Merhaba arkadaşlar. Bu bölümün hikayeyle alakası yoktur. Ocak şehitleriyle ilgili yazdığım mini bir hikayeyi sizinle paylaşmak istedim. Umarım beğenirsiniz. Bu arada söylemeden de geçmek istemiyorum. Bu hikaye gerçek bir hikayeden uyarlanmıştır. Tüm kişi ve olaylar gerçektir. Farize ve İlham'ın hikayesi
Kırmızı karanfil: matem çiçeği
Bir gün gelir öyle bir felaket gerçekleşir ki çiçekler anlamını yitirir.19 Ocak gecesi 1990
Bu gece çok olağanüstü bir geceydi. Kulak çınlatan bir sessizlik hakimdi. Dondurucu soğuğa rağmen tüm mahalleli ve Bakü şehrinin ahalisi Bilajari yokuşu denilen bir yerde, "Alov" fabrikasının yanında toplanmıştı. Tankların şehre girmesini önlemek için yol kapatılmıştı. Bölgede çok sayıda araba ve tank vardı. Ama hiç biri haraket etmiyordu. Herkes ateşin başında oturmuş bekliyordu. Sanki herşey büyük bir savaşın ön hazırlığı gibiydi. Bekleyen insanların tek isteği vardı o da "Azerbaycan'a özgürlük" .
12'den 5-6 dakika geçmişti. Xl Kızıl Ordu'unun iki tankı ileri doğru haraket ederek iki havai fişeği gökyüzüne ateşledi. Havai fişekler ateşlenir ateşlenmez karşı taraftaki tanklar ve arabalar yavaşça hareket etmeye başladı. Tanklar etrafa ateş etmeye başlamıştı. Önce kimse umursamadı. Herkes mermilerin oyuncak olduğunu düşündüğü için korkmuyordu. Sovyet Rusya'sı masum ve eli silahsız insanlara ateş edecek değildi ya. El ele tutuşarak korkmadan tankların önünde durdular, orduyu şehre sokmamak için direniyorlardı. Özgürlük üçün, bu esaretin son bulması için ellerinden geleni yapacaklardı. Artık Sovyet Rusya'nın yaptıkları canlarına tak etmişti.
Herkes korkusuzca dimdik dururken aralarından Ramiz adında bir kişi bu "mermiler hakiki saklanın" diye bağırmaya başladı. Çok geçti artık , tanklar ateş saçarak geliyorlardı. İnsanların saklanacak yeri yoktu. Tanklar durmadan gelmeye devam ederken içlerinde biri öne çıktı. Bu kişi İlham idi. Masum kanlar dökülmesin diye, çocuklar yetim kalmasın diye tankların önüne geçti ve elini kaldırdı. Belki bir umut durdura bilir diye, ama olmadı. İlk kurşun İlham'a isabet etti. İlham kanlar içinde yere yığılır. İlham daha altı aylık evliydi.
İlhamın vurulduğu an evindeki saat durdu. Fariza' nin kalbine bıçak saplandı sanki. Kocasının vurulduğunu hissetti.
"İlham vuruldu" diye bağırmaya başladı. Ailedeki herkes onu sakinleştirmeye çalıştı ama başarılı olamadılar. Fazira üç gündür doğru düzgün yemek yemediği için bayılır. Yorgun bedeni bu acıya dayanamadı. Aile fertleri doktoru aradı, öyle zor bir zamanda, şehirde savaş varken doktor bulmak zordu. Zorlukla ulaştıkları doktor Fariza'ya iğne yaptı.
Arkadaşları İlhamı oradan kurtarıp hastaneye getire bildiler. Kanaması çoktu, yarası ise ağırdı. Kurşun karaciğeri delip geçmişti. Onun yarası karaciğerindeydi ama Fariza' in yarası kalbinde.Hastanede 50 den çok kişi vardı. Çoğu ağır yaralıydı. İlham ameliyata alındığı zaman aniden ışıklar kesildi. Doktorlar hastane de olan tüm kağıt ve gazeteleri yakıp yaraya ışık tuttular ama onu kurtaramadılar. İlham sabah saatlerinde hayatını kaybetti. O gece meydan olanlar öldürüldü, olmayanlar ise evlerinin ışıklarını bile açmaya korktular. Işık gelen her ev ateşe tutuluyordu. İnsanlar korkuyla sabahı sabah ettiler.
