Minho uyanmıştı.
Uyandığı gibi de dinlenmesi ve kendine gelmesi için serum takılmış, bu yüzden tekrar uyumuştu. Tehlikeli bir durumda değildi. Doktor sadece oksijensizlikten ve hastalığı yüzünden bayıldığını söylemişti.
Jisung onun soğuk elini tutarken diğerleri dışarıda bekliyordu. Çok ağır uyuyordu Minho. Bu yüzden pembe dudakları hafifçe aralanmıştı ve yanakları kızarmıştı. İlacın etkisiyle terlemişti ve saçları alnına yapışmıştı. Jisung onun saçlarını dikkatlice önünden çekti ve serum takılı olan eline küçük bir öpücük kondurdu. Artık sesini duymak istiyordu, ona sarılmak istiyordu ama ne yazık ki bunu şu an yapamıyordu.
Uzun bir süre daha onun yüzünü izledi Jisung. Kalp atışlarının normal ilerlediğini gördüğünde içi rahatlamış, biraz dinlenmek için odasının dışına çıkmıştı. Chan, Changbin, Hyunjin ve Seungmin ondan gelecek iyi bir cevabı bekliyordu.
"İyi." dedi Jisung ve gülümsedi. Herkes bu anı bekliyormuş gibi evrene teşekkür etmeye başladı. Özellikle Hyunjin. İçi öyle rahatlamıştı ki, Minho uyandığı an konuşacaktı onunla.
"Hayatımdaki en zor on beş dakikaydı." dedi Chan ve derin bir nefes alarak elindeki su şişesini açtı. Bir yudum aldıktan sonra şişeyi yere bıraktı ve gözlerini Seungmin'e çevirdi. Seungmin ilk defa aynı ortamdayken ona bakmıyordu. Bakışları tamamen Hyunjin'deydi. Bunun nedenini merak etti Chan, ama Seungmin'e yaklaşmaya çekindi.
"İşiniz varsa gidebilirsiniz. Sizi endişelendirmek istemedim." dedi Jisung ve diğerlerine baktı. Changbin ve Chan kalabileceğini söylerken koridorun sonundan büyük bir gürültü duyuldu. Minho'nun annesi, oğlunun ismini söyleyerek onların yanına geliyordu. Jisung onun bunu nereden duyduğunu merak ediyordu ama cevap belliydi: Hyunjin.
"Nerede oğlum? Ne yaptın ona?" dedi Bayan Lee ve Jisung'ın üstüne yürüdü. Onun yakasına yapıştığında kadını Chan ve Hyunjin zor ayırmışlardı.
"Oğlunuzla ne kadar da ilgilisiniz." dedi Jisung. Bunu derken hiç tereddüt etmemişti çünkü annesi de olsa Minho'yu en çok üzen şey ailesiydi.
"Sen nasıl böyle konuşmaya cesaret edebilirsin? Dünkü çocuk gelmiş bana büyüklük mü taslıyor?"
Jisung iyice sinirlendiğinde Hyunjin onu çekiştirip Bayan Lee'den uzaklaştırmıştı. Bayan Lee oğlunu görmek için doktorlarla konuşurken Jisung, Chan ve Changbin sigara içmek için dışarı çıkmaya karar vermişti.
"Geliyor musun?" diye sordu Chan Seungmin'e bakarak. Seungmin normal şartlar altında bu teklif yüzünden delirebilirdi ama şu an tamamen farklı şeyler düşünüyordu.
"Daha sonra gelirim."
Diğerleri dışarı çıkarken Seungmin ve Hyunjin yalnız kalmıştı, ikisi de sessizdi. Seungmin'e bu sessizlik bile sinir bozucu gelmişti bu yüzden oradan uzaklaşmış, kendini boş bir hastane odasına atmıştı.
Seungmin telefonunu ceketinin cebinden çıkardı ve alışkın olduğu o numarayı mesaj kısmına girdi. Derin bir nefes alıp parmaklarını klavyede gezdirmeye başladı.
seungmin: Konuşmalıyız hyung
2013
Seungmin kantinden aldığı muzlu sütü tek başına içerken camdan dışarıyı izliyordu. Artık liseye geçmeyi çok istiyordu ama hâlâ bir yılı vardı. Arkadaşlarının çoğu ise ondan bir üst sınıftaydı. Hatta bazıları lisedeydi.
Seungmin'in bulunduğu okulda arkadaşları olsa da sürekli görüştüğü hyungu liseye gidiyordu. Park Seong Hwa.
Seungmin, Seonghwa ile oturduğu mahalleden tanışıyordu. Seonghwa, onların oturduğu evin birkaç bina yanında oturuyordu ve bu yüzden çocukluklarından beri tanışıyorlardı. Aralarında iki yaş olmasına rağmen iyi anlaşıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝟵 | 𝗺𝗶𝗻𝘀𝘂𝗻𝗴
FanfictionJisung'ın hayattan hiçbir beklentisi kalmamışken voleybol takımındaki dokuz numaralı oyuncuyu görür.