"Ben bir saksıyım." dedi Jisung ve kafasını masaya belki de onuncu kez vurmaya devam etti, "Vasıfsız ve akılsızım."
Minho kırılarak gittikten sonra Jisung yıllardır aralarında olan her şeyi Wooyoung ile paylaşmıştı. Artık yanında ona akıl verecek birini istiyordu Jisung. Tabii olmayan aklına nasıl tavsiyeler verilecekse...
"O zaman neden ona birlikte olmadığınızı söyledin? Salak mısın Jisung?" dedi Wooyoung ve Jisung'ın kafasına vurdu refleks olarak. Bunu her zaman San'e yapmaya alışmıştı, "Hem de dün... Siz şey... Yapmışsınız... Tanrı aşkına, nasıl birlikte olmadığınızı söylüyorsun! Çocuk odandan çıkarken kafasındaki hayali alevi gördüğüme yemin edebilirim. Çok sinirliydi. Gerçi zaten sinirli biri gibi duruyor, çok sert. Nasıl katlanabiliyo-"
"Woo," dedi Jisung ve işaret parmağını onun dudağına bastırdı, "çok konuşuyorsun."
"Sustum ama cevap ver, neden birlikte olmadığınızı söyledin?"
"Salağım ben tamam mı? Sadece... Belki tekrar..." dedi Jisung ve kapüşonunu kafasına takarak iki işaret parmağını birbirine dokundurdu ve dudağını büzdü.
"Tekrar ne?"
"Belki tekrar bana teklif eder falan diye düşündüm tamam mı? Onu kıracağımı nereden bileyim..."
Wooyoung Jisung'ın bu masum haline kahkahalarla gülerken, Jisung'ın ölümcül bakışları bulmuştu onun yüzünü.
"Tamam kızma." dedi Wooyoung en sonunda ve gülmesini durdurdu nihayet. Jisung'ın bu anime kızı tavırları onu her zaman güldürüyordu.
"Ne yapacağım şimdi? Çok kırdım onu. Çok üzüldü."
"Sorduğun soruya bak tatlım," dedi Wooyoung ve Jisung için yaptığı bitki çayını masanın üstüne bıraktı, "kendini affettireceksin tabii ki."
"Nasıl olacak bu?"
Jisung önüne gelen çayı yavaşça içerken oturduğu sandalyeye daha çok sinmişti. Alerjisi yüzünden büründüğü bu kasvetli havadan kurtulmak istiyordu hemen.
"Diğerleriyle konuşuyor musun?" diye sordu Wooyoung. Chan ve diğerlerinden bahsediyordu tabii ki. Jisung, Minho gittiğinden beri Woo'ya tüm soy ağacını üşenmeden çıkarmıştı.
"Yani... Seungmin hariç evet." dedi Jisung ve kaşlarını çatarak bardağını masaya bıraktı, "Ona da sinirliyim tamam mı? Beni çok sinirlendirdi, salak. Yakında sinirim geçer. Geçmişi unutmaya çalışıyorum artık."
"Sinirlenmeni gerektirecek bir şey yok. Herkes kendi hayatından sorumlu, Jisung. Anlattığına göre sen Seungmin ile sonradan arkadaş olmuşsun. Yani Seungmin ve Seonghwa daha eski arkadaşlar. Onu koruması gayet doğal ama ona rağmen seni de yalnız bırakmamış. Ayrıca bu Seonghwa ismi çok tanıdık geliyor. Acaba San ve be-"
"Tanrım, çok fazla konuşuyorsun!" diye bağırdı Jisung yine onu bölerek.
"Ama haklıyım!"
Jisung derin bir iç çekerek baktı oda arkadaşına. Artık kendisine yardım etmesini istiyordu çünkü nasıl affettirmesi gerektiğini bilmiyordu kendini Minho'ya.
"Nasıl affettireceğim kendimi?"
"Ben de onu söylüyordum." dedi Woo, "Diğer arkadaşlarınla bir organizasyon falan kurun. Ne bileyim, eski günlerdeki gibi bir şeyler yapın işte."
Jisung biraz düşündü. Onlar hiçbir zaman birlikte bir şeyler yapmazlardı ki. Üstelik Felix ve Jeongin ile o kadar yakın bile değildi. Sadece Changbin ve Hyunjin yüzünden tanıyordu ikisini de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝟵 | 𝗺𝗶𝗻𝘀𝘂𝗻𝗴
FanfictionJisung'ın hayattan hiçbir beklentisi kalmamışken voleybol takımındaki dokuz numaralı oyuncuyu görür.