"Neden her şeyi ben taşıyorum?"
Chan elindeki tüm çantaları, çadırı ve piknik sepetini yere attı ve daha sonra yere oturdu. Açıkçası şu an çok komik görünüyordu. Giydiği açık renkteki şortu, bol tişörtü ve safari şapkasıyla tam bir izciye benziyordu. Alt tarafı okul gezisi için ormana gelmişlerdi ama Chan durumu biraz fazla abartmıştı.
"Dert etme, sana yardım ederim." dedi Seungmin ve yerdeki çantaları toplamaya başladı. Chan kaşlarını çatarak ayağa kalktı ve çantaları onun elinden aldı.
"Sen küçüksün." dedi Chan. Jisung, Minho, Changbin ve Felix, Chan'ın dediğine bir anlam vermeye çalışsalar da başarısız olmuşlardı.
"Yani?" dedi Seungmin, "Senden uzunum."
Seungmin çantaları tekrar alıp omzuna attı ve önden yürümeye başladı. Chan ise diğer eşyaları arkasında sürükleyerek ona yetişmeye çalışıyordu.
"Az önce ne konuştu onlar?" diye sordu Jisung. Bakışlarını elini sıkıca tuttuğu Minho'ya çevirdi.
"İnan bilmiyorum, garipler."
Herkes Bay Kang'ı takip ederken kendilerine çadır için yer seçmeye çalışıyordu. Jisung için bu önemli değildi çünkü Minho'yla olduğu her yer onun için güzelleşiyordu.
"Buraya kuralım." dedi Minho bir ağacın altını gösterirken. Ağacın önünde küçük bir su birikintisi ve birçok çiçek vardı. Jisung başını sallayarak omzuna astığı çadırı kılıfından çıkarmaya başladı.
"Onu kurmayı biliyor musun?" diye sordu Minho.
"Ts, tabii ki biliyorum."
Ve saatler sonra Jisung hâlâ çadırı kuramamıştı.
"Yardım etmemi ister misiniz?" diye sordu Jeongin onlara doğru gelirken. Jisung onu tam olarak tanımıyordu, sadece Hyunjin'in sevgilisi olduğunu biliyordu.
"Evet, lütfen yardım et yoksa ormanın içinde uyuyacağım." dedi Minho yalvarır bir şekilde. Jeongin ise gülerek çadırı Jisung'ın ellerinden aldı ve kurmaya başladı.
Jisung ise pes edip Minho'nun yanına oturdu ve başını onun omzuna yaslayarak Jeongin'i izlemeye başladı.
"Çok iyiymişsin çadır kurma konusunda." dedi Minho ve gülmeye başladı. Jisung ise hiçbir şey demedi ve onun omzunda yatmaya devam etti.
"Bitti." dedi Jeongin bir süre sonra. Minho ona birkaç kez teşekkür etmiş ve küçüğüne sarılmıştı.
"Yemeğe kadar biraz dinlenin hyung." dedi Jeongin ve onlara el sallayarak yanlarından uzaklaştı.
"Uyumaya ne dersin?" diye sordu Jisung. Minho ise onu tam onaylamışken Seungmin elinde bir yastıkla onların yanına gelmişti.
"Şey, merhaba." dedi Seungmin utangaç bir şekilde. Yumuşak görünen kastığını kollarının arasına almış, öylece dikiliyordu.
"Sorun ne Seungmin?" diye sordu Minho merakla. Seungmin ise başını öne eğmişti.
"Kalacak yerim yok," dedi Seungmin, "Chan'ın, şey yani Chan hyungun çadırında kalabilmek için çadır getirmemiştim ama cesaret edemedim."
"Bence hyung kabul eder." dedi Jisung kendinden emin bir şekilde. Neden bunu yaptığını bilmiyordu ama Minho ile yalnız kalmak istiyordu.
"Eder mi?"
"Eminim edecektir." dedi Jisung. Seungmin ise emin olamasa da tekrar arkasını döndü ve Chan'ın yanına yürümeye başladı. Ortak bir alanda herkes barbekü ile uğraşırken bazıları da çadır kurmaya çalışıyordu. Chan ise çadırını halletmiş, Bay Kang'dan uzak bir yerde sigara içiyordu. Seungmin çekinerek onun yanına gitti.
"Ne oldu?" diye sordu Chan. Önce onun yastığına, sonra yüzüne baktı. Seungmin utanmış hissediyordu. Yanakları yanıyordu.
"Hyung," dedi sessizce, "kalacak yerim yok. Çadırımı unutmuşum."
"Yani?"
"Yani... Seninle kalabilir miyim? Minho hyungu rahatsız etmek istemedim Jeongin ve Hyunjin zaten yalnız olmak için zamanı kolluyorlar ve Felix-"
"Tamam." diyerek onun sözünü kesti Chan ve sigarasını yere atarak söndürdü, "Kalabilirsin."
"Teşekkür ed-"
"Önemli değil." dedi Chan ve ellerini cebine sokarak barbekünün yapıldığı alana gitti. Derin bir nefes alarak Changbin'in yanına oturdu ve masadan kendine biraz meze alarak yemeye başladı.
"Yavaş ye, ne oluyor?" diye sordu Changbin ve Chan'a baktı. Chan ise umursamadan yemeye devam ediyordu. Seungmin'i kabul etmişti ama nasıl kalacaktı ki onunla? Sonuç olarak Chan'ı sevdiğini söylemişti Seungmin. Belki de artık sevmiyordur onu...
"Bundan da ye hyung." dedi Seungmin ve Chan'ın tabağına biraz et koydu. Chan o ana kadar Seungmin'in yanında olduğunu bile bilmiyordu.
Seungmin kesinlikle Chan'ı hâlâ seviyordu.
Chan şaşkınlıkla tabağına bakarken ortadan biraz turşu aldı ve Seungmin'in tabağına bıraktı.
"Sen de bundan ye."
Seungmin mutlulukla Chan'ın bıraktığı şeyi yerken herkesin keyfi yerinde gibiydi. Tüm öğrenciler mutlulukla yemeklerini yiyor, sohbet ediyorlardı. Ta ki Jisung koşarak Chan ve Changbin'in yanına gelene kadar.
"Jisung, ne oldu?" diye sordu Chan korkuyla ve ayağa kalkarak onun kollarından tuttu.
"Minho yok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝟵 | 𝗺𝗶𝗻𝘀𝘂𝗻𝗴
FanfictionJisung'ın hayattan hiçbir beklentisi kalmamışken voleybol takımındaki dokuz numaralı oyuncuyu görür.