Minho ellerinin arasında çevirdiği kalemi sonunda önündeki test kitabına yaklaştırdı ve bir şıkkı işaretledi. Yaklaşık beş saattir kütüphanede ders çalışıyordu ve saat artık akşam dokuz olmak üzereydi.
Derin bir nefes aldı, ceketini üstüne geçirerek okulun kütüphanesinden çıktı. Bahçede yüzüne çarpan soğuk rüzgârı ve dağılan saçlarını umursamadan yürümeye başladı. Saatlerdir ders çalıştığı için her yeri tutulmuştu. Bu yüzden okulun bahçesinde dakikalar boyu turladı.
"Selam."
Minho karanlığın içinde bakışlarını sağına çevirdiğinde takımdan arkadaşı Hyunjin'i görmüştü. Hyunjin hiç şüphesiz Seul'deki tüm liselerin en iyi pasörlerinden biriydi. Uzun boyu ve esnekliği sayesinde aldığı sayıların haddi hesabı yoktu.
"Selam." dedi Minho ve üşüyen ellerini pantolonun cebine soktu.
"Bu zamana kadar ders mi çalıştın?"
Minho, Hyunjin'in sorusuna karşılık başını salladığında Hyunjin, ona destek olurcasına elini omzuna koymuştu. Minho soğuktan yaşaran gözlerini ona çevirdiğinde Hyunjin gülümsemiş, bu sayede gözleri ay şeklini almıştı.
"Kendini bu kadar yorma," dedi nazikçe, "biraz sosyal yaşamına da vakit ayır. Geçen yıl düzenlenen bahar festivaline bile katılmadın, bari bu yıl gel."
"Bilmiyorum." dedi Minho, "Aslında gelmeyi düşünmüyordum. Dönem sonu sınavları yaklaştı."
Hyunjin ona hadi ama bakışını attığında Minho dişlerini gösterek gülümsemişti. Festivale gitmek aklında yoktu, hâlâ da gitmeyi düşünmüyordu Minho.
"Gelmen için zorlamayacağım ama biraz kendine vakit ayır." dedi Hyunjin. Daha sonra eve gitmesi gerektiğini söyleyerek Minho'nun yanından uzaklaştı.
Minho yorgun hissediyordu. Artık toparlanıp eve gitmenin iyi olacağını düşündü. Bu yüzden okula girdi, eşyalarını toparlayarak tekrar dışarı çıktı. Eve yürümesi sadece on dakikasını almıştı.
Büyük evlerinin kapısına geldiğinde uzun, ahşap kapı iki yana açılmıştı. Minho çiçeklerle dolu, havuzlu bahçeyi geçip eve ulaştığında kapı çoktan onun için açılmıştı.
"Hoş geldiniz Bay Lee," dedi kapıda onu karşılayan yardımcı, "çantanız..."
Minho sırt çantasını çıkarıp adamın eline tutuşturdu ve ceketini de çıkarıp ona uzattı. Altın varaklı eşyalarla parıldayan salona girdiğinde gözleri annesini aradı.
"Annem nerede Bay Park?" diye sordu Minho kibarlıkla. Her ne kadar bu insanlar onlar için çalışsa da, Minho hiçbir zaman saygısızlık yapmazdı.
"Bayan Lee öğle vakitlerinde kulüp toplantısı için çıktı. Hâlâ gelmediler."
Minho başını sallayarak adımlarını merdivenlere yöneltti. İki katı kolayca çıktıktan sonra odasına girdi ve ışıkları yakmaya bile gerek duymadan kendini yatağına bıraktı. Ruhen ve bedenen çok yorulmuştu. En azından sabah okula gidene kadar birkaç saat uyumak istiyordu.
•••
Minho gömleğinin düğmelerini ilikleyip okul kravatını ve isimliğini taktı. Ayakkabılarının bağcıklarını özenle bağladı ve kitaplarının dolu olduğu çantayı omzuna taktığı gibi evden çıktı.
Hava oldukça soğuktu. Kesin yağmur yağacak diye düşündü Minho. Özenle yaptığı saçları ve dün parlatılan ayakkabıları muhtemelen mahvolacaktı...
Yağmura yakalanmamak için koşarak okula gitti Minho. Binaya girdiğinde ders zili çoktan çalmıştı. Minho fizik sınıfına yetişmek için koridor boyunca ilerlerken müzik odasından duyduğu seslerle duraksamıştı. Hayır Minho, insanları dinlemek kötüdür dedi kendi kendine. Yine de kendini durduramamış, kapıya yaklaşmıştı.
"Bay Kang, bunu yapamam." diyordu tanıdık ses. Minho merakla bakışlarını içeri yönelttiğinde Han Jisung ve Bay Kang'ın konuştuğunu görmüştü.
"Yapacaksın!" dedi Bay Kang. Onu motive etmeye çalışır gibi omzunu sıkıyordu, "Yapmalısın, buraya bir iz bırakmalısın Jisung-ah."
Minho, oradan ayrılmadan önce son olarak Jisung'un başını öne eğdiğini gördü. Neyi yapamayacağını söylüyordu? Cezası bitmiş miydi?
Aklındaki soruları bir kenara bırakmaya çabalayarak sınıfa girdi Minho. Ders başlamadan yetiştiğine sevinmişti. En ön sıradaki yerine oturdu. Elli dakika boyunca sadece Bay Kang ve Han Jisung'u düşünmüştü.
Ders zili çalar çalmaz Minho spor salonuna koşmuştu. Hemen üstünü değiştirdi, sahada ısınan Hyunjin'in yanına gitti.
"Bay Seo ne diyecek sence?" diye sordu Hyunjin merakla. Bu sırada olduğu yerde zıplıyor, bu da saçlarının savrulmasına neden oluyordu.
"Bilmiyorum, koç beni korkutuyor. Sanırım pozisyonlarımız değişecek."
Onların sohbetlerinin kesilmesine neden olan şey, Koç Bay Seo'nun kalın sesiydi. Tüm takımı etrafında toplamış, konuşmaya hazırlanmıştı.
"Biliyorsunuz, bölgemiz içindeki maçlarda finallere kaldık," dedi Bay Seo, "Yarı finali geçtiğimiz için kulüp başkanı bize bir ödül verecek. Bunun da okulumuzun bahar festivalinde gerçekleşmesini istedik."
"Artık kaçışın yok." diye fısıldadı Hyunjin, Minho'nun kulağına. Minho ise nefret ettiği bu bahar festivaline gelmek zorunda olduğu için hayal kırıklığı yaşıyordu.
"Hepiniz gelmek zorundasınız." dedi Koç, "Özellikle takım kaptanı."
Minho, üzerindeki bakışlarla rahatsızlığını belli ederken takım kaptanı olarak oraya gitmesi gerektiğini biliyordu.
"Anlaşıldı, Koç!" dedi Minho. Hyunjin ise hâlâ ona gülmeye devam ediyordu. Koç herkesi dağıttığında Minho antrenmana başlamıştı bile. Yine de hâlâ aklında Bay Kang ve Han Jisung'un konuşması vardı. Neden bu kadar merak ediyordu?
"Minho! Kendine gel, topa vurman gerekir kaçırman değil!"
Minho, koçun uyarısıyla alnındaki teri silerek yere düşmekte olan tüm topları kurtarmaya çabaladı. Bu sürede dizleri, dirsekleri, kolları ve elleri morluklarla dolmuştu. En sonunda mola verdiklerinde Minho nefessiz bir şekilde yere oturmuştu. Hyunjin'in ona uzattığı suyu eline alarak kapağı açtı.
"Sen iyi misin?" diye sordu Hyunjin arkadaşına. Minho ise elinin tersiyle terini silip ona baktı.
"Yorgunum, Hyunjin." dedi, "Çok yorgunum."
Hyunjin endişeyle ona bakarken omuzlarına masaj yapmaya başladı. Minho istemsizce gülümsemiş ve arkadaşının elini tutmuştu.
"Hyunjin, sanki uzuvlarım çalışmayı reddediyor artık. Başım dönüyor, nefesim tam göğsümde sıkışıp kalıyor. Sahada sizi net göremiyorum, topları takip edemiyorum."
Hyunjin, Minho'nun anlattıklarının sadece mental yorgunluk olmadığını anladığında daha çok endişelenmişti. Kaşlarını çatarak arkadaşına baktı.
"Seni doktora götürmemi ister misin?"
"Hayır." dedi Minho ve başını iki yana salladı, "Dinlenmem gerek sadece."
Ve Minho o gün moladan sonra anternmana geri dönmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝟵 | 𝗺𝗶𝗻𝘀𝘂𝗻𝗴
FanfictionJisung'ın hayattan hiçbir beklentisi kalmamışken voleybol takımındaki dokuz numaralı oyuncuyu görür.