Bilmenizi istiyorum ki yepyeni bir Minsung kurgusu geliyor, okur musunuz? 😌
•••
Minho kulaklarına dolan sesle adeta bir cennette hissediyordu kendini. Hiç olmadığı kadar mutlu ve huzurluydu. Gerçi şarkının kendisine olup olmadığından bile emin değildi daha. Yine de öyle olduğunu umuyordu.
Şarkı bittiğinde Minho kendini direkt dışarı atmıştı çünkü arka arkaya gelen gülüşlerinin ardından nefesi daralmaya başlamıştı. Yine de gülümsemeye devam ediyordu çünkü Jisung ile aynı yerde, aynı havayı soluyordu. Ona dokunurken yaşadığı huzuru her yerinde hissediyordu.
"Erken kaçtın."
Şimdi duyduğu sesle de huzuru ikiye katlanmıştı. Yumuşak ses tonunun geldiği yöne baktığında görmüştü onu. Sokak lambalarının yaydığı ışıkla parlıyordu Jisung'ın saçları. Hafifçe gülümsedi Minho.
"Kaçmadım," dedi Minho ve ona doğru adımladı, "sadece hava almam gerekiyordu."
"İyi misin?"
"İyiyim. Sadece sesin başımı döndürdü." dedi Minho gülerek. Jisung ise ona uzun zaman sonra tekrar gülümsemişti
"Hmm..." dedi Jisung ve ensesini kaşıdı başını öne eğerken, "Peki... Hayatın nasıl gidiyor?"
Minho onun sohbet etme çabasına gülümserken Jisung da merakla izliyordu onu. İtiraf edecek olursa, onun yüzüne bakmayı özlemişti. Hem de çok fazla özlemişti.
"Hayatım mı? Hmm... Sadece resim yaparken kafam dağılıyor. Günün geri kalanında seni özlüyorum."
Jisung yüzünün kızardığını hissetmişti aniden. Bu yüzden bakışları yeri bulmuş, çarpık bacakları birbirine bakacak konuma gelmişti. Utangaç bir şekilde ellerini birleştirmişti.
"Jisung..." dedi Minho sessizce, "Acaba... Bir şeyler içmek ister misin?"
Minho sonunda söylemek istediği cümleyi kurduğunda derin bir nefes almıştı. Karşısındaki utangaç çocuğa bakarken geçmişi düşündü. Yine geçmişe dönse, onun için her şeyi yapardı.
"Olur, içelim. Burada mı?"
"Nasıl istersen. Atölyeye de gidebiliriz." dedi Minho. Artık gerginliğini üstünden atmıştı çünkü Jisung kafasını kaldırmış, ona bakıyordu.
"Gidelim o halde."
Minho'nun atölyesine gitmek için karar kıldıklarında ikisi de yavaş adımlarını cadde boyunca sürdürmüşlerdi. Karanlık gecede onları tek aydınlatan yıldızlardı ve ikisi de memnundu bu durumdan.
Çok uzun sürmemişti atölyeye varmaları. Minho anahtarla kapıyı açarken Jisung'ın burnuna o tanıdık koku dolmuştu aniden. Binbir türlü boyaların kokusu başını döndürmeye yetiyordu.
Minho içeri girip ışıkları yaktı, yerdeki fırçaları toparlayarak bir kenara bıraktı. Jisung ise o sırada tam ortada duran deri koltuğa yerleşmişti. Çekingen bir şekilde oturduğunda Minho gülümseyerek ona baktı.
"Ceketini çıkarabilirsin. Burası oldukça sıcak."
Jisung ceketini çıkarırken Minho ikisi için bir şişe şarap açmıştı. Minho hem burada çalıştığı, hem de çoğu zaman burada kaldığı için her zaman yiyecek ve içecek bir şeyler olurdu. İyi ki alkol almışım diye düşünmekten alamadı kendisini. Kırmızı şarabı kadehlere özenle doldurdu ve bir tanesini Jisung'a uzattı. Şarap şişesi de daha sonra bitirilmek üzere masada yerini almıştı.
"Aç mısın?" diye sordu Minho. Bunu sormak için biraz geç kaldığını hissetmişti.
"Hayır, değilim."
