Resmen 10 bin olmuşuz 🥺👉👈
Hepinize teşekkür ederimmm••••
Jisung yerleştiği küçük odayı toparlarken yabancılık çekiyordu. Cebindeki son parayı da bu oda için harcamışken şimdi ne yapacağını bilmiyordu. Dizlerini kırarak yatağına özenle oturdu, eliyle yumuşak örtüyü biraz okşadı. Yumuşak kumaşlara dokunmayı seviyordu.
"Hastaneye yakın binada kalacağın için sağlıkla ilgili bir şeyler okuyacağını düşünüyorum." dedi Jisung'ın yeni oda arkadaşı Wooyoung. Bu sırada elindeki kahve fincanını ona uzatıyordu. Jisung çekinerek aldı bardağı, yavaşça dudaklarına götürdü.
"Evet. Sen?" diye sordu Jisung. Fazla uzatmak istemiyordu çünkü ne sohbet edesi, ne de arkadaş edinesi vardı.
"Veterinerlik okuyacağım."
Jisung anladığını belli eden bir ses çıkardığında Wooyoung gülümseyerek ayağa kalktı ve Jisung'ın odasından çıkmak için kapıya yöneldi.
"Geceleri geç gelirsem lütfen rahatsız olma. Sessiz olmaya çalışırım. İşim gece bittiği için bu şekilde olmak zorunda."
"Çalışıyor musun?" diye sordu Jisung. Kendisi de bu eylemi hemen gerçekleştirmek istiyordu tabii.
"Evet. On beş dakika uzaklıkta bir restorantta çalışıyorum. Bilirsin, para lazım."
En iyi Jisung anlardı bunu. Yakın zamanda kendisi için de bir iş diliyordu içinden. Wooyoung odadan çıkıp gittiğinde odasını düzenlemeye başlayabilmişti.
Anime figürlerini özenle camın önüne dizdi Jisung, geri kalanları da rafa koydu özenle. Kapaklarını bile açmadığı birkaç çizgi romanı beyaz kitaplığa yerleştirirken kollarının yorulduğunu fark ederek biraz hareket etti. Onun için önemli olan her şeyi dizmişti.
En sonunda onun formasına gitmişti yine elleri. Çantasının en altına yerleştirdiği için şimdi ortaya çıkıyordu. Formayı alıp çöpe atmak istedi önce. Ayakları metal kutuya yönlendiğinde yapamamıştı. İçinden kendi kendine söverek formayı katladı ve dolabına koydu.
Jisung iş aramak üzere dışarıda biraz gezmeyi düşünüyordu. Bu yüzden üstüne normal bir şeyler geçirdi ve odasından çıktı sessizce. Wooyoung ise o sırada tezgâhta yemek hazırlıyordu kendine.
"Ah, selam. Aç mısın?" diye sordu gülümseyerek. Jisung onun neden bu kadar enerjik ve mutlu olduğunu sorguluyordu ara sıra.
"Hayır, teşekkürler."
"Nereye gidiyorsun?" diye sordu Wooyoung o kapıya yönlendiğinde. Jisung tuttuğu kapı kulpunu bırakarak ona çevirdi yüzünü.
"İş aramaya."
"Harika! Jisung bu arada..." dedi Wooyoung ensesini kaşırken, "Numaranı alabilir miyim? Yani yanlış anlama sonuçta artık oda arkadaşıyız ve bir şey lazım olursa sana ulaş-"
"Telefonumu kaybettim. Hattımı geri almaya çalışıyorum." dedi Jisung ve kaşlarını çatarak devam etti, "Numaramı veririm ama hattı geri alana kadar bana ulaşamazsın."
"Tamam."
Jisung, Wooyoung'ın uzattığı telefona numarasını yazdı ve anlamsız bakışlarını da peşinde sürükleyerek odadan çıktı. Dışarı çıktığında derin bir nefes aldı Jisung. Şimdi yol boyunca yürüyecek, kendine uygun bir iş arayacaktı.
Yaklaşık on kafe ve beş restoranttan sonra, hiç istemese de pek de iyi durmayan bir bara girdi. Barmen olarak aranan pozisyona başvurduğunda ona ulaşmaları için bile bir telefonunun olmadığını fark etti. Bu yüzden yurt binasının numarasını verdi Jisung. Bu şekilde ona ulaşabileceklerdi.
Akşama doğru bedeni yorgun düştüğünde tekrar yurt odasına döndü. Kapıyı açıp içeri girdiğinde Wooyoung ortak alandaki masaya oturmuş, kitap okuyordu. Jisung'ın gelmesiyle başını kaldırdı ve gülümsedi.
"Selam, iş bulabildin mi?"
"Her yere başvurdum. Haber bekleyeceğim." dedi Jisung ve çantasını bir kenara fırlatarak ortak alandaki mutfakta yiyecek bir şeyler aramaya başladı. Bu sırada Wooyoung ayağa kalkmış, mikrodalganın içinden bir paket sıcak ramen çıkarmıştı.
"Bunu sen ye. Ben sabahtan beri yemek yiyorum zaten." dedi Wooyoung ve ramen kutusunu masaya koydu. Jisung bu çocuğu anlamıyordu. Sürekli pozitifti ve arkadaş canlısıydı. Yine de kimseye güveni kalmadığı için soğuk davranıyordu ona.
Masaya konulan rameni bir çırpıda bitirdi Jisung. Daha sonra Wooyoung'a gülümseyerek teşekkür etti. Çekinse de, arkadaş olabileceklerine çok az ihtimal veriyordu.
"Yorulmuş görünüyorsun." dedi Wooyoung. Evet, yorgundu Jisung. O kadar çok şey yaşamıştı ki artık nasıl ayakta kalacağını bilmiyordu.
"Evet, uyuyacağım. Yemek için tekrar teşekkürler."
Jisung ramenin kutusunu çöpe attı ve odasına girdi. Kendini yatağa atarken tek düşündüğü şey şimdi ne yapacağıydı. Kafası karışıktı ve canı yanıyordu. Arkadaşlarını özlüyordu ama asla düzelmeyeceğini biliyordu. Sonuçta arkasından bıçaklamışlardı onu, iyileşmeyecek bir yara açılmıştı kalbinde.
Wooyoung da Jisung içeri gittikten sonra yatağına uzandı ve kulaklıklarını takarak müziğini açtı. Oda arkadaşının Jisung gibi biri olmasından memnundu açıkçası. Yüzü çok masum görünüyordu ve iyi biri gibiydi. Yine de soğuktu Woo'ya karşı. Ama Wooyung onunla arkadaş olmak istiyordu çünkü başka hiç arkadaşı yoktu. Buraya yeni bir sayfa almak için geldi.
Telefonunun mesaj bölmesini açtı Wooyoung aklına gelen bir fikirle ve Jisung'ın numarasını girdi.
wooyoung: Merhaba Jisung. Eğer hattına kavuştuğunda bu mesajı görürsen, umarım iyi arkadaş olmuşuzdur. Mesajın yok olacağını düşünsem de yine de söylemek istedim. Yakın olacağımıza inanıyorum. Çünkü bu dört duvar arasında gerçekten yalnızım.
Wooyoung ondan cevap gelmeyeceğini bilerek telefonunu bırakmıştı ama gelen bildirim sesiyle ürperdi. Bunu beklemiyordu.
jisung: Sen kimsin?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝟵 | 𝗺𝗶𝗻𝘀𝘂𝗻𝗴
FanfictionJisung'ın hayattan hiçbir beklentisi kalmamışken voleybol takımındaki dokuz numaralı oyuncuyu görür.