Yeni bölüm geldi keyifli okumalar 🤗🤗.
Multimedya: Perdenin ardındakilar Yarınlar var
★★★★★Bölüm 17: Peri masalı★★★★
2016 Nisan. Füzuli ilçesi. Ulduz
"Generalim doktor yolda kazaya uğramış, şimdi hastanede." Diye konuşan adama sinirle bakarak elini yumruk yaptı general.
"İlahi adalet işte, inşallah cehennemi boylamıştır doktor kılıklı cellat" dedim sırıtarak. Böyle adamlar bu dünya da ellerini kollarını sallayarak dolaşırken, cehennemde yüz yıllarca yanacak, yeniden diriltilip tekrar tekrar yanarak can verecekler. Rabbim onun gibi pisliklerin cezasını verecek, hem de en güzel şekilde.
"Bu ikisini özel odaya atın, yoksa elimden bir kaza çıkacak." Diye öfkeyle kükredi general.
"Ama siz özel odaya kimsenin girmesine izin vermezsiniz general?" Adamın sorduğu soruyla generalin kaşları çatıldı. Adamının boğazına yapışıp öldürücü bakışlarını onun üzerinde gezdirdi. General uzun boylu, cüsseli bir adam olduğu için cılız ve kısa boylu olan askerin ayakları yere değmeden havada asılı kaldı. Asker korkuyla titrerken kekeleyerek bir şeyler anlatmaya çalıştı, ancak başaralı olamadı. Generalin gözü dönmüş gibiydi, adamın boğazını öyle bir sıktı ki, suratı kıpkırmızı oldu.
"Emirlerim ne zamandan beri sorgulandı asker?" Diyerek adamın boğazını sıkmaya devam etti.
Diger adamı "General ölecek" diye yanına konuştuğunda sanki rüyadan uyanmış gibi adamın boğazını gevşetti, adam dengesini kaybederek yere yığıldı.
"Dediğimi hemen yapın. Hemen!" Diye sinirle bağırarak çıkıp gitti. O gidince adamları rahat nefes alıp arkadaşlarını yerden kaldırdılar. Onlar arkadaşlarıyla ilgilenirken ben küçük kızın yanında diz çöküp ipek gibi yumuşacık olan saçlarını okşadım. Annesinin cesedine sarılıp hıçkırarak ağlayan küçük kız ona birinin dokunduğunu hissettiğinde irkildi.
"Hadi küçük kız kalk artık, bizi başka odaya götürecekler." Dedim yumuşak çıkması için uğraştığım bir ses tonuyla. Eğer kendi isteğiyle kalkmazsa, bu caniler onu zorla kaldırırdı ve ben böyle bir şey olsun istemiyordum.
"İstemiyorum, annemle kalacağım. O uyandığında beni görmezse, merak eder" dedi ağlamaktan kısılan sesiyle. Söylediği sözlerle yutkundum. Annesinin öldüğünü kabul etmek zordu onun için, beyni bunu reddediyordu. Daha küçüktü, ölüm nedir onu bile bilmiyordu. Nasıl kabul etsin ki?
"Korkma küçük kız, sen nereye gidersen git annen seninle birlikte gelecek." Dedim onu ikna etmek için. O şaşkın şaşkın yüzüme bakarken ben onu annesinden yavaş ayırdım, küçük elini tutup göğsünün üstüne koydum, "annen hep senin kalbinde, ne zaman korksan, üzülsen elini kalbinin üzerine koyup üç defa "anne" dersen tüm üzüntün geçip gider."
Gözlerindeki yaşları silip, bozulan saçlarını elimle düzelttim. Bakışlarım üzerinde gezindiğinde pembe elbisesine bulaşmış kan lekesinde takılı kaldım. Karın bölgesinde olan bu leke özenle çizilmiş haritayı andırıyordu. Baktığında gökyüzünde uçan kartalı andıran bir haritayı... Azerbaycan'ın haritasını...
İçim paramparça olsa da, duygularımı profesyonel bir şekilde sakladım. Bu şerefsizlerin karşısında zayıf görünemezdim. Küçük kız kendini doğru dürüst toplamadan adamlar kolundan tutup sürükleyerek özel oda dedikleri yere götürdüler. O deli kadının yanında kalacak olmak gerilmeme sebep olmuştu, kendim için değil de Nuray için endişe duyuyordum. Kadın doktoru öldürecek kadar manyaktı, küçük kıza neler yapardı kim bilir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karabağ'ın esir çiçeği
RomantikŞuşa dağlarında Kharibulbul adı verilen alışılmadık bir çiçek yetişir. Gül bu ismi bülbüle benzediği için almıştır. "Khar" diken anlamına gelir, yani "dikenli bulbul" demektir çiçeğin adı. Uzun zamanlar önce Kharibulbul güzelliğin, şıklığın ve cesa...