Bölüm 27: Ölüm sessizliği

50 10 23
                                    

Yeni bölüm geldi keyifli okumalar 🤗🤗

Multimedya: Kolpa Son nefesim

★★★Bölüm 27: Ölüm sessizliği ★★★

2016 Mayıs. Füzuli ilçesi. Ulduz

Gözlerimi yavaş yavaş açtım. Başımda iki doktor vardı. Onlar bir şeyler konuşurken elimi tutan adama döndüm yüzümü.

"Amca.." dedim hırıltılı çıkan sesimle. Boğazım susuzluktan kurumuştu.

"Kendinizi yormayın Ulduz hanım." Dedi erkek olan doktor.

"Su.." diye bildim. Doktor sağda duran küçük masadaki suyu bana uzattı. Ellerim uyuşmuştu, doktorun uzattığı bardağı tutamıyordum. Doktor suyu içmeme yardım etti. Gözlerimi açıp tekrar kapattım.

Vurulma anı gözlerimin önünden film şeridi gibi geçtiğinde endişeli bir sesle "Artur... Artur nasıl?" Diye sordum. Cevap alana kadar aklımdan türlü türlü şeyler geçti. En çokta onu koruyamamak beni üzüyordu. Ona söz vermiştim, Azerbaycan'a sağ salim gelecek, babasını bulacaktı.

"O iyi merak etme, şimdi dışarı da. Kaç gündür burada bekliyor, ne kadar söylesem de gitmedi, sen uyanana kadar da gitmeyecekmiş."

Kendini sorumlu tutuyor olmalı.

"Kendini suçlu hissediyor. Kapıdan ayrılmıyor ve sürekli "beni affet" diyor. Çok yorgun ve bitkin görünüyor." Amcamın sözleriyle ona döndüm. İçimden söylediğimi sandığım şeyleri duymuştu.

"Artur vicdanlı bir çocuğa benziyor. Onun yüzünden vurulduğunu düşündüğü için çok üzgün."

"Onu ormanda buldum, yardıma ihtiyacı vardı, ben de yardım ettim, o kadar. Onu çok fazla tanımıyorum." Dedim düşünceli bir şekilde.

Amcam "Bazı insanları tanımak için yüzlerine bakmak yeterlidir." Dediğinde ona taraf dönüp başımı hafifçe salladım. Amcam her zamanki gibi bir cümleyle çok şey söylemişti. Onun her bir sözü benim için kıymetliydi.

Doktorlar son kontrolleri yapıp odadan çıktılar. Amcamı karargahtan çağırdıkları için yanımda çok uzun bir süre kalamadı.

Boş boş tavanı seyir ederken amcamın söylediklerini düşünüyordum.

Nuray'ın sağ salim babasına teslim edildiğini söylemişti. Buna o kadar sevinmiştim ki, annesine verdiğim sessiz sözü tutabilmiştim. Nuray yaşıyordu, babasına kavuşmuştu. Bundan güzel ne olabilirdi ki.

Deli kadın... Amcamın dediğine göre yüzü yanık olan isimsiz kadın aniden çok fazla insan gördüğü için bayılmıştı, yani psikolog öyle söylemiş. Yıllarca dört duvar arasında kapalı kaldığı için aniden üzerine gelen 11 kişilik bir grup onu korkutmuş. Bu hastanede tedavi görünüyordu, ayağa kalktığımda ilk işim onun ziyaretine gitmek olacaktı.

En önemlisi de benimle ilgili verilen karardı. Emre itaatsizlik yüzünden görevden uzaklaştırılmıştım. Bunu tahmin ediyordum zaten. O şerefsizin peşinden gitmeye karar verdiğim de herşeyi göze almıştım. Görevimi, mesleğimi hiçe sayarak kişisel intikamımın peşine düşmüştüm. Ama yine de gerçeklerin yüzüme vurulması acıtmıştı. Canımdan çok sevdiğim mesleğim artık yoktu, sahalardan uzaklaştırılmıştım, sadece masa başı işleri yapabilirdim. O da amcamın sayesinde. Yoksa çoktan meslekten atılmıştım. Ben masa başı görevleri yapacak biri değildim. Ben sahalar da iyidim. Ayağa kalktığımda istifade edecektim.

Kapı hafifçe çalındığında gözlerimi pencereden çekip çekinerek içeri adım atan Artur'u izledim. Kapıyı nazikçe örtüp bakışlarını benden kaçırarak, "Şey bennn..." Diye bir şeyler gevelediğinde sözünü tamamlamasına izin vermeden baş ucumdaki sandalyeyi göstererek "Geç otur, ayakta kalma" dedim.

Karabağ'ın esir çiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin