Bölüm 17

716 77 1
                                    

      “Yapma, yapma lütfen” yaşlar genç kızın gözlerinden hiç durmadan akarken kendini adamın merhametinde hissetmek onun korkularını daha çok tetikliyordu.

Gece için giydiği mini elbise artık zamanını karıştırdığı bir zamandan beri üzerinde değildi. Belki iki gün diye düşünüyordu aralarda o da adamın onu yalnız bıraktığı, işkencelerine ara verdiği zamanlarda. Bütün bunların onun başına gelmiş olduğuna inanamıyordu. Oysa o tüm stresinin okulla alakalı olduğunu sanıyordu.

İşte o tekrar gelmiş ve acılarına bir yenisini eklemek için onu yerde bacaklarının arasına sıkıştırmış yine o bıçağı bedenin çeşitli yerlerinde yakıcı bir azapla dolaştırıyordu.

Onun ne demek istediğini ya da ne istediğini anlayamıyordu. Sürekli öğrenmesi gereken bir şeyler ya da biri gibi bir şeyden bahsediyor tamamen deli saçması sayıklıyordu.

Çoğunlukla genç kız dayanmanın sınırlarında geziniyor sonunda da bayılıyordu. Yemek vermiyor sadece limitli bir suyla ara da bir boğazını ıslatmasına izin veriyordu. Konuşmuyor, konuştuğunda da öğrenmesi için tüm bunları yaptığını söyleyip daha çok acı veriyordu.

Üzerinin pisliği ve halsizliği genç kızı olduğunda da küçük ve çaresizliğini gösteriyor bu insanın içini acıtıyordu. Sadece buradan kurtulmak istiyordu. ‘Anne’ diye sayıklayarak ağladığı zamanlarda adamın daha da delirdiğini anladığında beri sessizce yardım dileniyordu. Onun öğrenmesini istediği isim dışında kimsenin adına ya da sıfatına tahammülünün olmadığını anlaması genç kızın çok zamanını almamıştı.

İşte yine arkada ve üstünde tüm ağırlığıyla onu zapt ederken, duyduğu acıdan zevk alıyordu, bu sefer acı halsizliğiyle birleşip kaç seferdir bilinmez kustuğunda adam umursamadı bile. Zaten midesinde de çıkacak bir şey yoktu acılar onun besiniydi.

“Lütfen, lütfen yardım et!” genç kız bayılmadan bunları mantra gibi tekrar ediyordu.

                                                                  *****       

     Rüya beni dışarı attığında nefes nefese karanlık oda da yataktan fırladım. Nefessiz ve acı içindeydim. Deli gibi titriyordum. Sırtımda ve bacaklarımda derin bir acı hissediyordum. Yataktan hızla kalkmak banim için iyi olmamış yerdeki halıyı boylamıştım. Buna katlanamıyordum. Gözyaşlarımı tutamıyor acı içinde yerde top olmuş ağlıyordum.

Bir süre öyle kaldıktan sonra yardım bulmak tüm damarlarımda aciliyet olmuştu. Akşam geldiğimde yatağın ayak ucuna fırlattığım çantam hala ordaydı. Ona ulaşmak şu an için bana on kilometre yol uzunluğunda olsa da sürünerek gittim. İçini zorla açtığında ters durduğu için her şey önüme dökülmüş oldu. Minnetle arasından telefonumu bulup titreyen ellerimle açtım, tartışmalarımız ve meydan okumalarımızın arasında bir yerde bana verdiği kartı çantama attığımı fark ettim ve numaraları zorla da olsa tuşladım. Bir çaldı, iki çaldı, üç çaldı artık telefon elimde değil benimle beraber yerdeydi ve ben içimden dua ediyordum “Lütfen, lütfen, cevap ver!”

                                                                 *****

         Derinlerden bir ses geliyor ve beni bilinmezlikten kendine çekiyordu. Kıpırdanıp sese odaklandım. İşte tam tahmin ettiğim gibi telefon çalıyordu. Yataktan fırladığım gibi eve geldiğimde pantolonumu fırlattığım yerden cebini karıştırıp buldum. Tam kapanacağı sırada açtığımın farkındaydım.

“Evet. Nelson” derken sesimin pürüzünü ben bile fark ettim.

Karşından hiçbir ses gelmiyordu “Alo” biraz hışırtı oldu.

AMBERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin