Bölüm 18: Renkli duvarlar ardında

62 13 81
                                    

Yeni bölüm geldi keyifli okumalar 🤗🤗.

Multimedya: Kahraman Deniz Böyle sever

★★★ Bölüm 18: Renkli duvarlar ardında ★★★

2016 Mayıs. Füzuli ilçesi. Ulduz

Kadın ayağa kalkıp beni baştan aşağıya süzdü. Yüzündeki gülümseme gülüşe dönüştü, dilinin altında bir şeyler mırıldandı, sonra bakışlarını benden alıp küçük kıza taraf çevirdi. Önünde bir duvar oluşturup küçük kıza yaklaşmasına engel oldum.

"Ona dokunmana izin vermem" dedim sert bir sesle. Bakışlarındaki hayal kırıklığı bir anlık üzülmeme sebep olsa da, kendimi hemen toparlayıp buz gibi bakışlarla baktım yüzüne. Kurtlar sofrasındaysan yumuşak olamazsın, çünkü darbenin nereden geleceğini bilemezsin.

Küçük kızın yüzüne bakmak için eğildiğinde Nuray bana daha da sokuldu, "Benim de senin yaşında bir oğlum var, küçük kız" dedi gülümseyerek. Gülümsemesi o kadar sıcaktı ki, bir an samimiyetine aldanır gibi oldum. Onu bir cani olarak değil de, yufka yürekli bir anne olarak hayal ettim...

Sanki onun için yemek getiren insanları vahşice öldürmemiş, onu kontrol etmek için gelen doktorun iki elini kesmemiş gibi...Ermeni canileri tarafından buraya hapsedilmiş masum bir anne gibi...

Gerçekten masum bir anne miydi?

İşte bu soru kendimi sorgulamama yetmişti. Başına neler geldiğini bilmeden birini yargılamak insanoğlunun lügatinde olan bir şeydi, bu tartışılmaz bir gerçekti. İnsanlar konuşur, eğrisine doğrusuna bakmadan yargılardı.

Bir kitapta okumuştum, insan kendi hatalarının en iyi avukatı, başkasının hatalarının ise en iyi yargıcıdır, diye.

Şimdi aynı hatayı kendim yapıyordum. Karşımdaki çaresiz kadını ne yaşadığını bilmeden yargılıyor, kalbini kırıyordum. Pişmanlık duygusu ağır bir yüktü ve ben bu yükü taşıyamayacak kadar acizdim. Bu yüzden küçük kıza doğru eğilmiş kadını süzdüm. Hareketlerini analiz ederek yalan söyleyen bir insanı tanımayı bana aldığım eğitim ve biriktirdiğim 9 yıllık tecrübe öğretmişti. 28 yaşında olmama rağmen çoğu kez gizli görevlerde yer almış, bazılarının 10 yılını alan eğitimi ben sadece 5 yılda almıştım. İstekli ve çalışkan olmam, keskin zekamla birleştiğinde bu çokta zor olmamıştı. Amcamın çocukluğumdan beri verdiği özel eğitimi de es geçemem tabi...

"Üzgünüm" dedim, "az önce bana zarar vereceğini düşündüğüm için hemen savunmaya geçtim."

Gözlerini çocuktan çekmedi. Onu kırmıştım sanırım. Onu tanımak, bir az olsun anlamak için, "Kimsin sen?" Diye sordum olabildiğince yumuşak bir sesle.

Kendini düzeltip, yüzüme baktı,"Ben kim miyim?" Diye sordu düşünceli bir ifadeyle yere bakarak.

"Ben sana soruyorum, kimsin sen?" Diye tekrar ettim. Sırıttı, dudaklarından kopan kahkaha içimi ürpertti. Neşeli bir kahkaha değildi bu, koca bir bilinmezliyin içinde kaybolmuş birinin çaresizliğiydi.

"Ben prensesim, kuleye haps olmuş bir prenses" diyerek kendi etrafında döndü. Delinin tekiydi işte, bunun başka açıklaması yoktu. Deli değilde, deli olmaya mahkum edilmiş biriydi aslında. Evet, evet bu ona daha uygundu.

"Kaç yıldır buradasın?" Diye bir soru daha yönelttim, dönmeyi durdurduğunda.

Yüzüme şaşkın şaşkın bakıp, "Yıl hiç olmadı ki, dün, ondan önceki gün, onundan daha önceki, bir sürü dün oldu. Ama yıl olmadı. Yoksa oldu mu?"

Karabağ'ın esir çiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin