20

5.6K 749 337
                                    

Jisung gözlerini açtığında Minho'nun yüzüyle karşılaşmıştı. Sessiz bir şekilde uyuyordu Minho. Jisung ise onun yanında uzanıyordu. Elleri hâlâ birbirine kenetliydi.

Jisung bugün bir şey yapmak istiyordu. Joong'u ziyaret edecekti. Ona söylemek istedikleri vardı. Bu şekilde eksik parçayı tamamlayacağına inanıyordu.

"Beni izlediğini hissedebiliyorum." dedi Minho. Dakikalardır uyumuyordu ama gözleri kapalıydı. Jisung şaşkınlıkla geri çekildi ve elini onun elinden çekti.

"Hey!" dedi Jisung ve kaşlarını çattı, "Bu yaptığın çok kötü..."

"Uyurken bile çok güzel olduğumu biliyorum. Hak veriyorum sana." dedi Minho ve gülmeye başladı. Jisung ise çoktan onunla boğuşmaya başlamıştı. İkisi de aynı anda yataktan düştüklerinde birbirlerine gülüyorlardı. Sonunda Minho gülmekten karnı ağrıdığı için durmuştu.

"Okula geç kalıyoruz." dedi Minho ve ayağa kalktı.

"Ben gelmeyeceğim. Bugün yapmak istediğim bir şey var."

"Ne yapacaksın?"

"Joong'u ziyaret etmek istiyorum." dedi Jisung. Minho kalbi kırılsa da onu anlayışla karşılamış ve olumlu anlamda başını sallamıştı. Acaba Jisung oraya gittiğinde çok ağlıyor muydu? Canı çok acıyor muydu? Ona destek olmak istiyordu.

"Jisung, eğer rahatsız olmazsan..." diye söze girdi. Derin bir nefes alarak yerde yatan Jisung'a baktı, "Seninle gelebilir miyim?"

Jisung şaşırsa da bundan rahatsız olmamıştı. Minho'dan destek alarak ayağa kalktı ve gülümsedi.

"Gelebilirsin."

Jisung ve Minho anlaştıktan sonra Minho annesinin evde olup olmadığını kontrol etti. Sabahtan evden çıktığını öğrendiğinde Jisung ile aşağı indi. Rahatça dışarı çıkabilirlerdi böylece.

Yol boyunca hiç konuşmadılar. Jisung'ın aklı ise tamamen dolu gibiydi. Bu yüzden hiçbir şey söylemedi yol boyunca. Aklı karışıkken konuşmak istememişti. Hem de gergindi.

Beraber otobüse bindiklerinde Jisung camı açmış, kafasını dışarı çıkarmıştı. Rüzgâr yüzüne vurmaya başladığında Joong'un artık bu duyguyu yaşayamıyor olması ona garip gelmişti. Artık hiçbir şey hissedemiyordu, yaşamıyordu, nefes almıyordu... Bu düşünceler Jisung'ın içini daha da karartmıştı. Yine de Minho'yu üzmemek için kendini durdurmak istiyordu.

"Geldik." dedi Jisung otobüs durduğunda. Daha sonra Minho indi ve arkasından da Jisung ilerledi. Yeşillik bir alanda inmişlerdi. Huzurlu bir yer gibi görünüyordu. Ölüleri düşünmeyecek olursak...

Jisung ve Minho gördükleri tepenin en üstüne çıkmaya başladılar. Jisung yaklaştıkça öfkesini saklamaya çalışıyordu. Ve tabii gözyaşlarını da... Sonunda Joong'un mezarına geldiklerinde Jisung ağlamamak için vücudunu dikleştirdi.

"Merhaba Joong." dedi önce. Ne diyeceğini bile bilmiyordu. Sadece onunla konuşmak istiyordu, "Uzun zamandır gelmediğim için bana kızgın mısın?"

Jisung'ın gerçekten bir cevap beklemesini Minho şaşkınlıkla izliyordu. Gerçekten ürpermişti ve kalbi deli gibi atıyordu.

