15

6.3K 907 701
                                    

"Minho," dedi Jisung ve bakışlarını ona doğru çevirdi. Pastayı yedikten sonra örtünün üzerine uzanmış, yıldızları izlemeye başlamışlardı.

"Hm?"

"Şuradaki yıldızın adını biliyor musun?" dedi Jisung eliyle küçük parıltıyı işaret ederken.

"Hayır, bilmiyorum." dedi Minho ve parıltıya bakmaya başladı. Uçsuz bucaksız gökyüzünde o kadar güzel parlıyordu ki, tıpkı Jisung'un gözleri gibiydi.

"Ben de bilmiyorum ama ona isim koyalım." dedi Jisung, "Böylece beraber olmadığımızda da onu görüp birbirimizi hatırlarız."

Minho'nun yüzü Jisung'un teklif ettiği bu masum teklifle adeta bir yavru köpek suratına dönmüştü. ( 🥺 ) Gözlerini Jisung'tan alamamıştı bir süre.

"Tamam, ne olacak ismi?"

"Hmm," dedi Jisung ve düşünmeye başladı. Açıkçası aklında bir isim yoktu.

"Soonie olsun." dedi Minho. Bundan sonra kendi kendine gülerek Jisung'a baktı.

"Nereden geldi bu aklına?"

"Kedimin ismi." dedi Minho ve Jisung'ın da gülmesine sebep oldu. Bundan sonra ikisi de ismi Soonie olan bir yıldıza sahipti.

"Peki ya o yıldızı göremezsek?" diye sordu Minho. Bu sırada bakışlarını Jisung'a çevirmişti.

"O yıldızı görürsek hep daha iyi hissetmeye çalışalım ve birbirimizi hatırlayalım," dedi Jisung. O da yattığı yerde dönerek bakışlarını Minho'nun gözlerine çevirmişti, "eğer o yıldızı göremezsem hemen seni ararım, sen de beni ararsın."

"Mantıklı." dedi Minho ve daha sonra ikisi de bir süre sessiz kaldı. Sadece gökyüzünü izliyorlardı. İkisi de birbirinin ne düşündüğünden habersiz öylece yatarken bu sessizliği bozan Minho olmuştu.

"Acaba bir gün hepimiz kendi yıldızımızı yeniden bulalım diye mi yıldızlar böyle parlıyor?" dedi Minho Küçük Prens'ten alıntı yaparak. Jisung ise gözleri parlayarak ona dönmüştü. Karşısında öylece kendisine bakan çocuğa olan hayranlığını gizleyemiyordu.

"Bizim yıldızımız tek olsun, Minho. Senin kendi yıldızın olmasın, benim de. Sadece bizim olsun."

"Peki gökyüzüne baktığımda Soonie'yi nasıl bulacağım? Yani bütün yıldızlar birbirine benziyor." dedi Minho düşünceli bir ses tonuyla.

"Yıldızım senin için herhangi bir yıldız olsun. Böylece gökyüzündeki bütün yıldızlara bakmayı seveceksin…"

Jisung da tıpkı Minho gibi Küçük Prens'ten alıntı yaptığında ikisi de sesli bir şekilde gülmüştü. Minho gülerken elleriyle yüzünü kapatmış ve daha sonra yattıkları yerde doğrularak oturmuştu. Jisung ise ellerini kafasının altında birleştirmiş bir şekilde uzanıyor, Minho'yu izliyordu.

"Şu an sana sarılmak istiyorum." dedi Minho birden. Söylediğinden hiç pişman olmamıştı ya da rahatsız hissetmemişti. Sadece ne istiyorsa onu söylemişti ve bu iyi hissettirmişti ona.

"Yap öyleyse." dedi Jisung ve yerinden kalkarak Minho'nun karşısına oturdu. Minho bir an bile kaybetmeden kollarını Jisung'ın beline doladı.

"İyi ki doğdun Minho." dedi Jisung gecenin sessizliğinde. Minho ise hiçbir cevap vermeden ona sarılmayı sürdürüyordu. O gece Soonie gökyüzünden onlara göz kırpmayı kesene kadar sarıldılar. Hiç yarın olmayacakmış gibi...

•••

"Sesim bok gibi çıkıyor." dedi Chan ve kulaklıkları bir kenara fırlattı. Daha sonra gidip müziği düzenleyen Changbin'in yanına oturdu.

"Hayır gayet güzel. Kendini duymadığın için garip geliyor sadece."

