"Günaydın."
Oturma odasına giriş yaptıktan sonra yüksek sesli müzik yüzümü buruşturmama neden olmuştu. Jennie mutfakta kahvaltıyı hazırlarken Lisa da ona yardım ediyordu.
"Beni neden uyandırmadınız?"
Lisa yanıma gelip yanağımı sıktıktan sonra yanaklarını şişirdi.
"Biz hallederiz şirin şey."
Ardından hızlı bir şekilde dönüp işine devam etti.
Lisa'nın elinde getirdiği bir kaç tabağı alıp masaya yerleştirdikten sonra her şeyi ben uyanana kadar zaten halletmiş olduklarını gördüm. Yapılacak başka bir şey olmamasıyla birlikte sandalye çekip oturdum.Jennie de yerine yerleştikten sonra ardından müziği kapatarak Lisa geldi.
Haşlanmış yumurta, kızarmış ekmek ve meyve suyuna memnun bir gülümsemeyle bakarken telefonuma gelen bildirim ile telefonu elime alıp ekranı açtım.
Jungkook'tan gelen günaydın bildirimi ile gülümsemem büyürken kızların kıkırdamasıyla başımı kaldırdım."Dudakların neredeyse kulaklarına değecek."
Jennie'nin sözüyle utanarak telefonu kapatıp masaya koymuştum.
"Mutlu olduğunu görmek hoşuma gidiyor, onca şeyden sonra..."
Kızların ikisinin de beni anne ile babam gibi sarmalamasını seviyordum. Hiç bir zaman evimde değilmiş gibi hissettirmemişlerdi.
"Bu gün dışarı çıkmam gerekiyor, istediğiniz bir şey var mı?"
Diyerek kızlara soruyu yönelttiğimde üçümüz de kahvaltı tabaklarımıza odaklanmıştık.
"Topladığımız fatura paralarını sana vereyim, bu gün dışarı çıkmışken onları da öde."
Başımı olumlu anlamda salladım.
Kahvaltı masasından kalkmadan önce Lisa'ya, yarın bir yere gitmeyeceğime ve onlarla birlikte sarhoş olma partilerine katılacağıma söz verdim ve dışarı çıkmak için odama giderek hazırlandım.
Üzerime croptop, bol pantolon ve blazer ceket giydikten sonra rahat olduğu için ayağımdan çıkartmadığım spor ayakkabılarımı giyip evden çıkarak metro istasyonu yoluna koyuldum.
Saatin gideceğim yer istikametinde olan metroya yaklaştığını görünce hızlı adımlarla yoluma devam ettim.
İstasyona vardığımda bir dakika kaldığını gördüğüm için yürüyen merdivenlerden koşar adımlarla indim. Merdivenin köşesinden dönerken çarparak tökezlemiş ve neye uğradığımı şaşırmıştım.Karşımda gördüğüm orta yaşlı hanımefendinin kolundan tutarak yerden kalkmasına yardım ettim.
"Çok özür dilerim hızlı gidiyordum, iyi misiniz?"
Bir elini nefes almaya çalışıyormuş gibi kalbinde tutarken diğer eliyle sıkı sıkı çantasını tutuyordu.
Yanıma geldiğini görmediğim başka bir kadın, orta yaşlı hanımefendinin omzundan tuttu.
"İyi misiniz? Bir dakika ben size su getireyim."
Duyduğum ses ile kalbimde çarpıntı hissetmiştim. Yüz şok olmuş yüz ifademi saklayamıyordum ve başımı kaldırıp bakma cesaretinde bulunamıyordum bile.
Hızlı bir şekilde geri gelip orta yaşlı kadına su veren ellere baktım.
"Biraz daha iyi misiniz? Bir yeriniz ağrıyor mu?"
Düzensiz nefeslerimle birlikte zor gelse dahi başımı kaldırdım.
Siyah saçlı kadın başını arkasına çevirip gözlerime baktığında en az benim kadar şok olmuş gibiydi.
"Chaeyoung?"
Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum ve yanlış bir şey demekten ya da yanlış bir tepki vermekten o kadar çok korkuyordum ki üstümdeki baskıya dayanamayıp arkamı dönerek hızlı adımlarla metrodan çıkmak için merdivenlere ilerledim.
Arkamdan gelmesinden korkmuştum ama hayır... Gelmemişti.
Gelseydi ne diyecekti ki zaten.
Uzun süredir görüşmüyoruz, nasılsın mı?Kendimi şok olmuş bir şekilde metrodan dışarı attıktan sonra en yakında bulduğum banka oturdum.
Jungkook'a mesaj atarak beni almaya gelmesini istedikten sonra kulaklıklarımı takıp müzik dinleyerek onu bekledim.