Yeni bölüm geldi. Keyifli okumalar.
Multimedya: Pera Ben Yağmuru bilirim
★★★★★ Kalbinde yaşamak★★★★★★
2016, Nisan. Karabağ. Ulduz
Kadınların konuştuklarını dinlediğim de onlara bir kişinin daha katılacağını öğrendim. Ancak katılacak kadın yeni elaman olduğu için hiç biri onu tanımıyordu. Bugün şanslı günümdeyim sanırım. Onlar içeri girerken bende gelecek olan yeni elamanı beklemeye başladım. Fazla beklememe gerek kalmadan elindeki kocaman çantayı sürüyerek ağır adımlarla kapıya yaklaşmaya başladı. Yüz şekli fazlasıyla gergindi, koca burnu bu mesafeden bile kendini belli ediyordu. Ermeniceyi bilmem benim için avantajdı. Zamanının da öğrenmek için kendimi çok fazla zorlamıştım. O iğrenç ülkenin dilini bile öğrenmek istemiyordum. Onlara karşı çocukluğumdan beri biriktirdiğim öfke tüm hücrelerimi sarmıştı ve ben onların herşeyinden nefret ediyordum. Belki tüm halk cani değildi, belki de içlerinde çok azı bizim haklı davamızın yanında olurdu. Ancak düşman her zaman düşmandır. Cani biri değildim bana yalvarıp af dileyen birine asla zarar vermezdim. Ama bu onlara acıyacağım anlamına gelmiyordu.
Kadın bana iyice yaklaşmıştı, yüzümü kapatıp belimdeki bıçağı çıkardım. Sessiz çalışmam gerekiyordu. Kadının ağzının kapatıp kayanın arkasına doğru sürükledim. Aniden kadının bıçağı karnıma saplamasıyla dengemi kaybetsem de, kendimi hızlıca toparlayıp, elimdeki bıçakla kadının boğazını kestim. Kadını kayanın arkasına doğru sürükleyip yere uzattım. Öldüğüne emin olduktan sonra çantasından temiz bir gömlek ve pantolon alıp üzerimi değiştirdim. Bıçak sadece sıyırmıştı, bu yüzden yarayı temizleyip, çantadan aldığım temiz bir tişörtle sıkıca bağladım.
Kadını iyice kayanın arkasına sakladıktan sonra üniformamın iç cebine sakladığım sahte pasaportumu çıkarıp, söyleyeceklerimi içimden tekrar ettim. Herşeye hazırlıklı olmam gerekiyordu. Yanlış bir hamle beni ölüme götürürdü. Şimdilik buna niyetim yoktu.
Arka kapıdan içeri girdim. Etrafı dikkatlice süzerek, her yeri aklımda tutmaya çalıştım. Kaçarken ihtiyacım olabilirdi. Uzun ve dar koridordan geçip geniş bir salona adımımı attım. Önümde üç kapı, sağım da ve solumda iki kapı vardı. Kim bilir her kapının ardında neler gizliydi. Belki de esir olan arkadaşlarımdan biri o kapıların ardındaydı. Ortalıkta kimse olmadığı için kapılardan birini doğru adım attım. Tam kapı kolunu çevirmek istediğimde birinin arkamdan seslenmesiyle kapı kolunu bırakıp yüzümü yavaşça ona döndüm.
"Ben askerlere yemek yapmak için geldim. Kapı açıktı ben de girdim, nereye gitmem gerektiğini bilmediğim için kapıları deniyordum." Dedim masum ve şaşkın bir kız edasıyla. Pislik hemen yumuşadı. Pis gülümsemesiyle beni süzmeye başladı. Şerefsiz.
Sinirle dişlerimi sıkarken yalancı gülümsememle onu etkim altına almayı başarmıştım. Hepiniz gerizekalısınız işte, bir gülümsemeye bile tav oluyorsunuz, kadınlar bu yüzden erkeklerden daha zeki.
"Gel ben seni diğer kızların yanına götüreyim." Dedi silahını indirerek. Gidelim şerefsiz, demek geldi içimden ancak hafifçe tebessüm edip içimdeki öfkeyi bastırdım, "Çok güzel olur" dedim. Sabırlı olmalı ve doğru zamanı beklemeliydim. Önümüz de duran ikinci kapıyı açıp içeri girdik, odada bir kapı daha vardı, o kapıyı anahtarla açtıktan sonra odada olan merdivenlerle yerin altına indik. İşgence gören esirlerin feryatları kulaklarımı sağır etti adeta. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım, sizi bu zalimlerden kurtaracağım, dedim içimden, kurtaracağım...
Alt kata indiğimiz de gördüğüm manzaraya karşı elimi yumruk yapıp, dişlerimi sıktım, dayanmam gerekiyordu. Onlar böyle acı çekerken sadece izlemem, bu vahşete karşı susmam gerekiyordu. Susmak hiç bu kadar acı olmamıştı. Yanımdaki adam pis pis sırıtırken ağzını burnunu dağıtmak istedim, bakalım o zaman da gülecek miydi? Sakin ol Ulduz. Sakin ol...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karabağ'ın esir çiçeği
RomantizmŞuşa dağlarında Kharibulbul adı verilen alışılmadık bir çiçek yetişir. Gül bu ismi bülbüle benzediği için almıştır. "Khar" diken anlamına gelir, yani "dikenli bulbul" demektir çiçeğin adı. Uzun zamanlar önce Kharibulbul güzelliğin, şıklığın ve cesa...