Bölüm 29: Kalp çarpıntısı meselesi

38 9 25
                                    

Yeni bölüm geldi keyifli okumalar 🤗🤗 Ramazan bayramınız mübarek olsun 💕

Multimedya: Sezen Aksu Kendimce

★Bölüm 29: Kalp çarpıntısı meselesi ★

2016 Haziran. Bakü. Ulduz

Deniz kenarındaki kayalıklarda oturmuş gemileri seyrediyordum. Bugün güneş tepedeydi, sanki tüm bulutları yakıp küle çevirmiş gibi, gökyüzünde tek bir bulut bile yoktu. Bugün o da benim gibi tek başına kalmak istemişti anlaşılan. Masmavi deniz petrol akıntıları yüzünden siyaha boyanmıştı. Arada bir esen meltem denizin suyunu yüzüme serpip hafif nemli bir his bırakıyordu. Bu insanı yakıp kavuran güneşin etkisini bir az olsun azaltıyordu.

Görev olmadığı zaman Kemal'le birlikte sahile gelip denizi seyrederdik. Hava böyle sıcak olduğu zamanlar da iki dondurma alırdı, birlikte dondurmalarımızı yerken beni ne kadar sevdiğini anlatırdı. Güneş doğmaya devam edene kadar seni seveceğim, derdi. Ben utanırdım, cevap veremezdim. O da buna gülerdi, bu sert görünümün ardında kocasına aşık bir kadın yatıyor, derdi. Haklıydı, onu çok seviyordum, onunlayken kalbim hızlı hızlı atıyor, söyleyeceğim sözler aklımdan uçup gidiyordu.

Güneş doğmaya devam edene kadar seni seveceğim. Her güneşe baktığımda bu sözlerini hatırlıyorum. Bana bakan gözlerini, içimi ısıtan gülüşünü. O benim sevgilim, kocam, herşeyimdi... Onunla karşılaşmak tesadüftü belki, ancak onu sevmek bir tercihti. Benim en güzel tercihimdi...

İlk sarılmamız... Kalbimin boğazımda atması... Heyecanım...O an neler hissettiğim...

Sarılma... Sarılmamız... Artur'un bana sarılması... Bana sarıldığında yaşadığım o küçük kalp çarpıntısı...Yaşadığım suçluluk duygusuyla onu itmem...

O an Kemal'e ihanet ediyormuş gibi hissettim, ancak o sadece yaşadığı duyguların ağrıyla sarılmıştı bana. Bense kendi duygularımın esiri oldum, ona karşı bir şeyler hissetmekten deli gibi korktum ve onu incittim. İncitmekten en çok korktuğum adamı incittim.

Aşk ikinci kez kalbimi ele geçirirse, o küçük kalp çarpıntısı büyürse ne yaparım? Bilmiyorum. Kafam allak bullak, duygularım karışık. Sadece küçük bir kalp çarpıntısıyla ne hale geldim...

Başka birini sevmek, o kadar uzun bir cümle ki, söylemek bile boğazımı yoruyor. Ben biri nasıl sevilir Kemal'den öğrenmiştim. Şimdiyse onun öğrettiği sevgiyi bir başkasına hediye ediyormuş gibi olmak...

Kendim bile bunun nasıl hissettirdiğini bilemezken bir başkasını özellikle de Artur'u kendi bilinmezliyime sürüklemek ne kadar doğruydu? Üstelik benden yardım istemişken... Beni kurtarıcısı olarak görürken...

Düşüncelerin içinden çıkamayacağımı anladığım da kalktım oturduğum yerden. Sahilde biraz yürüdüm. Benden bir kaç metre uzaklıktaki dondurmacıdan iki katlı dondurma aldım, biri vanilli, diğeri çilekli.

Aklımdan geçen fikirleri sessize anlamak mümkün olsa ne güzel olurdu. Sonsuza kadar sessize al tuşunu basıp, hepsinden kurtulmak, kulağa ne hoş geliyor değil mi? Maalesef bu mümkün değil, insan beyni bilgisayar, kalbi ise makine değil.

Gözlerim denizin ortasında görünen bir geminin içindeki çifti buldu. Çift sarmaş dolaş denizin keyfini çıkarıyordu. Adam uzaktaki bir noktayı işaret ederek kadının kulağına bir şeyler söyledi, kadın gülümsedi. Bir birlerine aşkla baktılar, adam kadının yanağına bir öpücük bıraktı.

Gülümsedim, aklıma okuduğum bir kitaptaki şu romantik cümle geldi,"İki mavinin arasında sevesim geldi seni. Denizin hemen üstünde gökyüzünün bir az altında." O an adamın kadına söylediği sözün bu kadar romantik olup olmadığını düşündüm.

Karabağ'ın esir çiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin