Minho elindeki topu sektirmeyi bırakarak kendini çimlerin üstüne bıraktı. Tam yanında, kafasını çantasının üstüne koyarak uzanan Hyunjin'e baktı. Sarı, uzun saçları omuzlarına düşüyor, güneş sayesinde aydınlanıyordu. Minho onu hafifçe ittirerek yanına uzandı en yakın arkadaşının.
"Hyunjin," dedi Minho ve uzandığı yerde ona dönerek çenesini avcunun içine alarak devam etti, "sana bir şey soracağım."
Hyunjin hâlâ gökyüzüne bakıyor, eliyle güneşi engelliyordu. Minho'nun söylediği şeyle birlikte istifini bozmadı. Sadece onu onaylayan bir mırıltı çıkararak onu beklemeye başladı.
"Şey..." dedi Minho. Hyunjin bu sefer bakışlarını gökyüzünden çekerek arkadaşına baktı ve kaşlarını çattı.
"Söyleyecek misin bugün?"
Minho huzursuz bir şekilde kıpırdanarak uzandığı yerden kalktı ve oturdu. Hyunjin hâlâ merakla ona bakıyordu.
"Bir erkeğin başka bir erkekten hoşlanması normal mi?" diye sordu Minho sonunda. Şu an kıpkırmızı olduğunu kendisi bile görmeden hissedebiliyordu. Hyunjin sırıtmaya başladığında Minho onun dalga geçeceğini anlamış, hemen koluna vurmuştu.
"Normal tabii ki, ne var bunda?" dedi Hyunjin ve omuz silkti. Minho az da olsa rahatlamıştı ama bu Hyunjin'e göre tabii ki normal olacaktı çünkü zaten bahar festivalinden beri Jeongin denen o küçük çocukla beraberdi.
"Şimdi diyeceksin ki, senin için normal Hyunjin sen zaten Jeongin ile berabersin." diyerek devam etti Hyunjin. Minho ise düşüncelerinin okunduğunu hissederek ürpermişti.
"Yani evet..." dedi Minho ensesini kaşırken. Bu sırada Hyunjin gülümsüyor ve arkadaşını rahatlatmak için cümlelerini toparlıyordu.
"Seungmin'i biliyor musun?" diye sordu Hyunjin ve Minho onu onayladığında devam etti, "O üst sınıflardaki Bang Chan'dan hoşlanıyor."
Minho dikkatle onu dinlerken Hyunjin'in bakışları değişmişti.
"Bir şey diyeceğim ve bu aramızda kalacak." dedi Hyunjin. Minho ise daha çok merak etmişti. Hemen sırtını dikleştirdi ve gözlerini arkadaşına çevirdi.
"Geçen sene bir çocuk Seo Changbin'den hoşlanıyormuş." dedi Hyunjin, "Biliyorsun, Changbin Koç Seo'nun oğlu. Bu yüzden bazı kırmızı çizgileri falan varmış. Tabii bana kalırsa o sınırları babası çiziyordur ama neyse... İşte sonra bu Changbin çocuğu herkesin içinde reddetmiş, erkeklerden hoşlanmadığını söylemiş."
Minho ağzı açık bir şekilde arkadaşını dinlemiş ve şaşkınlığını gizleyememişti. Bunlar sadece dedikodu muydu, yoksa doğru muydu? Aslında dün gördüğüne göre Changbin oldukça iyi birine benziyordu.
"Yazık olmuş..." diyebildi Minho sadece. Daha sonra çimleri yolmaya başladı.
"Kimden hoşlanıyorsun?"
Minho duyduğu soruyla çimleri yolmayı bırakıp bakışlarını arkadaşına çevirdi. Asıl konunun bu olduğunu daha yeni fark ediyordu
"Minho!"
Hyunjin ve Minho sesin geldiği yöne kafalarını çevirdiğinde onlara doğru gelen Jisung'u görmüşlerdi. Minho o an ne yaptığını bile anlamadan bakışlarını Hyunjin'e çevirdi.
"Selam, Jisung!" dedi Hyunjin enerjik bir şekilde. Jisung da gülümseyerek ona selam verdi ve daha sonra bakışlarını yerde oturan Minho'ya çevirdi.
"Minho," dedi Jisung, "sana bir şey göstermem lazım."
"Nedir?"
Jisung cevap vermeden bir süre Hyunjin'e baktığında Hyunjin cevabını almıştı.
"Benim Jeongin'in yanına gitmem lazım, bebek ekmeğimi fazla yalnız bırakmamalıyım."
Hyunjin kalkıp üstünü silkeledi ve daha sonra hızla okula geri döndü. O gider gitmez Jisung, Minho'nun yanına oturmuştu.
"Ne göstereceksin?" diye tekrarladı Minho. Bu sırada Jisung ise çantasından kulaklığını çıkardı, telefonuna taktı ve çimlerin üstüne uzandı.
"Yanıma gel." dedi Jisung. Minho onun dediğini ikiletmeden yanına uzandı ve ona uzattığı kulaklığın birini kulağına taktı. Çalan müzik Minho'nun kulaklarına dolarken sesin sahibinin Jisung olduğunu anlamıştı. Her şeyi unutsa da bu sesi her zaman hatırlardı Minho.
Şarkı bitene kadar Minho hiç kıpırdamadı. Esen rüzgâr, uçuşan kiraz çiçekleri, sıcak güneş, kuş sesleri, çalan müzik ve ikisi... Minho huzur dolu o anı bir kürenin içine hapsetmek istiyordu.
"Nasıl olmuş?" diye sordu Jisung merakla. Bunu öyle bir şekilde sormuştu ki, sanki Minho kötü dese o an müziği bırakacaktı.
"Çok güzel."
"Bunu dün Changbin düzenlemiş ve aralara kendi rap kısımlarını da eklemiş. Gerçekten harika rap yapmıyor mu?" diye sordu Jisung. Minho ise o ana sıkışmış gibiydi. Onu duyuyordu ama algılamıyor gibiydi. Tek yaptığı Jisung'un yüzünü incelemekti.
"Evet." dedi Minho sadece. Bunu çok sessiz bir şekilde söylemişti. Jisung ise onun dalgınlığını fark etmişti.
"Sen iyi misin Minho?" diye sordu Jisung. Minho cevap vermediğinde endişelenerek onun kolunu tuttu ve gözlerine bakmasını sağladı.
"Hasta mısın? Bir sorun mu var?" diye tekrarladı Jisung.
"İ-iyiyim." dedi Minho dalgınlığını üzerinden attığında. Sadece şaşkındı. Jisung'tan gerçekten hoşlandığını o an anlamıştı. Sesini defalarca duyduğu o an...
Jisung uzandığı yerden kalktı ve Minho'nun da onun yanına oturmasını bekledi. Minho bunu yaptığında Jisung onu omzundan tutarak kendine çekti ve başını göğsüne koymasını sağladı. Minho'nun o an gerçekten nefesi kesilmişti ve titriyordu.
"Ölüm döşeğinde de olsan iyiyim diyebilecek birisin." dedi Jisung sessizce, "İyi olduğuna inanana kadar böyle kalalım."
"Kalalım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝟵 | 𝗺𝗶𝗻𝘀𝘂𝗻𝗴
FanfictionJisung'ın hayattan hiçbir beklentisi kalmamışken voleybol takımındaki dokuz numaralı oyuncuyu görür.