"Eminim kızmışsındır. Ben de sen beni bıraktığında böyle kızmıştım. Joongie, bugün buraya gelmemin sebebi sana söyleyeceklerimin olması," dedi Jisung. Daha sonra beklenmedik bir anda Minho'nun elini tutarak devam etti, "gördüğün gibi bugün yalnız değilim. Buraya seni artık ziyaret edemeyeceğimi söylemek için geldim. Sana olan öfkemi artık içime gömmeye karar verdim."

Jisung, tuttuğu eli daha da sıkılaştırırken Minho bakışlarını ona çevirmişti. Jisung ise boş bir şekilde mezar taşına bakıyordu.

"Ben bu çocuğu seviyorum, Joong. Beni mutlu ediyor, onun yanındayken tüm acılarımı unutuyorum. Bunu sana söylemem gerekiyordu çünkü eğer söylemeseydim sana ihanet etmiş olacaktım. Biliyorum, benim için mutlu olacaksın." dedi Jisung. Daha sonra Minho'nun elini bırakarak boynunda takılı olan bir kolyeyi çıkardı. Kolyeyi özenle mezar taşının kenarına bıraktı, "Hoşçakal Joongie, bana verdiğin güzel günler için teşekkür ederim."

Jisung konuşması bittiğinde gülümseyerek bakışlarını Minho'ya çevirdi. Artık bir tüy kadar hafif hissediyordu. Buruk olsa da rahatlamıştı.

"Eksik parçayı tamamladığımı düşünüyorum, Minho."

Minho da gülümseyerek onun elini sıkıca tuttu. Beraber tekrar tepeden aşağı inerken ikisi de farklı şeyler düşünüyordu. Jisung o kadar rahatlamıştı ki, Minho onun gerçekten iyi göründüğünü düşünüyordu.

"Bana gidelim." dedi Jisung otobüs durağına geldiklerinde. Tekrar uzun bir yol çekmek zorunda kalmışlar, daha sonra Jisung'ın evine ulaşmışlardı. Jisung kapıyı açtı ve içeri girdi. Minho da yabancı olmadığı bu eve girerken gerçekten her şeyin düzeldiğini hissediyordu.

Jisung içeri girer girmez hiç zaman kaybetmeden Minho'nun yüzünü ellerinin arasına almış ve dudaklarını birleştirmişti. İkisi de birbirlerini büyük bir açlıkla öperken ara sıra gülümsüyorlardı. Jisung, onu öperken aynı zamanda üstüne yürümüş, Minho'nun geri geri gitmesine neden olmuştu.

Minho kendini koltukta bulduğunda dudaklarını çekmişti Jisung'ın dudaklarından. İkisi de nefes nefese kalsalar da gülümsüyorlardı.

"Seni seviyorum, Minho."

Jisung onu tekrar öpmeden önce Minho'nun tişörtünün yeri boylamasını sağlamıştı. Minho da ürkek ellerini Jisung'ın tişörtünün içine sokuyor, onun sırtını okşuyordu.

Minho beklenmedik bir hareketle yerlerini değiştirmişti. Jisung'ı altına alıp kucağına oturduğunda onun tişörtünü çıkardı ve boynunu keşfetmeye başladı. Jisung, boynunda yer edinen ıslak öpücüklerle tatmin olurken ellerini Minho'nun kalçalarından alamıyordu.

"S-seni..." dedi Minho kesik nefeslerinin arasında, "Seni seviyorum, Sungie."

İkisi de aşkın ve zevkin doruk noktasına ulaşırken ilişkilerinde tek bir sorun bile olmayacağına eminlerdi. O gün saatlerce sevişti iki genç çocuk. Sonunda birbirlerine sarılıp uyuduklarında saat akşam dokuzu gösteriyordu.

𝟵 | 𝗺𝗶𝗻𝘀𝘂𝗻𝗴Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin