Uzun zamandır kendimi bu kadar ferahlamış hissetmemiştim. Hastanede sadece bir gün müşahede altında kalsam da Eric tam anlamıyla anaç tavuklar gibi (ki bu durumda o tam anlamıyla bir baba horozdu) davranıyordu. Tüm bu süreç boyunca bana tam destek olduğu yadsınamaz bir gerçekti. Hastaneden çıktığımız gibi beni evine getirdi ve bir daha da ayrılmama izin vemedi. Yaklaşık iki aydır bu ülkede onunla ve onun yatağında olmaktan derin bir keyif alıyordum. Onun yaşadığı korkunun kalıntıları ise uzunca bir süre adımı sayıklayarak uykularından fırlamalarıyla bir süre devam etti. Ama toparlıyoruz, birbirimize çok iyi geliyoruz.
Lenny bile ziyaretime geldi. Yanında Bob Tasken'in dosyasıyla. Zor bir çocukluk ve gençlik yaşadığı aşikardı. Özellikle babasının tam bir sadist olması o çocuğun hayatını içinden çıkılmaz bir yola sokmuştu. Oğlunun yüzünü kaynar suyla haşlaması cezalarından sadece bir taneysiydi. Bunun üzerinde fazla durmak istemedim çünkü bana göre birinin canavar olmak için ahaneye ihtiyacı yoktu. Ya öyleydi ya da değil. Bir canavarın zülmüne katlanmak seni de öyle yapması gerekmezdi. Adam'ın başka şehirlerde başka cinayetlere de karıştığı anlaşıldı. Son cinayeti de kendisinin ki oldu işte. Yaptığım ya da yaptığımı sandığım (en azından yetkililer bunu böyle görmek de ısrar ediyorlardı) herkes için en iyisi olmuş gibi görünüyordu. Beni korumakla görevli ekip arabasında ki polislerin biri kloroform ile bayıltılmış bir diğeri de başına aldığı darbeden dolayı sarsıntı geçirmişti ama ikisi de yaşayacaktı ki tüm bu olanların yanı sıra bu beni en sevindiren gelişme olmuştu. Ve tabi ki son kurbanın kurtulması, kız sarsılmış ve fiziken olmasa bile ruhsal olarak çok eziyet görmişti ama sevdiklerinin kollarında iyileşiyordu. Aynen benim gibi.
Her şey iyi gidiyor hatta Eric'in yoğun ısrarı üzerine evi düzenlemeye bile başladık, sanırım beni hiçbir yere bırakmaya gönlü el vermiyor. Neyse ki zevklerimiz birbirine oldukça uyumlu. Onunla olmak nefes almak kadar, su içmek kadar doğal ve rahat! Birbirimize huzur veriyoruz. Yeni bir iş üstünde çalışmak için biraz zamana ihtiyacım olduğu için şimdilik tatil yapsam da yerel polis teşkilatı (özellikle de Eric'in şefi) ve FBI tam anlamıyla beni iş başında görmek için sabırsızlanıyorlar. Ama dediğim gibi henüz hazır değilim. Bir adamın, kötünün vücut bulmuş hali bile olsa beynini gözümün önünde patlatması henüz kabullenebildiğim bir şey değil. Ama iyiyim sevgilimin yardımı ile atlatıyorum. Reçetem bol bol sevmek ve sevilmek. Sonrası, sonra... acelesi yok.
Odamızın balkonunda düşüncelere daldığımdan zamanı fark etmemiştim, bugün Eric erkenden bir toplantıya gidecekti. Onun için hemen içeri geçtim üzerimdekileri umursamadan sevdiğim adama bir bakış atıp onun uykulu halinin çekiciliğine kapılmadan hemen sevdiği krepleri yapmak için mutfağa indim.
***
Aşağıdan gelen seslerle yataktan kalktım. Amberin burada, yanımda olmadığının o kadar farkındaydım ki bu beni şaşırttı. Altıma geçirdiğim pijamayla hemen mutfağa indim. Kapıda bir anda dondum kaldım. Üstünde benim göleğim kalçalarına kadar geliyordu, saçlarını gelişi güzel dağınık toplamış, elinde koca kase bir taraftan mırıldanarak şarkı söylüyor bir yandan da tüm gücüyle kasede ne varsa onu karıştırıyordu. Poposunu tezgaha yaslamış, çıplak ayaklarını birbirinin üstünde oynatarak ritim tutuyordu.
Bu resim içimi öyle bir huzurla kapladı ki. Bir anda beni hissetmiş olacak arkasını dönüp şaşkınca bana bakıp gülümsediğinde arkasından mutfak penceresinden gelen güneş saçlarına yansımış hayatımın huzur ve mutluluğun meleği olduğunu bana kanıtlamıştı.
Bir süre konuşmadan birbirimize baktık sonunda "Evlen benimle" dediğimde kafasını yana bir yatırışı var ki bu kadına her gün, her dakika tekrar aşık olabilirdim.
"Tamam" dedi o da yumuşakça
"İyi" dedim ve arkamı döndüm, bugün toplantım vardı onun için acele edip odaya çıkıp duş almalıydım.
Tam merdivene ayağımı atmıştım ki biraz önce yaşadıklarım kafama dank etti. Koşarak yolu geri döndüm ve mutfağa Amber'in yanına gittim hala bıraktığım gibi ama daha şaşkın duruyordu. Kaseyle birlikte onu kucakladığımda sevinçten uçuyordum.
O da kahkaha atarak "Dur! Dur şunu bırakıyım" aramızda duran koca kaseyi gösteriyordu
Hemen elindekini bırakması için onu yere indirdim kenara koyduğunu görür görmez de onu tekrar kucaklayıp dudaklarına yapıştım. Onun bacakları belime sarılırken ben de ellerimi gömleğimin altından kalçalarına yerleştirdim. Hızla odamıza doğru yol almaya başladım.
Bir taraftan da "Kabul ettin! Sakın unutma" demeyi ihmal etmedim. Bir anlık şaşkınlıkla cevap vermiş olmasını istemiyordum
"Unutmam! Kesinlikle kabul ettim" dediğinde dünyalar benim olmuştu artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AMBER
ParanormalHayatı boyunca psişik güçleriyle yaşamak zorunda kalan genç kız, güvendiği, bildiği tek yeri hayatını cehenneme çeviren katili yakalamak için terk eder. Ona inanmayan genç dedektifle yolları kesiştiğinde işler iyice ilginçleşmeye başlar. Pe...