Yeni bölüm geldi. Keyifli okumalar.
Multimedya: Batuhan Kordel Anıları Sakla
★★★★★★Bölüm 9: Kuş katili ★★★★★
2016 Nisan. Füzuli ilçesi. Ulduz
Zorda olsa gözlerimi küçük kızdan çektim. Aksi takdirde dikkatleri üzerime çekerdim. Dolan gözlerimi hızlı bir şekilde sildim. Onları kurtarmak istiyorsam güçlü olmalıydım. Duygusal davranmak bana hata yaptırırdı ve benim hata yapma gibi bir lüksüm yoktu.
Birinin içeriye girmesiyle askerler sıraya dizildi. Asker selamı verip karşısında heykel gibi donmuş vaziyette durdular. Gelen kişiden çok korktukları belliydi. Başımı çevirip adama baktığımda koca göbeğini öne vererek içeri giren generali görmemle buz kesildim. Kibirli ifadeyle korkudan bir birine sarılmış anne kızı süzdü. Bakışları küçük kızı korkutmaya yetmişti, yüzünü annesinin göğsüne gömdü küçük kız, küçücük elleriyle annesinin tişörtünden yapışmıştı. Bu manzarayı gördüğüm anda o geceyi hatırladım. Çaresiz küçük bir çocukken anneme sıkı sıkı sarılmıştım, annem aynı o kadın gibi güçlü durmaya çalışmıştı, ama ben onun da korktuğunu hissetmiştim. Çocuklar küçükte olsalar hissederler.
Kendimi toparlamakta zorluk çekmeye başlıyordum, anılar birer birer aklımı ele geçiriyordu. Buradan hemen uzaklaşmazsam bu adamın gırtlağını sıkabilirdim. Elimden bir kaza çıkmadan adımlarımı hızlandırıp lavaboya doğru yürüdüm. Girer girmez kapıyı kapatıp, yüzüme su çarptım. Soğuk su öfkeyle yanan vücudumu soğutmaya yetmemişti. Aynaya baktığımda gözlerimden çıkan alevler beni korkuttu. Kendimi ele vermeye çok yakındım. Öfkemi kontrol altına almak kolay değildi artık. Onu gördüğüm an içimde ateşler yanıyordu sanki, irademe hükmedemiyordum. O şerefsiz adam benim zayıf halkamdı. Ona olan öfkem her geçen gün artmaya devam ediyordu.
"Küçük kız için" dedim kendi kendime.
"Küçük kız için mecbursun" diye tekrar ettim. Küçük kızın hiç bir günahı yoktu, hata yapıp onun ölmesine göz yumamazdım. Yüzümü kağıt havluyla kurulayıp, derin bir nefes aldım. Lavabodan çıkmadan son kez aynada kendime bakıp bakışlarımı yumuşatmaya çalıştım. Daha sakin ve soğukkanlı davranmak zorundaydım.Geri döndüğümde general kadının boğazına yapışmıştı "Kocanı arayaracaksın ve bizimle iş birliği yapması için ikna edeceksin!" diyordu. Kadın korkudan bayılmak üzere olsa da kızı için güçlü durmaya çalışıyordu, bir anne olarak yaptığını anlıyordum. Söz konusu çocuğumuzsa kendimizden vazgeçip sadece onu düşünmek zorundaydık. "Anne" kelimesi "fedakar" kelimesiyle aynı anlamı ifade ediyordu, bizim gibi kadınlar için...
Kadın "Hasan asla vatanına ihanet etmez. Konu biz olsak bile yapmaz.." diyerek ağlıyordu. General bu sözlere inanmış ya da kadına acımış gibi durmuyordu. Aksine aşağılayıcı bakışlarla bakıyordu ona.
Aniden kadının yakasına yapışıp sinirle duvara fırlattı. Kadın çarpmanın etkisiyle yüzünü buruşturdu, küçük kız oturduğu yerden kalkarak ağlayarak annesine koştu. Kadın acısını saklayarak küçük kızı kucakladı, kokusunu içine çekti. O an dudaklarından küçük bir tebessüm koptu, sanki acıları yavrusuna sarıldığı an son bulmuştu. Bu an içimden bir şeyler koptu sandım. Oğluma duyduğum hasret boğazımda düğüm oldu, yutkunamadım. Küçük kız her korktuğunda annesine sarılırken, benim küçük oğlum yalnızdı. Yanında ona sarılacak bir anne ararken, ben yanında yoktum. Yine de içim rahattı, çünkü yanında anneannesi vardı. Onu yalnız bıraktığım için üzülsem de, yanında annem gibi güçlü bir kadının olması içime su serpiyordu. Annem her zaman soğukkanlı ve güçlü duruşuyla beni etkilerdi, ben de büyüyünce aynı onun gibi olmak istiyorum, derdim. Ve bugün aynı annem gibiyim, sadece sima olarak değil, karakter olarakta aynı onun gibiyim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karabağ'ın esir çiçeği
Lãng mạnŞuşa dağlarında Kharibulbul adı verilen alışılmadık bir çiçek yetişir. Gül bu ismi bülbüle benzediği için almıştır. "Khar" diken anlamına gelir, yani "dikenli bulbul" demektir çiçeğin adı. Uzun zamanlar önce Kharibulbul güzelliğin, şıklığın ve cesa...