanabilirsin."
Tae normalde emir kipi kullanırdı. Ama şuanlık kalbi alttan aldırıyordu ona.
Seokjin'de çoğu okuduğu hikaye ve filmlerle çelişkili olarak şuan ne yapması gerektiğinin farkındaydı. Şuanlık o ne derse yapmalıydı. Onu kızdırmak şuan pek iyi bir fikir gibi durmuyor şahsen!
Tae, Seokjin'e kahvaltısını yaptırdıktan sonra odadan çıktı. Her ne kadar Seokjin'e banyoyu o yaptırmak istesede "1.kural her şeyi açıklayana kadar nazik ol" bu kuralı atlayamazdı. Tam odadan çıkarken banyodan sert bir ses gelmesiyle, Tae hemen banyonun kapısına gitti. Kapıyı açmadan konuştu.
"Bir sorun mu var miniğim!?"
"Birincisi bana miniğim diye seslenme benim bir adım var. İkincisi küvete girerken yanlışlıkla sağ elimi çok sert bastırdım acıyor biraz."
"Kuvette misin?"
"Evette ne oldu ki?"
"Su doldurdun mu?"
"Evette ne oldu diyorum hani!?"
"Güzel orda kal geliyorum şimdi!"
Yok Burdan taaa Mars'a gidecektim. Tanrım neden hala yaşıyorum cidden... Seokjin derin bir iç çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADİST MAFYANIN ESİRİ *TAEJİN*
Teen Fiction[Tamamlandı] İşte o an anlamıştı genç çocuk hiçbir kaçış yolu yoktu ondan başka. Genç adam, minik esirinin kulağına fısıldadı "Sen sadece benim esirimsin küçüğüm, sadece bana aitsin... " "Lütfen bırak beni yalvarırım!" "Üzgünüm miniğim ama artık...