Ne kadar dışarıda kaldığımdan haberim yoktu kendime geldiğimde hava kararmak üzereydi ve normal zamanlarda dahi yaz olsa da serin olan hava bugüne özel iyice soğumuştu sanki.
Oturduğum banktan kalkmak benim için işkenceden farksız olmuştu. Yaşlı, kemik hastası kadınlar gibi binaya girmeye çalışırken acı çekiyordum.
Odama ulaşmak benim için tam bir acıyla sınanma olmuştu.
Küçük ama kullanışlı odamda ki en konforlu yere banyoya kendimi atıp soyunana kadar ısınması için suyu en sıcağa ayarladım. Soğukla ılıştırmadım bile.
Soğuk kemiklerime işlemiş gibi beni sarmıştı, kafamda ki ses ve mesaj adeta beni esir almıştı. Ama önce kendimi toparlamam gerekiyordu.
Zorla soyunduktan sonra kendimi duşa attım. Girmedim, kesinlikle attım.
Tepemden akan sıcak suya, okyanusun ortasında kalan birinin can simidine sarılması gibi sarıldım. Yere çöküp sıcağın içime işlemesine izin verdim.
Bir yandan da alabildiğim kadar derin nefeslerle kendimi avuttum. İçimde ki acı ağlayarak kendini salmak istiyordu ama onunla şu an uğraşamazdım. Şimdi ağlamaya başlamak demek, iki gün yataktan çıkamamam demekti ki bununla harcanacak vakit yoktu.
Yaklaşık yirmi dakika sıcak suyla oyalandıktan sonra kapının şiddetli çalınmasıyla kendimi çıkmaya zorladım.
Banyo kapısında her zaman asılı olan sarı bornozumu giyip, saçım için daha ufak bir havluyla kurularken gelene, yani hemşire Betty’e kapıyı açmaya gittim.
Burada ki tüm psişiklerin ablası olan Betty kırklı yaşlarının sonlarında, sarışın ufak tefek bir kadındı. Her zaman anlamlı bakan gri gözleri bende onun, içimi okuya bildiğiyle alakalı şüphelenmeme neden olmuştur. O devamlı her herhangi bir yeteneğinin olduğunu reddetse de, ben onda bir şeyler olduğunu hep hissetmişimdir.
Kapıyı açtığım anda ufak kadın adeta içeri daldı, endişeli yüzü solgundu “Tatlım iyi misin?”
Bir taraftan beni kontrol etmekten geri kalmıyordu. Her yerimi yoklayarak iyi olduğumdan emin olmaya çalışıyordu.
“Evet Betty merak etme. Bir şeyim yok”
“Ama..ama…”
Betty’nin tutulmuş gibi kekelemesi çok şekerdi.
Her akşam ki rutininde olduğu gibi, girişte ki kameraları kontrol ederken benim çökmüş vaziyette içeri girdiğimi görmüş olması gerekiyordu.
Onu alıp minik odamda ki tek kişilik yatağa doğru sürükledim. Karşılıklı oturduğumuzda tek istediğim bana gerçekten yardım etmesiydi.
İki elini de ellerimin içine sıkıştırıp “Rüyalarımı biliyorsun”
Geceleri çığlıklarıma koşan çoğunlukla o olduğu için biliyordu. Kafasıyla onayladığında beni haklı çıkardı. Çünkü uyandığım ilk zamanlarda kiminle olduğum veya neler sayıkladığım konusunda pek bir şey hatırlamazdım.
“İşte bunlar gerçek Betty. Benim bir şekilde bu insanlara yardım etmem şart. Kurbanlar benim ismimi haykırarak can veriyorlar ve bu doğru değil. Bir şey yapmalıyım” gözyaşları yanaklarımı ıslatsa da onlara yenik düşmüyordum.
Hala ıslak olan saçlarımı yumuşakça okşadı “Ahhh benim tatlı kızım. Ne yapabilirsin ki? Daha tüm bu olanların nerede olduğunu bile bilmiyorsun”
O anda adeta gücümü tekrar toparlamıştım “Hayır, biliyorum”
“Nasıl? Nerede?” şaşkınlıkla sorulan sorulara kararlılıkla cevap verdim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AMBER
ParanormalHayatı boyunca psişik güçleriyle yaşamak zorunda kalan genç kız, güvendiği, bildiği tek yeri hayatını cehenneme çeviren katili yakalamak için terk eder. Ona inanmayan genç dedektifle yolları kesiştiğinde işler iyice ilginçleşmeye başlar. Pe...