Bölüm 28: İnsan olmak

41 9 9
                                    

Yeni bölüm geldi keyifli okumalar 🤗🤗

Multimedya: Kolpa Nasıl öğrendin unutmayı

★★★Bölüm 28: İnsan olmak ★★★

2016 Haziran. Füzuli ilçesi. Ulduz

Hastanede yatmaktan sıkılmıştım artık. Doktorla konuşup eve gitmek istediğimi söylediğimde ilaçlarımı zamanında alıp, her hafta kontrole gelmem karşılığında izin verdi. Annem tüm gün yanımdaydı, başımdaydı desem yeridir yani. Bir haftadır beni yediriyordu, en az iki kilo almıştım. Kendime dikkat etmediğim için bana çok kızmıştı. Sen annesin, bir çocuğun olduğunu unutarak başına buyruk hareket edemezsin, demişti.

Ona haber vermediği için amcama daha çok kızmıştı. İki de bir laf sokup adamcağızı rencide ediyordu, ben de dudak altından onlara gülüyordum. 

Polat'ın hiçbir şeyden haberi yoktu, eve çıkacağım için annem bugün söyleyecekti ona. Üç aydır oğlumu görmediğim için burnumda tütüyordu. Doğum gününe bir hafta kala görevden dönmem onu mutlu edecekti, geçen yıl görevde olduğum için geç kutlanmıştık, inat edip illa annem gelmeden doğum günümü kutlamam demişti. Annem de bu ısrarlara dayanmayıp "tamam" demişti.

Tam tamına 15 Temmuzda, doğum gününden iki hafta sonra pasta üfledi oğlum. Tutduğu dilek ise annem tüm doğum günlerimde yanımda olsun, olmuştu. O gün tüm gece ağlamıştım, içimde bir yerlerde saklanan küçük Ulduz'u düşünmüştüm. Babasıyla geçirdiği sadece beş doğum günü olan onunda ikisini hayal meyal hatırlayan o küçük kızı, kendimi...

Benim gibi on binlerle çocuktan biriydi Polat. Ben babamı tanıma fırsatı bulmuştum en azından, oysa babasını hiç görememişti, bu yüzdendi bana düşkünlüğü... Bu yüzdendi her an yanımda olmak istemesi.

Ben şehit olma arzusuyla yanıp tutuşurken, o tüm doğum günlerini benimle birlikte kutlamak istiyordu. Onu o kadar iyi anlıyordum ki... Ama anlamak yetmiyordu işte, değiştirmek gerekiyordu, kendini, ideallerini, mesleğini. Fakat ben değiştiremiyordum. Ben vatanına aşık bir kadındım. Bunu nasıl değiştirebilirdim ki? Vatanı sevmek değişebilecek bir şey miydi? Değildi, olsa adı sevda olmazdı, vatan sevdası hiç olmazdı.

Annem içeri girdiğinde sabahtan beri gözlerimi ayırmadığım duvardan ayrıldı gözlerim.

"Hadi hazırlan çıkalım. Polat seni bekliyor." Dedi odadaki kasvetli havayı parçalayan neşeli sesiyle.

"Onu çok özledim."

"O da seni çok özledi."

Annemle göz göze geldiğimiz de gözlerinin dolduğunu gördüm. Hiçbir şey demeden sessizce üzerimi giyindim, bir şey söylersem ağlardım, ben ağlarsam o da ağlardı. Onu ağlarken görmekten nefret ediyordum.

Son işlemleri de halledip ayrıldık hastaneden. Çabucak oğluma kavuşmak için dakikaları sayıyordum. Sanki ben zaman hızlı aksın isterken daha yavaş hareket ediyordu yelkovan. Sadece on dakika, sadece on... Oysa o on dakika içinde 600 saniyeyi barındırıyordu. Koca bir 600... Saniyeler geçtikçe içim içime sığmıyordu. Küçük oğlumun neşeyle bakan gözlerini hayal ettim.

Araba kırmızı ışıkta durduğunda zaman geçsin diye camdan diğer arabalara baktım. Yanımızda duran arabanın camından dışarı bakan küçük kız çocuğu ona baktığımı gördüğünde gülümsedi. O an araba hareket etti, uzaktan el salladım küçük yol arkadaşıma.

Tam tamına 15 dakika sonra eve varmıştım, eğer trafikte kalmasaydık on dakikaya eve gelmiş olurduk. Bu beni sinirlendirse de şimdi hiçbir önemi yoktu, oğlum camın kenarında oturmuş geçen arabaları izliyordu. Araba durduğu an hızlıca kapıyı açıp eşyaları bile almadan eve koştum. Bir anda koştuğum için yaram sızladı, ancak önemli değildi.

Karabağ'ın esir çiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin