Kafede yalnız bir şekilde oturup yeni aldığım eskiz defterine bir şeyler karalıyordum.
Hoştu ama sadece karakalem yapıyordum.Az önce mesaj atan öğretmenimin beni davet ettiği tiyatroya gitmekle gitmemek arasında kalmıştım. Ayrıca beni yazları eğitim verdiği tiyatro kursuna davet ediyordu. Yani artık yazın ortasındaydık ama dersler başlayana kadar onunla durabileceğimi söylemişti. Hatta vaktim olursa dersler başladıktan sonra da öğrencilerine bakabilirmişim.
Açıkçası henüz eğitim aşamasında bir öğrenci olduğumu düşünmüyordum, liseye giden gençlere ilham olabilecek birisi de değildim.
Fakat deneyim için neden olmasın diye düşünmüştüm.
Eskiz defterimi kapattığım sırada telefonuma gelen mesaj bildirimine baktım.
Ansız bir şekilde, Jimin'den bir mesajdı. Sadece basit bir şekilde karşıya bak yazıyordu.Başımı kaldırıp meraklı gözlerle mesajda dediği gibi karşıya baktım. Bana el sakladığını gördüğüm Jimin benden oldukça uzakta sayılabilecek bir masada tek başına oturuyordu. Hızlı bir şekilde kalkıp yanıma gelirken eskiz defterini kapatıp bir kenara koydum.
"Naber?"
Nazik bir şekilde gülümseyerek karşıma oturduktan sonra sandalyesini düzeltti.
"Fena değil işte, senden?"
"Her zamanki gibi. Niye tek başınasın?"
Kırmızıya yeni boyadığı saçlarını düzeltirken gözlerim oraya kaymıştı. Gerçekten alımlı bir erkekti ve ilgi çekiciydi de.
"Tek başıma olmak iyi geliyor. Son zamanlarda favorim, asıl sen niye yalnızsın?"
"Ben başka birisini bekliyorum aslında, uzaktan seni gördüm ve sen olduğundan emin olmak istedim. Bir ay öncesine göre farklı görünüyorsun biraz..."
Kibar bir şekilde 'sen bitiksin' demeye çalıştığını anlayıp gülümsemiştim.
"Evet, yani... Elimden gelenin en iyisi bu.
"Kahverengi yakışmış, doğal görünüyor."
"Hayır hayır, centilmen olmaya çalışma. Berbat göründüğümün farkındayım ama senin yeni saçların cidden çok iyi duruyor."
Gülümsedikten sonra tekrar saçlarıyla oynadı.
"Umarım gelecek olan kişi de beğenir, küçük bir date'e çıktım aslında."
Heyecanlı tavırlarına karşın gülümsedim.
"Merak etme yanında kesinlikle sönük kalmazsın, kim olsa seni beğenir."
"Yani... Bir süredir konuşuyoruz aslında ama sadece bir kaç kere buluşma şansımız oldu. Kendisi fazlasıyla meşgul birisi, üniversiteden geçen sene mezun olmuş. Aslında baya havalı, fiziği ve yüzü... Ah~ her neyse."
Heyacandan bir çırpıda bitirdiği konuşmasına istemsizce güldüm, heyecanlanıyor olmalıydı ve şirin görünüyordu. Karşıdaki kişiyi merak etmiştim ama Jimin'in yanında gerçekten sönük kalabilirdi.
"Senin adına sevindim, eminim ki o da senden hoşlanıyordur zaten."
"Umarım..."
Bu sırada yakınlarda bir masada bulunan kalabalık kız grubunun bulunduğum masaya olan bakışları dikkatimi çekmişti. Dikkatlice o yöne baktığımı gören Jimin de oraya döndü.
Çok net seçemesem de bir kaç kişinin bana ve Jimin'e bakıp konuştuğunu görmüştüm. Başta Jimin'in beğendikleri için baktıklarını düşünmüştüm... Ama hayır, bunun ne olduğunu biliyordum. Son zamanlarda azalmış olsa da bir ay boyunca buna benzer tepkiler görmek beni alıştırmıştı ama her zaman için rahatsız ediciydi.