Bölüm 11: Sen benim umudumsun

70 17 168
                                    

Yeni bölüm geldi 🤗🤗...

Keyifli okumalar herkese.

Multimedya: Pera Belki de aşık oldum

★ Bölüm 11: Sen benim umudumsun★

2016 Nisan. Füzuli ilçesi. Ulduz

Sıcak su torbalarını vücudum da bir süre tuttum. Bu ateşim varmış gibi gösterecek, bir azda mide ağrısı numarasıyla iyice hastaymış gibi görünecektim. Hasta olursam, küçük kızın annesine işgence etmek zorunda kalmayacaktım. Üstelik odamda dinlenme bahanesiyle herkesi kandırıp, rahatça gizli odaya girebilecektim. Yani bir taşla iki kuş vurmuş olacaktım. İyice sıcak olduğuma emin olduktan sonra yatağa girip yorganı üzerime çektim.

Vanya odaya girdiğinde sayıklama numarası yaparak, acıyla inledim.

"Ne oldu sana Anna, hasta mısın yoksa?" Diyerek ateşimi kontrol etmeye başladı.

"Sen yanıyorsun Anna" dedi telaşlı bir ses tonuyla.

Gözlerimi ağır bir biçimde açarak " midem bulanıyor, az önce kustum." Diye mırıldandım. Bitkin ve çökmüş gözlerimi tekrar ağır çekimde kapattım. Benden çok iyi oyuncu olurmuş, buralarda harcanıyorum resmen. Şaka yapabildiğime göre durumum o kadar da kötü değil, anlaşılan.

Vanya "Ben sana ilaç getireyim, hem miden için hemde ateşin için." Diyerek odadan çıktı. Planın ilk etabı tamamdı.

Vanya elinde ilaç ve bir bardak suyla içeri girdiğinde yavaşça gözlerimi açtım.

"İlaçları iç iyi olacaksın, merak etme." Dedi başımı yavaşça kaldırarak. Onu başımla onayladım, malum konuşacak kadar bile halim yoktu.

İlaçları ağzımda tutup bir yudum su aldım. İçtiğime emin olduktan sonra  üzerimi örtüp dışarıya çıktı, ilaçları dilimin altında çıkarıp yatağın altına attım. Kimse yokken yerimden kalkıp kapıyı yavaşça araladım. Saat on bire beş geçiyordu, bu zaman herkes işinin başında olurdu, bu yüzden etrafta kimse olmazdı, yine de tedbirli davranmakta fayda vardı. Temkinli adımlarla koridorda ilerleyip, gizli odaya doğru yürüdüm. Odanın önüne gelip dünkü yerimde saklandım. Doktor nerede olsa gelirdi, yani gelirdi değil mi? Saat kaçta geleceğini söylememişti. Akşama kadar burada bekleyemezdim, fazla dikkat çekerdi.

Yarım saat bekledikten sonra tam pes edip gidecekken doktor ve generalin yardımcısını görmemle duraksadım.  Doktor içeriye girdi, adam ise kapının önünde beklemeye başladı. Önce onu etkisiz hale getirip içeri girmem gerekiyordu. Bu benim için çokta zor olmayacaktı.

Başımı tutarak ağır adımlarla ona doğru yürümeye başladım.

"Senin ne işin var burada, dur orda, sana diyorum." diye bağırdı, ancak ben ona aldırış etmeden ilerlemeye devam ettim. Kendimden geçmiş gibi davranarak onun dikkatini dağıtmaya çalışıyordum.

"Benn.. Ben..." Diyerek ona yaklaştığımda yere yığıldım. Telaşla yanıma yaklaştı.

Beni kontrol etmek için eğildiğinde bıçağı ona sapladım. Üstüme yığıldı, tüm gücümle onu kenara ittim, ayı gibi ağır olduğu için bir az zorlamıştım. Onu kenara itip ayağa kalktım. Hiç bir şeyi temizlemeden adama sapladığım bıçağı çıkardım, yere düşen silahını da aldım. Doktoru korkutmak için ihtiyacım olabilirdi. Kapı aralık bırakıldığı için içeri girmem kolay olacaktı. Bu durum fazlasıyla garipti. Nasıl olurda hiç bir güvenlik önlemi alınmazdı? Üstelik koca binada bir güvenlik kamerası bile yoktu. Tuzak olabilir miydi? Artık farketmezdi, olan olmuştu. Biri beni yakalamasa bile, adamların ölümü şüpheli olacak ve herkes araştırılacaktı, sahte kimliğim ortaya çıktığında zaten ölmüş olacaktım. İki şekilde de sonuç aynıydı nede olsa.

Karabağ'ın esir çiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin