final

4.5K 497 247
                                    

Evet evet evet, bu hikâye de böylece biterken size biraz reklam yapayım:

SÜREKLİ BAHSETTİĞİM YENİ MINSUNG KİTABIMI YAYIMLADIM🐿️

İsmi Lino's Menu. Bence bir şans verin ona da 🥺

Ayrıca 9'ı okuduğunuz ve destek olduğunuz, sevdiğiniz için teşekkürler! Çok güzel bir yolculuktu ve bu yolculukta bir sürü güzel insanla tanıştım. İyi ki varsınız!

•••

Jisung ve Minho hâlâ ortaokulun o tuvaletinde birbirlerine sarılırken Minho ayrıldı Jisung'ın kollarından. Sırıtarak onun gözlerine bakarken Jisung içinde bulunduğu eski üniformayla rahat etmeye çalışıyordu.

"Bundan sonra müzik odasına gitmiştin." dedi Minho ve Jisung'ın elinden tutarak onu peşinde sürüklemeye başladı.

"Hayır dur." dedi Jisung. Aynı zamanda sevgilisinin peşinden sürükleniyordu istemsizce, "Kapıyı açma sakın."

Minho onu dinlemeden müzik odasının kapısını açtığında bakışları oradan oraya gezmeye başlamıştı. İçeride Chan, Seungmin, Felix, Changbin, Jeongin ve Hyunjin bir şeyler hazırlıyorlardı. Eğer Minho bozmasaydı, onun için bir sürpriz olacaktı.

"NEDEN BURADASINIZ?!"

Chan sinirli bakışlarıyla arkadaşlarına baktığında diğerleri de korkuyla o tarafa çevirmişti gözlerini. Minho şaşırmış bir şekilde arkadaşlarına bakıyordu yalnızca.

"Minho bozdu her şeyi." dedi Jisung suratını asarak. Minho ise odaya girip masadaki pastalara, içkilere ve yerdeki balonlara gözlerini dikmişti.

"Her şeye baştan başladığınıza göre..." dedi Changbin keyifle, "Biz de buna dahil olmak istedik."

"Bugün çok garip duygular yaşıyorum." dedi Minho. Hayatında ilk defa mutluluktan gözlerinin dolduğunu hissediyordu, mutluydu. Jisung'ı yanında hissetmek onun için en değerli hazineye sahip olmak gibiydi.

"Hadi biraz pasta ye." dedi Jisung ve bir dilim keserek Minho'ya uzattı. Şu an herkes müzik odasında eğlenip bir şeyler yerken durgun olan tek kişi Seungmin'di. Hem Jisung ile yaşadığı tartışmadan dolayı, hem de Chan ile aynı ortamda olduğundan dolayı çok gergindi. Biraz da yalnız hissediyordu kendini. Kalçasını camın kenarına yaslamış, kollarını önünde birleştirmişti usulca. Ona uzatılan bir tabak pasta ile kaldırabilmişti güçsüz bakışlarını. Tabağı çekingen bir şekilde aldığında karşısındakinin Chan olduğunu çok geç fark etmişti. Hafifçe gülümsedi Seungmin.

"Hiçbir şey yemedin."

"Pek rahat hissetmediğim için... Yemek istemedim." dedi Seungmin ve pasta tabağını bir kenara bıraktı daha sonra yemek için.

"Bir sorun mu var?"

Chan'ın meraklı bakışları kendi yüzünde dolanırken Seungmin terlediğini hissedebiliyordu. İki yana ayrılan kâhküllerinin arasından akan bir damla teri sildi hemen, bakışlarını zor da olsa hâlâ sevdiği Chan'a dikti.

"Jisung ile tartıştığım için burada olmak doğru gelmedi. Bir de..."

"Bir de?" dedi Chan soru soran ses tonuyla. Çatılan kaşları Seungmin'in yüzünü delip geçiyordu sanki.

"Bir de sen varsın."

Chan duyduğu cümleyle afallayarak gözlerini büyüttü biraz daha. Ne diyeceğini bilememişti ve bu konuşmanın böyle olabileceğini tahmin etmemişti. Aklında daha farklı şeyler vardı.

"Biraz dışarı gelir misin?" diye sordu Chan ona kibarlıkla ve olumlu cevabı aldığında peşinden sürüklemeye başladı Seungmin'i. İkisi de küçük okulun dar koridorlarından birinde durduğunda sırtını duvara yasladı Seungmin. Şaşkın ve meraklı bakışlarını kaçırmıyordu Chan'dan.

"Uzatmayacağım." dedi Chan, "Sevgilim olmanı istiyorum."

Seungmin bunu beklemiyordu. Chan'dan her şeyi duymayı bekliyordu ama bu dediği, beklediği son şeydi. İstemsizce uzaklaştırdı bakışlarını ondan.

"Yaşanan onca şeyden sonra kabul etmezsen seni anları-"

Seungmin, Chan'ın konuşmasını beklemeden sarıldı ona. Hayatı boyunca beklediği tek şey ona doyasıya sarılmak ve bir karşılık olabilirdi. Nihayet istediği olduğunda, onun daha fazla konuşmasını istemiyordu. Chan'ın uzun kolları onun belini sararken tekrar anlamıştı Seungmin, onu ne kadar çok sevdiğini.

"Yaşananlar umrumda değil." dedi Seungmin ve hayatı boyunca unutamayacağı o ana sıkıca tutundu.

•••

Herkes yavaşça dağıldığında Jisung ve Minho nereye gittiklerini bilmeden yürüyordu sadece. Ayakları onları nereye götürürse oraya gidecek gibiydiler. Bu yolculukta Minho, Jisung'ın elini tutuyordu sıkıca. Onun sıcaklığından bir saniye bile ayrılmak istemiyordu.

"Bazen bu yaşananlara inanmak çok zor geliyor." dedi Minho gecenin sessizliğinde.

"Sonuç olarak yine birlikteyiz."

Minho kafasını ona çevirerek gülümsedi ve durdurdu sevgilisini. Sokak arasında onlara sadece kediler ve yıldızlar eşlik ediyordu.

"Hep birlikte olacağız." dedi Minho. Jisung'ın sevimli yüzüne dayanamayarak ellerini onun yanaklarına yerleştirdi ve bu sayede büzüşen dudaklarına bir öpücük kondurdu.

"Hey, dışarıdayız." dedi Jisung ve ondan uzaklaşarak Minho'nun elini tekrar tuttu ve yürümeye başladı.

"Yani? Burada kimse yok ki." dedi Minho ve çocuksu sesler çıkarmaya başladı, "Hadi ama! Seni öpmeme izin ver. Bir kerecik?"

Jisung hafifçe çatılan kaşlarıyla ona döndü ve başını salladı. Minho bu sefer az öncekinden farklı olarak onun çenesini tuttu ve daha tutkulu öpmeye başladı onu. Jisung bir seferliğine de olsa umursamadan ona karşılık verirken Minho dudaklarını çekti ondan ve son olarak yanağını öptü bir kez.

"Seni sürekli öpmek istiyorum."

Jisung kıkırdayarak Minho'nun elini tuttuğunda yürümeye devam ettiler. On dakika daha yürüdükten sonra adımları onları istemeden de olsa okudukları lisenin önüne getirmişti. İkisi de el ele tutuşarak bakışlarını okula çevirdiğinde Minho kısaca gülümsedi.

"İşte şimdi, her şeyin başladığı o yerdeyiz."

𝟵 | 𝗺𝗶𝗻𝘀𝘂𝗻𝗴Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin