Yeni bölüm geldi keyifli okumalar 🤗🤗.
Öncelikle uzun zamandır bölüm gelmediği için beni affedin. Kafam çok karışık olduğu için bir türlü yazamıyordum. Ancak sonunda yaza bildim, umarım beğenirsiniz. Bu bölüm yanımda olan arkadaşlarıma teşekkür etmek istiyorum.
Sevgili NurOzkaya2 güzel yorumlarınla bana destek olduğun, hep yanımda olup bölümleri sabırla beklediğin için sana çok teşekkür ediyorum 💙
Hep yanımda olan yazar arkadaşım tylndbk ve petekayla1 çok teşekkür ederim 💙💙
Canım kuzenim seni de unutmadım JaleFetdahova0 bana hep destek olduğun için teşekkürler 💙💙
basak-yilmaz aramıza yeni katılan güzel yazarım güzel yorumların için teşekkür ederim 💙
Sevgili BernaSever2 oyların için teşekkürler 💙.
Unuttuğum birileri varsa onlara da buradan sevgiler 💙💙
Multimedya: Nil Karaibrahimgil resmen aşığım
★★★Bölüm 19: İntikamın sesi ★★★
2016 Nisan. Füzuli ilçesi. Ulduz
Kendimi yatağa atıp tavanı seyr ettim bir süre. Buradan çıkmak için tüm yollarım tükenmiş gibiydi, bu dört duvarın arasında çürüyüp gidecektim. Bunu düşünmek bile nefesimi kesmeye yetmişti, gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım.
Yorulmuştum... Bunu itiraf etmek istemesem de, yorulmuştum. Robot değildim sonuçta, bir yere kadar güçlü dura bilirdim ve artık güçlü duracak halim kalmamıştı. Çok kısa bir süre zarfında yaşadıklarım o kadar ağırdı ki, artık sabrım tükenmişti. En önemlisi ben tükenmiştim. Nuray'ın sessizce yanıma sokulmasıyla açtım gözlerimi. Ona kocaman sarılıp tekrar gözlerimi kapattım, birazcık uykuya ihtiyacım vardı, sadece birazcık... Sonra tekrar güçlü ola bilirdim...
Generalin gür sesle bağırmasıyla yerimden sıçradım, Nuray yatakta değildi, "Lütfen Allah'ım ona bir şey olmasın" diye dua ederek hızlı adımlarla kendimi odadan dışarı attım. General dört adamına durmadan emirler yağdırıp duruyordu. Nuray köşede durmuş, korkuyla gözlerini yummuştu. Yanına gidip onu kucağıma aldım, gözlerini kısacık bir an açıp sonra tekrar kapattı.
"Alın şunları çıkmamız lazım, çabuk olun" diye bağırdığında adamlardan biri kolumdan tuttu.
"Bırak kendim yürürüm" diyerek kucağımdaki miniği sıkı sıkı tutarak yavaş adımlarla odadan çıktım.
Önde elinde silahla iki adamı yürüyor, arkadaki iki adam da generali takip ediyordu. General ise ortada yürüyüp olabilecek saldırı için kendini garantiye almıştı. Pislik... Bizimkiler burayı bulduğu için yeraltındaki gizli geçitle bizi başka bir yere götürmeye çalışıyorlardı. Konuşmalarından anladığım kadarıyla yukarıda büyük çatışma olmuştu, generalin tüm adamları öldürülmüştü. Biz yer altında özel odada olduğumuz için sesleri duymamıştık. Bunu duyduğum an kalbimde buradan kurtulmak için bir umut ışığı yandı. Heyecandan gözlerim parladı.
Kapı gibi bir şeyin önüne geldiğimizde durduk. Önde olan adam anahtarla kapıyı açtı, ardından hepimiz yavaş adımlarla dışarı çıktık.
Hava karanlık olduğu için nerede olduğumuzu anlamamıştım, ama burası dağlık bir araziye benziyordu. Başımı kaldırıp gökyüzüne baktım. Belki de bir aydır görmediğim gökyüzü, yıldızsız ve dumanlı olmasına, gri bulutların her an yağmur yağacak gibi durmasına rağmen muhteşemdi. Temiz havayı içime çekip bu güzelliğin tadını çıkardım. Belki de bir daha böyle fırsatım olmaya bilirdi. Kıymetini bilmediğim herşey şimdi bana başka güzel geliyordu. Önceleri gökyüzünün farkında bile değildim mesela, ya da temiz havada nefes almanın çok güzel hissettirdiğinin... Özgür olmanın ne kadar kıyametli olduğunun da...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karabağ'ın esir çiçeği
RomanceŞuşa dağlarında Kharibulbul adı verilen alışılmadık bir çiçek yetişir. Gül bu ismi bülbüle benzediği için almıştır. "Khar" diken anlamına gelir, yani "dikenli bulbul" demektir çiçeğin adı. Uzun zamanlar önce Kharibulbul güzelliğin, şıklığın ve cesa...