Yeni bölüm geldi keyifli okumalar 🤗🤗
Multimedya: İçimdeki duman
★Bölüm 25: Hatıraların büyülü sayfaları ★
2016 Mayıs. Füzuli ilçesi. Ulduz
Gözlerimi açtığımda tepedeydim, yemyeşil otların arasında boncuk gibi dizilmiş rengârenk çiçekler, sanki bir desen oluşturuyordu. Güneş gökyüzünde parlıyor, yüzüme vuran hafif meltem tenimi okşuyordu. Üzerimde beyaz uçuş uçuş bir elbise vardı.
Gözlerimi kapatıp o eşsiz dağ havasını içime çektim, ciğerlerim bu havanın büyüsüne kapılmış yılların hasretini bir günde çıkarmaya çalışıyor gibiydi. İçime çektiğim havayı dışarı vermek istemiyordum, ciğerlerimi günlerce, aylarca hatta yıllarca yetecek kadar havayla doldurmak istiyordum. Mümkünmüş gibi ömrümün sonuna kadar bana yetsin istiyordum.
23 yıl önce... Daha altı yaşında bir çocuk annesinin doğup büyüdüğü bu topraklardan kaçmak zorunda kalmıştı...
Kaçmak... Ne kadar kötü bir söz... Ne kadar çaresiz...
Kaçmak bir mecburiyetti, kaçmak vahşi düşmanın eline düşmemek için son çıkış yoluydu. Esir alınan azerbeycanlılara neler yapıldığını herkes biliyordu. Hocalı faciası insanlık tarihinin en korkunç deliliydi. Hocalı da yaşanılanlar ağızdan ağıza yayılmış, duyduklarından sonra insanlar bir daha eskisi gibi olamamıştı. O anları hatırlamak bile yüreğimi sızlatıyordu. O zamanlar sadece altı yaşında bir çocuktum. Annemden izin almadan gizlice kaçıp Şuşa dağlarında dolaşırdım. Heybetli görüntüsüyle içimi titreten dağlara bakmaya doyamazdım.
Dağlardan daha ilginç olan şey mağaralardı. Gizlice içlerine kadar ilerleyip kemik, taş, fener, pusula, bir kez de kara kaplı bir defter bulmuştum. İçindeki yazılar silinmişti.
Bulduğum şeylerden gizli kolleksiyon yapmıştım, annem öğrense hepsini çöpe atar, ondan izin almadan tehlikeli yerlerde dolaştığım için bana kızardı, bu yüzden bulduğum şeyleri gizli yerimde saklıyordum, nehrin kenarında olan kayanın dibinde. Elimi kayanın üzerinde gezdirdim. Kayanın üzerinde kocaman U harfi ve altında sonsuzluk işareti kazınmışdı. U harfini ben çizmiştim. Sonsuzluk işaretini ise...
O çizmişti...O...Mavi gözlü çocuk...
Gözlerimi kapatıp o çocuğu hayal ettim, elimi tutup bana "sen çok güzelsin, onlar kör" diyen o çocuğu.
23 sene önce
Tek başına tepe de geziyordum. Küçük ayaklarım beni nehrin kenarına götürmüştü. Dağdan sonra en sevdiğim ikinci yer nehirdi. Dağı bir tık daha fazla seviyordum sanırım. Çünkü dağ benim cesaretimi, nehir ise dinginliğimi temsil ediyordu.
Şırıl şırıl akan nehrin sahilinde olan kaya parçasının üzerine oturdum. Annem buraya gelmememi söylese de onu dinlememiştim. Tek başına kaçmıştım evden, buraya, huzur bulduğum tepeye gelmiştim.
Arkadan gelen kahkaha sesleriyle gözlerimi devirdim, burda bile huzur yoktu anlaşılan. Sesleri tanımıştım, bunlar sabah kavga ettiğim gıcık çocuklardı. Bıkkın bir halde of çekip içimden ona kadar saydım. Onlar bana bulaşmazsa, sessiz kalıp hiçbir şey yapmayacaktım.
"Bak Harun sana tokat atan kız orda" dedi Adil. Seslerini duysam da yüzümü dönmedim, onlarla kavga etmek istemiyordum. Kavga yok, kavga yok, diye içimden tekrar ettim. Tek bir kıza karşı üç erkek fazlaydı, kahramanlık yapmak aptalca olurdu.
Karşımda sırayla dizildiklerinde ayağa kalktım, arkamı dönüp gitmek istediğim de "sabah pek bir atarlı görünüyordun çirkin kız, noldu yoksa yalnız kalınca korktun mu?" Harun'un söylediklerinin beni kışkırtmak için olduğunu bilsem de kendime hakim olamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karabağ'ın esir çiçeği
RomanceŞuşa dağlarında Kharibulbul adı verilen alışılmadık bir çiçek yetişir. Gül bu ismi bülbüle benzediği için almıştır. "Khar" diken anlamına gelir, yani "dikenli bulbul" demektir çiçeğin adı. Uzun zamanlar önce Kharibulbul güzelliğin, şıklığın ve cesa...