Yeni bölüm geldi. Keyifli okumalar.
Arkadaşlar yorum yapmayı unutmayalım lütfen. Yorumlar hikâyeyi şekillendirmem de yardımcı oluyor.Multimedya: Perdenin arkasındakiler- Hatırlar... Ulduz'un hikayesini yazarken bu şarkıyı dinledim, bana ilham verdi, siz de dinleyebilirsiniz.
★★★★★ ★Büyülü hisler ★★★★★★
2016 Nisan. Füzuli ilçesi. Ulduz
Bagajın içinde sessizce oturmak, sabrımı tüketse de, alacağım ödül için değerdi. O adamı gebertmek hırsıyla yanıp tutuşuyordu tüm vücudum. Aklım babamı nasıl öldürdüğü, kanlar içinde kalan eline bakarak attığı kahkahalarla doluydu. Gözyaşlarım kurumuştu artık, bunca yıl içimde biriktirdiğim öfke ve intikam ateşi her bir damlayı buhara çevirmişti. Hatırlarım da sadece ölüm, vahşet ve kan vardı. Benim çocukluğum o ormanda öldü ve ben onu babamla birlikte gömdüm. Toprağa değil de, kalbime gömdüm. Çünkü babamın cenazesi o ormanda kaldı. Kanı o ormanın toprağına karıştı. Dua edebileceğim bir mezarı bile yok, en çokta bu yakıyor canımı. Kalbim de yanan kor ateşi körükleyen, içimi yakıp kavuran bu hislere karşı gelmek bile zor oldu artık. Her bir hücrem intikam diye bağırırken bu hisse nasıl engel olabilirim ki, nasıl yok sayabilirim yaşadığım vahşeti? Gözlerimi her kapattığım da, yaşadığım o cehennemi nasıl unutabilirim?
Babam ona sonuna kadar direnmişti, istediklerini alamayacağını anladığında da, elindeki kılıçla babamın başını kesti, kafası vücudundan ayrılıp kenara düşündüğün de bile gözlerinde küçücük bir korku kırıntısı bile yoktu. Kan şerefsizin kıyafetlerine, eline, yüzüne bulaştı ve o kahkaha atarak "hepiniz ölmeyi hakkediyorsunuz, bebek, kadın, yaşlı demeden hepinizin kökünü bu topraklardan kazıyacağım" diye bağırmıştı, o iğrenç ses hâlâ kulaklarımda yankılanıyordu. Hâlâ küçücük bir kız çocuğu gibi ağacın arkasında annemin bir eliyle benim, diğeriyle kendi ağzını sıkıca tuttuğu o anı unutamıyordum. O gün yaşadığım o korkuyu, kalbimi titreten çaresizliği unutamadım. Dizleri titreyen, nefes almaya bile korkan, gördüğü vahşet aklında silinmeyen acı izler bırakan o kız çocuğu büyümüştü artık. Ve babasının intikamı için bu zalimleri öldürmeye yemin etmişti. Babamı şehit eden o şerefsizin pis kanını bu topraklara akıtmaya and içmiştim.
Babamın son sözlerini hatırlamak bile boğazımda bir yumru oluşturmuştu. Anneme söylediği sözler olmasaydı belki biz yaşamıyor olacaktık.
"Bu şerefsizleri yenmek için, çocuklarımız büyümeli. Onlar birer savaşçı olup, bu katillerden intikamımızı almalı. Unutma, ay yüzlüm. Senin görevin kızımızı büyütmek. Ne pahasına olursa olsun, kızımızı büyüt. Söz ver, söz ver bana ne olursa olsun çıkmayacaksın yerinden, kızımız için gözlerini kapatacaksın tüm bu vahşete. Bana yapacakları hiç bir şey kızımdan daha değerli değil. Ben onun için yaşıyorum ve onun içinde ölürüm." Demişti. Annem istemeyerek olsa, söz vermişti ona. O gün babam bana son kez sarılmış, alnımdan öpmüştü ve kıyamet o gün kopmuştu. Artık babamın olmayacağına dair hiss ikimizi de korkutsa da, başka çare yoktu. İkimiz de kaderimize boyun eğmiştik.
Son kez veda etmişti bana," Kızım, demişti. Kızım baban şehit olacak, şehitler asla ölmez bunu bil olur mu? Ben senin kalbinde hep yaşayacağım. Seni uzaktan hep koruyacağım. Ne zaman beni özlesen aya bak, ben oradan seni izliyor olacağım." Demişti.
Çocuktum o zaman anlamamıştım, dediklerini. Annemle ormana doğru koşmamız, ölü insanların arasından korkuyla geçmemiz, hepsi dehşetli bir kabus gibiydi. Uyanınca geçecekti, öyle sanıyordum. Ancak hiç bir şey geçmedi. Birer rüya sandığım her şey küçücük omzumlarıma binen yük oldu. Her geçen gün ağırlaştı o yük, her geçen gün kalbimi parçaladı. En önemlisi daha güçlü olmak için çok çalışmaya itti beni o yük. O şerefsizleri yenmek için daha güçlü olmalıydım, babam haklıydı o gün orada anne babasını kaybeden çocuklar intikam için geri dönecekti ve o güne kadar tüm gücümüzle çalışıp en iyisini başarmalıydık. Ben ve benim gibi yaralı çocukların, hatta yüreği kan ağlayan tüm milletimin yaptığı gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karabağ'ın esir çiçeği
Lãng mạnŞuşa dağlarında Kharibulbul adı verilen alışılmadık bir çiçek yetişir. Gül bu ismi bülbüle benzediği için almıştır. "Khar" diken anlamına gelir, yani "dikenli bulbul" demektir çiçeğin adı. Uzun zamanlar önce Kharibulbul güzelliğin, şıklığın ve cesa...