Giriş: Mavi gözlü asker

425 29 133
                                    

Selam herkese. Giriş bölümüyle karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz. Keyifli okumalar.

Multimedya: Hiss Kəpənəklər
Şarkı Azərbaycancadır, dinlemenizi tavsiye ederim.

      ★★★Giriş: Mavi gözlü asker★★★

1985, 1 Mart  Azerbaycan, Şuşa ilçesi.

Horuzun ötmesi ile gözlerimi yavaşça araladım. Penceremden sızan güneş ışıkları yeni bir günün başladığının habercisiydi. Yorganı üzerimden çekip doğruldum. Kollarımı yukarı kaldırıp, gözlerimi kapattım, temiz havayı içime çektim. Dudağımın kenarı yukarı doğru usulca kıvrıldı. Yerimden kalkıp pencereye yaklaştım. Pencereni açıp odaya güneş ışıklarının ve temiz havanın girmesini sağladım. Pencerem bahçeye baktığı için o eşsiz manzarayı her uyandığımda izleme fırsatım oluyordu. Bahçemiz çok güzeldi. Sayısını bilmediğimiz kadar meyve ağaçları,  göz okşayan çiçekler ve etraftaki hayvanlarla birlikte insanı mest ediyordu. Birde o sarhoş eden dağ havası. İnsan bu havayı içine çekerken bile büyüleniyordu.

Gözlerimi bahçeye dikip etrafı incelemeye başladım.

Baharın gelişi ile ağaçlar canlanmaya başlamıştı. Çiçeklerin o yeşil otların arasından başlarını kaldırmaları ve bizde buradayız diye haykırmalarına az kalmıştı. Mor ve lacivert rengindeki menekşeler başlarını çıkartıp bizi unutuyorsun diyordu sanki. Baharın müjdecisi olan kırlangıçların o eşsiz melodisi beni etkisi altına almıştı bile. Kuşları her zaman severdim, ama kırlangıçlara karşı ayrı bir ilgim vardı. Baharın gelişini her zaman onları görmek için sabırsızlıkla beklerdim. Onlar baharın müjdecisiydi çünkü. Bahar gelmeden önce onlar gelir, sanki "bahar geliyor" diye şarkı söylemeye başlardı. Onlar gelmeden bahar gelmezdi.

Çocukluktan beri penceremin önünde duran o yaşlı ağaca kırlangıçlar için yuva kurmuştum. Her yıl iki kırlangıç o ağaçta küçük yavrularını büyütür kış gelince de uçup giderdi. Gelişlerini sabırsızlıkla bekler, gidince üzülürdüm. Kıştan bu yüzden nefret ederdim. Hep yaz olsun, ağaçtan kırlangıç sesleri yükselsin istiyordum.

Gözlerim ağaçtaki yuvayı bulduğun da kuşların cıvıltıları melodi gibi kulaklarımı esir aldı. Benim kırlangıçlarım yuvalarına dönmüştü. Buna daha fazla kayıtsız kalamadım ve koşmaya başladım. Kıvırcık saçlarım koşmanın etkisi ile bir birine karışmıştı. Bunu umursamadan koşmaya devam ettim. Evimiz iki katlıydı ve benim odam ikinci kattaydı. Bu yüzden merdivenleri ikişer ikişer indim. Çıplak ayakla çimlere basa basa bahçeye koştum.

Bahçeye çıktığımda her zaman olduğu gibi pamuk horuz ve kadınları önümü kesti.

"Günaydın pamuk ve günaydın hanımlar" dedim. Selam vermeden geçersem, alınırlardı. Pamuk horuzun yumuşacık tüylerini okşadım. O ise gururlu duruşundan ödün vermeyerek başını dik tutup göğsünü kabarttı.

Göz kırparak "Şimdi geçe bilirim herhalde" dedim. Önümden çekilip bana yol verdiler. Her sabah böyle yapmaları alışıkanlık haline gelmişti. Onların yanından koşarak uzaklaştım. Kırlangıçlarım beni bekliyordu. Kalbim heyecanla çarpıyordu, dile kolay altı aydır görmüyordum onları, kulaklarım seslerine hasret kalmıştı.

Bahçedeki ağaçların yanından da hızla geçtim. Karadut ağacının  yanına geldim. O kalınlaşmış gövdesi ortandan ikiye parçalanmış olsa da, hâlâ ayaktaydı. Saymayacak kadar çok olan dalları onu koruyor gibiydi. Kökleri ile toprağa bağlı olan o koca ağaç çocukluğumdan beri hep penceremin önündeydi. Her sabah yerimden kalktığımda o ağaca bakar, geceleri dallarına tırmanır yıldızları seyr eder, bazen tatlı tatlı hayaller kurarım. Benim hayallerim her zaman diğer kızlardan farklı olur. Onlar gelecekteki kocalarını hayal ederken ben dünyayı gezmeyi hayal ederim. Dünyayı gezmek benim gibi dağlarla çevrili bir şehirde büyümüş, buradan dışarıya adımını atmamış bir kız için hayalden farksız bir şey. Buralarda kızlara o kadar özgürlük verilmez, biz anne ve babamızın sözünden çıkamayız. Burada ki, çok insanın düşünceleri basittir. Herkes büyüyüp evlenmeyi ve mutlu olmayı arzuluyor, bu şehirin içinde dışarı çıkmadan.

Karabağ'ın esir çiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin