Arkadaşlar tatlı mı tatlı bir Chanlix kurgusu yayımladım. Bakarsanız çok mutlu olurum ❤️
•••
Chan, çocuklarla çalıştığı müzik odasından çıkıp yürümeye başladı. Bu sırada gömleğindeki isimliği düzeltmiş, saçlarını parmaklarının arasından geçirmişti. Geçen teneffüs alt sınıflardan biri yanına gelerek Seungmin'in onu çağırdığını söylemişti. Peki ama neden?
Belki de grup fotoğrafıyla ilgili bir şey söyleyecektir diye düşündü Chan. Çok da fazla umursamamaya çalışarak en alt kata, kantine indi. Ders saati yaklaştığı için kantin çok kalabalık değildi. Seungmin ise en köşe masalardan birinde elinde bir şişe kola ile oturuyordu. Chan onun yanına ilerleyerek çantasını omzundan indirdi ve karşısındaki sandalyeyi çekip oturdu. Seungmin'in gergin bakışları Chan'ı sararken, Chan da garip hissetmeye başlamıştı.
"Beni çağırmışsın." dedi Chan. Seungmin ise hızlıca başını salladı.
"Hyung..." dedi Seungmin. Sesi oldukça güçsüz çıktığında başını öne eğdi. Sanki bir suç işlemiş gibi görünüyordu.
"Bir sorun mu var? Başın mı dertte? İstiyorsan halledebilirim, çekinmene gerek yok."
Seungmin hemen ellerini sallayarak öyle bir şey olmadığını söylemeye başladı. Chan hemen bu konuşmanın bitmesini ve derse girmeyi istiyordu.
"Öyle bir şey değil." dedi Seungmin. Elleriyle oynarken bakışları yerdeydi.
"Seungmin, hemen söylesen iyi olur zil çalıyor."
Seungmin sandalyede doğrulup sonunda bakışlarını Chan'a çevirdi. Ellerini önünden çekip iki yana indirdi ve sandalyesini arkaya itip ayağa kalktı."Chan-hyung ben..." dedi Seungmin ve daha sonra gözlerini kapatarak devam etti, "Ben senden hoşlanıyorum."
Chan onun dediklerine şaşırsa da gülmeye başlamıştı çünkü Seungmin karşısında o kadar komik bir şekilde duruyordu ki... Gözlerini sıkıca yummuş ve kolları iki yanındayken ellerini yumruk yapmıştı.
"Gözlerini açmaya ne dersin?" dedi Chan. Gülmeyi kesmişti. Sanırım burası ciddi olması gereken kısımdı.
"Üzgünüm..."
"Seungmin," dedi Chan ciddi bir ses tonuyla, "sen çok iyi bir çocuksun ama ben ne yazık ki bir ilişki istemiyorum."
Chan daha sonra ayağa kalkıp çantasını omzuna taktı. Kantinden çıkmadan önce Seungmin'in saçlarını karıştırdı.
"Eminim benden daha iyilerini bulursun."
Chan kantinden çıktıktan sonra o rahat tavırlarını bir kenara bırakmıştı. Şaşkın ve garip hissediyordu. Bu okulda birçok itiraf almıştı ama Seungmin'den böyle bir şeyi hiç beklemiyordu. Ondan küçük olsa da buna cesaret edebilmişti.
Chan sınıfına giderken koridorda Jisung'u görmüştü. Jisung etrafına bakıyor, birini arıyor gibiydi.
"Jisung-ah!"
Jisung, Chan'ın sesiyle beraber sağına ve soluna bakarak ona yaklaştı. Heyecanlı ve garip görünüyordu.
"Hyung, Minho'yu gördün mü? Gördüğünü söyle."
"Görmedim." dedi Chan ve onun paniklemesine karşılık arkadaşının kollarını tutarak sakinleştirdi.
"Kaçtı resmen benden." dedi Jisung ve eliyle yüzünü kapattı. Chan ise onun anlatması için bekliyordu. Bu sırada dersler çoktan başlamıştı yani ikisi de bu dersi ekmiş bulunuyordu. Bu yüzden gözden uzak bir yere, yangın merdivenlerine ilerlediler.
"Ne demek kaçtı?"
"Nasıl anlatacağımı bilmiyorum." dedi Jisung ve öylece yere bakmaya başladı. Bakışları boş, aklı doluydu. Tamamen doluydu. Derin bir nefes alarak devam etti, "Ben bir bok yedim ve Minho'ya laf atan birkaç çocuğu hırpaladım. O sırada Minho geldi, sakinleştirdi beni. Peki ben ne yaptım? Öptüm onu. Sonra kaçtı yanımdan."
"Belli ki utanmış." dedi Chan. Bu sırada arkadaşının düşünceli halini izlemekten kendini alamıyordu.
"Minho'dan hoşlanıyorum." dedi Jisung. Bunu söylediği noktada bakışları Chan'a çevrilmişti, "Başlarda sadece ona karşı sorumluluğum olduğunu falan hissediyordum. Ona yardım etmem gerekiyor gibi... Ama o yanımda olmadığında her şey boka sarıyor sanki. Onu yanımda istiyorum. Sürekli kollarımın arasında olmasını istiyorum, sıcaklığını hissetmek istiyorum."
"Bir nefes al." dedi Chan ve gereğinden fazla heyecanlanan arkadaşını gülerek durdurdu.
"Fazla konuşuyorum değil mi? Minho'yu tanıdığımdan beri daha fazla konuşmaya başladım, beni heyecanlandırıyor."
"Peki onun sana karşı ne hissetiğini biliyor musun?" diye sordu Chan. Acaba Seungmin de, Jisung'un Minho'yu sevdiği gibi mi seviyordu kendisini? Düşünmeden duramamıştı.
"Bilmiyorum ama bence o da benden hoşlanıyor. Sonuçta öptüğümde bana karşılık verdi, beni reddetmedi." dedi Jisung. Bunu kendinden emin bir şekilde söylemişti.
"Chan-hyung," dedi Jisung ve çantasından bir kâğıt çıkararak ona uzattı. Heyecandan elleri titrerken devam etti, "ben yeni şarkı sözü yazdım. Tabii bitmedi ama... Baksana, beğenecek misin merak ediyorum."
Chan sözlerin başını dikkatlice okurken gülümsedi. Güzel sözlerdi. Belli ki hikâyesi vardı...
"Çok güzel. Üstünde çalışırız."
"Bu arada, Seungmin ne söyleyecekmiş sana?" diye sordu Jisung. Chan ise onun söylediğinde şaşırdı ama bozuntuya vermedi.
"Hiç, biri onu rahatsız ediyormuş da büyüğü olarak ilgilenmemi istedi."
Jisung anladığına dair başını salladı. Bu sırada yangın merdivenlerinin birinde Minho'nun onları dinlediğini ikisi de fark etmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝟵 | 𝗺𝗶𝗻𝘀𝘂𝗻𝗴
FanfictionJisung'ın hayattan hiçbir beklentisi kalmamışken voleybol takımındaki dokuz numaralı oyuncuyu görür.