Jisung kadehinden bir yudum aldıktan sonra cevaplamıştı onu. Minho onun kadehi kavrayan küçük ellerine baktı bir süre. Bilekliği hâlâ küçük bileğini kavrıyordu ve bu Minho'nun sevildiğini hissetmesine neden oluyordu. Özlemişti bu hissi. Jisung tarafından sevilmek, bulutlara pamuk şeker gibi dokunmak gibiydi. Öyle tanımlıyordu Minho.
"Neden tekrar gruba döndün?" diye sordu Minho. Bu sırada kendine biraz daha şarap doldurmuş, buruk bir şekilde gülümseyen Jisung'a bakmıştı.
"Bazı şeyleri düzeltmek istedim."
Minho kaşlarını kaldırıp başını salladı. Jisung'tan hiçbir zaman böyle bir adım beklememişti çünkü öfkeli olduğunu biliyordu. Kendisini asla affetmeyecek diye düşünmüştü bunca zaman.
"Chan ve Changbin'i hiçbir zaman suçlamadım, sadece o anın siniriydi." dedi Jisung. Daha sonra kadehini masaya bıraktı ve oturduğu yerde Minho'ya biraz daha yaklaştı, "Seni de suçlamadım."
Jisung'ın soğuk eli Minho'nun yanağına ulaştığında Minho'nun dudakları şaşkınlıkla aralanmıştı. Jisung'tan her şeyi bekliyordu ama bu sözü asla beklemiyordu.
"Seni suçlamadım. Sadece herkesin her şeyi bilip de benim bilmiyor olmam kalbimi kırdı. Benden gizlemen kalbimi kırdı, Minho." dedi Jisung. Tüm bu konuşması boyunca baş parmağı onun yanağını okşamaya devam etmişti. Gülümsedi hafifçe, "Şarkıyı beğendin mi? Belki sana ulaşır diye her gece gökyüzüne söylüyordum onu."
"Beğendim." dedi Minho, "Başardın. Her gece sesin rüyamdaydı."
"Seni ilk defa öpmeden birkaç hafta önce yazmıştım bu şarkıyı. İlk öptüğümde de benden kaçmıştın."
Ufak bir kahkaha dökülmüştü Minho'nun dudaklarından. Sonra o günü hatırladı Minho aniden. Jisung onu öptükten sonra kaçtığı günü anımsadı. O gün merdiven boşluğunda Chan ve Jisung'ın konuşmalarını dinlemişti gizlice.
"Minho'dan hoşlanıyorum." dedi Jisung. Bunu söylediği noktada bakışları Chan'a çevrilmişti, "Başlarda sadece ona karşı sorumluluğum olduğunu falan hissediyordum. Ona yardım etmem gerekiyor gibi... Ama o yanımda olmadığında her şey boka sarıyor sanki. Onu yanımda istiyorum. Sürekli kollarımın arasında olmasını istiyorum, sıcaklığını hissetmek istiyorum."
"Bir nefes al." dedi Chan ve gereğinden fazla heyecanlanan arkadaşını gülerek durdurdu.
"Fazla konuşuyorum değil mi? Minho'yu tanıdığımdan beri daha fazla konuşmaya başladım, beni heyecanlandırıyor."
"Peki onun sana karşı ne hissetiğini biliyor musun?" diye sordu Chan. Acaba Seungmin de, Jisung'un Minho'yu sevdiği gibi mi seviyordu kendisini? Düşünmeden duramamıştı.
"Bilmiyorum ama bence o da benden hoşlanıyor. Sonuçta öptüğümde bana karşılık verdi, beni reddetmedi." dedi Jisung. Bunu kendinden emin bir şekilde söylemişti.
"Chan-hyung," dedi Jisung ve çantasından bir kâğıt çıkararak ona uzattı. Heyecandan elleri titrerken devam etti, "ben yeni şarkı sözü yazdım. Tabii bitmedi ama... Baksana, beğenecek misin merak ediyorum."
Chan sözlerin başını dikkatlice okurken gülümsedi. Güzel sözlerdi. Belli ki hikâyesi vardı...
O şarkının hikâyesi bu gece kesinlikle tamamlanmıştı. Minho'nun rüyalarında hayat bulan şarkı Jisung'ın sesiyle canlanmış, büyümüş ve eski âşkı yeniden canlandırmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝟵 | 𝗺𝗶𝗻𝘀𝘂𝗻𝗴
FanfictionJisung'ın hayattan hiçbir beklentisi kalmamışken voleybol takımındaki dokuz numaralı oyuncuyu görür.