"...İyi ki doğdun Jimin!"
Şirin doğum günü şarkısını bitirdikten sonra herkes sesli bir şekilde alkışladı ve bu şekilde sonunda sandalyelerimize oturabildik.
Jungkook ve arkadaş grubu bir nevi aile sayılırdı ve Jungkook'un dediğine göre ben de ailedendim bu yüzden birlikte yaptıkları etkinliklere beni de davet etmekten çekinmiyordu.
Diğer bir kaç kişinin de kız arkadaşının geleceğini bu yüzden yalnız olmayacağımı söyleyerek beni ikna etme çabasını onu kırmamak adına kabul etmiştim.
Yıllardır birlikte olduğum erkek arkadaşımın sevdikleriyle tanışmalıydım tabiki de.Jungkook elimi beni uyarmak adına hafifçe sıktığında ona döndüm.
"Hadi, hediyelerimizi verelim."
Başımı 'tamam' anlamınd salladıktan sonra ayağa kalktık.
Jungkook arkadaşının retro zevkini bildiği için ona mp3 dönüştürücü bir kaset çalar, bende ona uyarak kırmızı rengiyle gözüme şirin görünen bir Gameboy almıştım.
Sempatik gülümsememi takınıp Jimin'in yanına gittiğimizde birlikte hediye kutularını uzattık.
"Önce hanımlar."
Diye gülümseyerek Jungkook'tan önce benim hediyemi alarak kutuyu açtı. Şaşkınlık ve mutluluk arası bir ifadeyle bana baktığında kıkırdadım.
Pekala, evet insanları mutlu etmek cidden güzel bir histi.
"Hay ben böyle işte, çok güzel bu!"
"Beğenmene sevindim, zevkini bilmediğim için Jungkook biraz yardımcı oldu."
"Teşekkür ederim."
Jungkook hediyesini verirken bende onları rahat bırakmak adına bir kaç adım geriledim. Etrafa baktığımda büyük bir masanın etrafında toplanmış keyifli topluluk eğlenerek birbiriyle vakit geçiriyordu.
Ben ise kendimi aile yemeğine zorla getirilmiş bir ergen gibi hissediyordum.
"Fotoğraf çekileceğiz herkes buraya!"
Jimin kalabalığa seslendiğinde herkes o yöne doğru adımlarken Jungkook belimden kavrayak birlikte fotoğraf için bir yer edinmemizi sağladı.
Gülümseyerek yüzüme bakarken burnunu nazikçe yanağıma değdirdikten sonra geri çekildi.
"Fotoğraf işi bittikten sonra sana söylemem gereken bir şey var."
"Tamam."
Sonrasında bir kaç kere fotoğraf çekilip yerlerimize döndük. Hediyeler verilmeye devam ederken biz ilk olarak vermemizin rahatlığıyla yerimizde oturuyorduk.
O sırada diyeceği şeyi beklerken Jungkook'a döndüm.
"Ne diyecektin, bir şey mi oldu?"
"Bunun için geç kaldım biliyorum o yüzden özür dilerim..."
O rahatça kelimeleri yavaş yavaş dökerken ben gerilerek parmaklarımla oynamaya başlamıştım.
"Haftasonu annem ve babam bizi onlarda kalmak için davet etti."
Gerginliğe karışan şaşkınlığımla sanırım artık şokta sayılabilirdim.
Haftasonuna üç gün varken böyle önemli bir şeyi nasıl şimdi söyleyebilmişti?Reddedebileceğim ihtimalini düşünmemişti ve şimdi üç gün kala hiç bir daveti reddedemezdim. Büyük saygısızlık olurdu.
"İşim olabileceğini hiç mi düşünmedin? Niye bu kadar geç söylüyorsun?"
"Bu aralar kafan bulanmış gibiydi bu yüzden ben kendim bir bahane uydurup reddedecektim ama sonra sana da iyi geleceğini düşündüm."
Parmaklarımı başıma bastırarak derince bir nefes aldım.
"Pekala, o zaman yarın anne ve babana hediye almak için dışarı çıkalım."
Gülümsediği zaman kendimi kötü hissederek ona fazla yüklenmiş olabileceğimi düşündüm.
Elini tutup yanağını öptükten sonra geri çekilip gülümsedim.