Sabahın ilk ışıkları tüm şehri aydınlatırken tüm sokaklarda kan gölleri oluşmuştu. Şehir harabeye dönmüş, evler dağılmış, yakınlıkta ki tüm arabalar parlatılmışdı. İnsanlar merak ve korkuyla dışarıya çıkıp sevdiklerini arıyordu. Bazıları bulamadığı için şükür ederken, bazılarının feryatları tüm şehirde yankılanıyordu. Etrafta gezinen rus askerlerine herkes nefretle bakıyordu. Rus askerlerine saldıranlar ise ya dövülüyor ya da tutuklanıyordu.
İlham'ın annesi de onların arasındaydı. İlhamı'n erkek kardeşi Elxanla birlikte hastaneye giderken yolda bir kan gölü görür şehit annesi, durur ve o kanın oğlunun kanı olduğunu bilmeden herkesin içini parçalayan o cümleyi kurar "Bu ne tanıdık bir koku". Anneler hisseder çocuklarının kokusunu.Endişeli ve tedirgin geçen yolculuktan sonra hastaneye varırlar. Doktor İlham'ın öldüğünü söyler. Anne yıkılır, canından can kopar.
Fariza daha fazla dayanamaz ve kendini yakmak ister. Zamanın da yetişip ona engel olurlar. Ancak o asla bu amacından vazgeçmez. Gecenin bir yarısı sirke içerek hayatına son verir. Ölmeden önce annesine bir mektup yazar "Ben İlham olmadan yaşayamam, beni affet" diye.
Hastaneye kaldırıldığında artık çoktan ölmüş olur. Doktor Fariza' nın 2 aylık hamile olduğunu söyler. Bu aile için büyük yıkım olur. Artık iki can değil üç can kaybetmişlerdir. Cehennem gecenin kül olmuş iki aşığı ve onların daha varlıklarından bile haberdar olmadığı bebeği. Savaş yeni yaranmış bir aileyi mahvetti. Daha yaşayacak nice günleri olan bir çiftin yüzünü soldurdu, beyaz kefene bükülüp, soğuk mezara koyuldular. Onlar "Şehitler Hiyabanı"nın da defnedildi. Yaşarken ayrılmayan iki aşık, ölürken de beraber oldu.
"Şehitler Hiyabanı"nın girişinde İlham ve Fariza'nın mezarı bulunur. İlk girdiğimiz de onlara kırmızı karanfiller koyar ve dua ederiz. Gittikleri yerde hep birlikte olsunlar diye.
Halk onları asla unutmadı. Onların aşkı hep dilden dile dolaştı. Dinleyenleri ağlattı. Bazı yerlerde 2004 yıldan itibaren gayri resmi olarak İlham ve Fariza'nın düğün günü yani 30 Haziran sevgililer günü gibi her yıl kutlanır. Bu bizim İlham ve Fariza'ya olan minnetimiz. Onlar ve nice şehitlerimiz olmasaydı biz hâlâ o Sovyet Rusya'nın esiri olarak kalacaktık. Özgürlüğün ne demek olduğunu bile bilmeyecektik.
20 Ocak tarihinden itibaren bir zamanlar aşkın çiçeği olan kırmızı karanfil artık matem çiçeğine dönüştü ve şehitlerin mezarlarını süslemeye başladı. Başka milletler de anlamı farklı olan bu çiçeğin bizim için tek anlamı vardır artık matem ve Kanlı Ocak ayı.
Kırmızı karanfilleri gören herkesin yüzünde buruk bir tebessüm oluşur, şehitleri hatırlarlar, ölen yakınlarını anımsarlar. Kırmızı karanfil artık matem çiçeği... Farize ve İlham'ın buruk aşk hikayesinin çiçeği...
Hikayeyle ilgili yorumlarınızı bekliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karabağ'ın esir çiçeği
Roman d'amourŞuşa dağlarında Kharibulbul adı verilen alışılmadık bir çiçek yetişir. Gül bu ismi bülbüle benzediği için almıştır. "Khar" diken anlamına gelir, yani "dikenli bulbul" demektir çiçeğin adı. Uzun zamanlar önce Kharibulbul güzelliğin, şıklığın ve cesa...