Jisung Changbin'e katıldığını belli etmek için başını salladı ve üniformasının bir düğmesini açtı. Saatlerdir müzik odasında çalışıyorlardı ve hava çok sıcaktı. Diğer öğrenciler bahçede vakit geçiriyorlardı.

"Artık gitsek mi? Hava çok sıcak." dedi Jisung.

"Siz gidin ben devam edeceğim." dedi Changbin ve işine geri döndü.

"Ben gidiyorum. Ne alakaysa Seungmin beni çağırmış bir şey söylemesi gerekiyormuş." dedi Chan ve sırt çantasını alarak sınıftan çıktı. Jisung da onun arkasından çıkmış ve Minho'yu aramadan önce lavaboya girmek istemişti. Alt kattaki lavabolara geldiğinde duyduğu seslerle kapının önünde beklemeye başladı.

"O takımı dağıtmamız kolay olacak." dedi içerideki çocuklardan biri, "Şımarık Minho yakında takımdan çıkacak. O takım Minho'suz bir bok yapamaz. Özellikle Hyunjin. Kim onun pasörlüğünü övüyor anlamıyorum."

"Minho piçi çıktığında işimiz kolaylaşacak."

Jisung kapıyı sesli bir şekilde ittirdi ve içeri girdikten sonra kapıyı arkasından kapattı. Gömleğinin kollarını yukarı doğru sıvarken karşısındaki iki alt sınıfa gülümsedi.

"Hanginizden başlayayım?"

Çocuklar hiçbir şey demeden geri geri giderken Jisung çoktan birine yumruğu indirmişti. Uzun zamandır kavga etmiyordu, uzaklaştırıldığından beri...

Jisung'un yumrukları birbirini kovalarken kapı açılmıştı. Jisung kim olduğunu bile umursamadan yaptığı işe devam ediyordu.

İçeri giren Minho ise hemen Jisung ve diğer çocukların arasına girdi. Jisung'ı durdurmak çok zordu. Bu onun zayıf noktasıydı.

"Jisung dur lütfen." dedi Minho ve onu ittirerek uzaklaştırmaya çalıştı. Daha sonra arkasındaki çocuklara döndü, "Ne bakıyorsunuz, gitsenize!"

Çocuklar çıktığında Minho hemen kapıya yönelerek kilitledi. Tekrar Jisung'un yanına gitti ve onu ayağa kaldırdı. Ellerini yıkamasına yardım ederken Jisung sesini çıkarmıyordu.

"Neden bunu yapıyorsun?" dedi Minho ve daha sonra musluğu kapatarak Jisung'ın karşısına geçti. O cevap vermediğinde tekrar konuşmaya karar vermişti.

"Kendine zarar veriyorsun Jisung. Bunu yapma."

Jisung yerdeki bakışlarını Minho'ya çevirdi ve ona doğru bir adım atarak yaklaştı. İçinden geçenleri söylemek istiyordu.

"Şu an seni öpmek istiyorum." dedi Jisung. Minho ise büyüyen gözlerini hemen eski haline çevirdi ve derin bir nefes aldı.

"Yap öyleyse."

Jisung soğuk ellerini Minho'nun yüzüne yerleştirdiğinde bakışları dudaklarındaydı. Bunu yaparsa sonra ne olacaktı? Sadece anı yaşamak istiyordu. Onu heyecanlandıran ve koruyan bu çocuğu öpmek istiyordu.

Öyle de yaptı. Sıcak dudaklarını Minho'nun dudaklarına değdirdiğinde hiç hareket etmedi. Sadece dudakları birbirine öylece dokunurken bile tüm vücudu alev almaya başlamıştı.

Minho daha fazlasını istercesine tek elini Jisung'ın ensesine götürmüş ve saçlarını okşamaya başlamıştı. Bunun üzerine Jisung cesaretini toplayarak daha derin öpmeye başladı onu. Minho'nun yumuşak dudaklarını belli bir ahenkle öperken kendini bulutların üzerinde hissediyordu.

Jisung sonunda dudaklarını ondan çektiğinde Minho'nun yanaklarının kıpkırmızı olduğunu gördü. Hafifçe gülümsediğinde Minho'nun yüzünde bir şaşkınlık vardı. Minho hiçbir şey demeden onun yanından geçip gitti ve kilitli olan tuvalet kapısını açarak koridora çıktı.

Minho tam da şu an, gökyüzündeki o yıldıza dokunduğunu hissediyordu.

𝟵 | 𝗺𝗶𝗻𝘀𝘂𝗻𝗴Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin