27

4.1K 562 352
                                    

"Bunu konuşacağız Minho." dedi Hyunjin son kez. Daha sonra Jeongin yanlarına gelip konuşmalarını bölmüştü.

"Ne yapıyorsunuz bu saatte?" diye sordu Jeongin. Hyunjin sadece konuyu kapatıp sevgilisine sarılmakla yetinmişti. İkisi de çadırlarına dönerken Minho yıllardır yüzleşemediği o olayla karşı karşıyaydı. O günden sonra bir kez daha bedeni tir tir titremeye başlamıştı. Kalbi ise her zamanki gibi, hızlıydı.

Minho ürkek adımlarını kendi çadırına çevirdi ve içeri girdi. Jisung hâlâ mışıl mışıl uyuyordu. Minho gözyaşlarını hızlıca sildi ve sokuldu sevgilisinin yanına. Sıkıca sarıldı ona arkasından ve dudaklarını ensesine yerleştirdi. Minho'nun tek yaşama kaynağı buydu. Jisung'ı hissedebilmek, Minho'nun nefes almasını sağlıyordu. Yeni açmış bir çiçek kadar canlı oluyordu Minho onunla. Tabii karanlık geçmişini unutursa...

"M-minho," diye mırıldandı Jisung ve daha sonra bedenini ona çevirerek yüzüne bakmaya başladı, "uyumadın mı?"

Minho, Jisung'ın yanağını baş parmağıyla okşarken hâlâ Hyunjin'le konuştukları aklındaydı ve sürekli üç yıl öncesine dönüyordu. Tüm duyguları mahvolmuştu bir anda. Jisung'a haksızlık mı ediyordu gerçekten?

"Uyku tutmadı." dedi Minho sessizce ve Jisung'ın yanağına küçük bir öpücük kondurdu. Jisung sevgilisine sıkıca sarılmış, bacağını da üstüne atmıştı. Ona en çok böyle sarılmayı seviyordu. Sıcacıktı.

"Dışarı çıkmak ister misin?"

Minho duyduğu fikirle başını salladı ve yattığı yerden doğruldu. Jisung tüm olanlardan habersiz onun elini tutarken nasıl da güvende hissediyordu kendini... Oysa hayatının aşkının ölümünü izleyen sevgilisinin elini tutuyordu şu an.

Jisung ve Minho çadırdan çıkıp ormanın içine doğru yürüdüler ve yıldızları en iyi görebilecekleri bir yer seçtiler kendilerinde. Herkesten, her şeyden uzak bu yerde bir tek ikisi ve kocaman bir sır vardı.

"Bana bir şarkı söyle, Jisung." dedi Minho. Sadece onun sesini duymak istiyordu. Bir gün öldüğünde onun sesini duyarak ölmek istiyordu.

"Bu sefer de sen söyle." dedi Jisung sakin bir sesle.

Lee Know.

Minho uzun süredir bürünmediği kimliğine şimdi mi bürünecekti? Müziği bıraktığından beri tek bir şarkı sözü bile söylememişti Minho.

"Bunda pek iyi değilimdir..."

"Lütfen, Minho."

Minho bugün belki de yüzüncü kez dolan gözlerini Jisung'tan gizlemeye çalışarak gökyüzüne baktı. Onlarca yıldız arasında gördüğü aya baktı, daha sonra da Jisung'a. Derin bir nefes aldı duygularını anlatacak olan şarkıya başlamadan önce. Jisung'un gözleri üzerindeydi.

I know you're somewhere out there
Somewhere far away
I want you back, I want you back
My neighbors think I'm crazy
But they don't understand
You're all I had, you're all I had

At night, when the stars light up my room
I sit by myself

Talking to the moon
Trying to get to you
In hopes you're on the other side talking to me, too
Or am I a fool who sits alone talking to the moon?

Minho üç yıldır susturduğu sesini açığa çıkardığında Jisung şaşkındı. Gerçekten Minho'nun sesinin bu kadar güzel ve huzurlu olduğunu bilmiyordu. Bir insan nasıl hem yakışıklı, hem yetenekli hem de iyi kalpli olabiliyordu? En azından Jisung'a göre öyleydi...

"Neden daha önce söylemedin?" diye sordu Jisung ve Minho'nun yüzünü ellerinin arasına aldı, "Bu kadar güzel bir sesinin olduğunu neden daha önce söylemedin."

"Dünya üzerindeki hiçbir ses seninkisi kadar güzel ve huzur verici olamaz, Han Jisung."

Jisung sevgilisinin bu dediğine gülümsedi ve elleri arasındaki yüzünü kendine yaklaştırdı. Ay ışığının yüzünde nasıl parladığını izledi Jisung. Ona göre Minho dünyanın en masum şeyiydi...

Nerede olduğunu bile umursamadan öpmeye başladı Jisung onun dudaklarını. Öpüşünden gelen tatlı çilek tadı gülümsemesini sağlamıştı. Jisung, Minho'nun alt dudağını büyük bir açlıkla çekiştirirken Minho onun belini sıkıca sarmıştı. Bu his bağımlılık gibi olmuştu Minho için. Şimdi üç yıl önceye dönseler, yine yapar mıydı aynı şeyi?

Jisung dudaklarını sevgilisinden çektiğinde elini onun kalbine yerleştirdi. Yine hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu Minho'nun kalbi.

"Keşke bunu sikik hastalığın değil de ben yapabilseydim." dedi Jisung. Minho büyüyen göz bebeklerini ondan gizlememişti. Sadece gülümsedi.

'Zaten senin onunla ne kadar mutlu olduğunu gördüğüm ilk an başladı bu sikik hastalık'

Minho sanki düşüncesi silinicekmişcesine başını iki yana salladı ve gökyüzünü izlemeye başladı. Gözü ilk defa Jisung ile sahip oldukları yıldızı aramamıştı. Minho'nun gözü, aydaydı.

'Özür dilerim, Hong Joong."

Bir özür ne kadar zor olabilirdi ki? Minho için o gece özrü, tonlarca ağırlıktaydı ve Hyunjin'in hatırlatmasıyla o yükün altında ezilmeye başlamıştı.

"Ne düşünüyorsun?" diye sordu Jisung Minho'yu izlerken.

"Soonie'ye bakıyorum."

Jisung da o an gülümseyerek gökyüzüne bakmaya başladı. Bir yalanlar silsilesinin altında ezildiğinin farkında değildi. Minho'nun yıldızı izlediği bile yalandı ve Jisung hiçbir şeyin farkında değildi.

"Minho..." dedi Jisung hâlâ gökyüzüne bakarken, "Sana âşığım."

Ve Minho o gece 'özür dilerim'den daha ağır bir cümle bulmuştu kendisine.

𝟵 | 𝗺𝗶𝗻𝘀𝘂𝗻𝗴Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin